İSLAM ÜLKELERİNDE NİFAK VE MÜNAFIKLAR!
Eklenme: 6/22/2015 12:00:00 AM

Evet, Söz Gazetesi’nin saygıdeğer okurları…
Her zaman olduğu gibi bugün yine güncelliğini koruyan çok önemli olayların varlığı söz konusudur.
Özellikle münafıkça siyasetin tehlikeleri ve ekilen nifak tohumları, İslam dünyasını sarsmıştır ve sarsmaya da devam ediyor.
Yalnız bugüne münhasır değil.
İslam ülkelerinde özellikle İslam memleketlerinin başında bulunan Medine’den başlamak üzere her asırda baş gösteren, ses çıkaran, gizli nifak unsurları günümüze dek uzatıla gelmiştir.
Kıyamete dek de devam edecektir.
Bu anılan unsur, gerçekten küfür dünyası tarafından değil, küfür dünyasından kaynaklanan, beslenen ve İslam ülkeleri içinde Müslümanlık vasfıyla geçinen sözde mütedeyyin bazı kesimler tarafından uygulanmaktadır.
Hele hele kendine Müslümanım adını verip te ruhen ve kalben İslam’ın semtinden bile geçmeyen ve geçmek istemeyen süfli ve ahlak yoksunu olan kişi veya kişiler, hiçbir zaman iman gerçeğine uymamışlar ve inanmamışlardır.
Ama bu insanlar her asırda hep işbaşında olmuşlardır.
Ve İslam diyarının zarar gördüğü tek tehlikeli unsur bunlardır.
Gerçek İslam’ın bulunduğu yerlerde pek büyümezler, pek üstün tutulmazlarsa da geçmişe yönelik kadim bir illet olma hasebiyle tüm beşeriyetin önemli kesimlerinde mevcuttur.
Kimse kendini ondan kurtaramaz.
Nitekim meşhur Ehl-i tasavvuf Kûfe’li Hasan-el Basri’nin tespitleri şöyledir;
"Atılan nifak tohumları, daima İslam dünyası içerisinde, İslam topluluklarının olmazsa olmazı durumundadır.
Daima hükümranlığını gizliden gizliye siyasi hayatın içine sokmuş ve devam ediyor."
Bu nedenle İslam dünyası nerede ise iki yakasını bir araya getiremiyor.
İslam’ın gerçek yüzünün yaşanmadığı toplumların bünyesinde gizliden gizliye oldukça büyüyor ve tahribat yapıyor.
Zamanı gelince buna da şöyle bir ad takıyorlar.
Demokrasi.
Demokrasi, bize göre nifak tohumunun başlı başına bir çekirdeğidir.
Temel unsurudur.
Vazgeçilmez ana sebeptir.
Demokrasi çifte standartlıdır.
Kökü ve kaynağı küfür dünyasıdır.
Gizli Emperyalist güçlerin dayanak noktasıdır.
Küfür alemi, işlerine gelince demokrasi, insan temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, düşünce ve konuşma özgürlüğü diye hüküm kuruyor.
Ama Müslümanların kullandığı bu demokrasi dünyanın hiçbir köşesinde geçerli değildir.
Bize göre bu da Haçlı batı dünyasıyla, Siyonist emperyalizm unsurlarının müşterek ittifakları ile dünyaya kabul ettirmiş durumda.
İşine geldikleri zaman inanan İslam dünyası için adalet terazisinin kefesini yamuk tutuyorlar.
Ama diğer terör unsurları, sosyalist geçinen siyasi partilerin varlığını olduğu gibi büyük bir cesaretle tereddütsüz olarak uygulamaktadırlar.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Kuzey Afrika’nın başlı başına bir devleti olan Mısır ve başkenti Kahire…
2012’de halkın yüzde 52 oyuyla ilk olarak seçilip iktidara gelen Muhammed Mursi ve ona bağlı ihvan teşkilatları kaşla göz arasında maşa olarak kullanılan, yine Mısır ordusundan çıkan ne idügü belirsiz devşirme bir general, ama adı Abdulfettah Sisi.
İsim tamam, unvan tamam, ırk tamam.
Her hususuyla Mısırlı ve Müslüman…
Ama katıksız bir münafık…
Zaten İslam tarihi boyunca Abbasi devleti başta olmak üzere Osmanlının son dönemine kadar, ta günümüze kadar…
İslam ülkelerini büyük keşmekeşliklere, kargaşalara sürükleyen ana unsur ve temel neden; devletin ve otoritelerin bünyesinde saklı olarak beslenen münafıklar olmuştur.
Son seçimlerde AK Parti’nin yenikliğine ve ülkeyi yine koalisyonlu hükümetlere mahkup ettiren sebep olan ana unsur; AK Parti bünyesinde beslenip nemalanan, besili semizli devşirme münafıkların varlığı olmuştur ki partiyi yenik düşürdüler.
Seçmen listelerini dahi Ankara’da tanzim ederken, iddia edilen gerçek ve duyumlarımızın paralelinde listeye konan adamlardan büyük meblağ para alınmıştır.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki birkaç milletvekilini listeye almak için alınan rakam 5 Milyon TL.
Ufak rakam (!)
Ciddi olmayan çalışmaların, iktidarın temeline nasıl dinamitler atıldığı bariz bir şekilde görülmektedir.
Ve iddia edilenlerin de birebir gerçek olduğunu düşünüyoruz.
Varsayımla olmasa dahi “Şüyuu vukuundan beter” misaliyle başlı başına yeter de artar ve her şeyi bitirir.
* * *
Evet.
Demokrasi denilen sözde kurtarıcı rejimlerin sistemi ve toplumsal nizamname…
Gerçekten, İslam ülkeleri için en büyük yıkımdır ve temeli kökten yıkan, atılan nifak tohumudur.
İster Mısır olsun, ister Türkiye, ister Afganistan, ister Suriye, Irak, neresi olursa olsun.
Gerçekten İslam dünyası sarsıntı geçiriyor.
Hepsinin de sebebi; adaletin külahını başına takan nifak ve demokrasi ucubeleridir.
Alman hükümetinin Mısır’ın darbeci Generali Sisi’yi Merkel’in huzuruna çağırıp, gizli anlaşma yaparak El-Cezire Televizyonunun sunucusu gazeteci Ahmed Mansur’u Almanya’da yakalatıp, gözaltına alınıp tutuklanması, demokrasinin cilvelerinden olsa gerek (!)
Ama ne demokrasi!
Nazar değmesin, maşallah, evlere şenlik (!)
İşte bunun için diyoruz ki demokrasi, nifak tohumlarının temel çekirdekleridir..
İslam’ı meşru kılan her şey ithal demokrasilerde gayri meşrudur, ama her şey.
Meşru olmayan tüm ahlaksızlıklar da meşru kılınıyor ve bunun adına da demokrasi deniliyor.
Demokrasinin çifte eşitliği de buna denir.
Dünyanın neresinde olursa olsun, İslam’a demokrasinin uygulanması şartlara bağlıdır ki o da emperyalist ülkelerin direktifleri paralelindedir..
Yani tek kelimeyle meşru ve maruf olan her şey yasaktır, hayat hakkı verilemez.
Gayrimeşru ve münker olan her şey serbesttir ve uygulama şekli sınırsızdır.
İşte bu da demokratik, hukukun üstünlüğüne inanmış bir dünya(!) devletinin uygulamasıdır
Bize göre bunlar küfrün, İslam dünyasında doğurduğu nifakın ve münafıklığın temel dayanağıdır ve ana gerçeğidir.
En derin saygı ve sevgilerimle.