İSLAM’DA İNSAN HUKUKU VE CEZALANDIRILMA ŞEKLİ!
Eklenme: 11/15/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Sizlerle bu köşede ,dile getirmek istediğimiz önemli meseleleri kaynak göstererek yazıyoruz ve anlatmaya çalışıyoruz.

Kaynak gösterilmeyen meseleler dayanaksızdır ki ,dayanıksız olmakla beraber tutarsız olur.

Ama çok önemli güncel olayları bünyesinde taşıyan yazılan bu yazılar, inanıyoruz ki toplumumuza, insanımıza bilimsel açıdan çok büyük fayda getirir.

Onun için mümkün mertebe kaynak göstermeden hiçbir yazı kaleme almak istemiyorum.

* * *

Bugünkü sohbetimizin ana çizgisi ulusal medyada ve hatta siyasetin dilinde pelesenk haline getirilen Türkiyede kaldırılmış idamın, yeniden getirilip getirilmemesi hususudur.

Bununla beraber idamın kaldırılması ile geri getirilmesi arasındaki ölçü ve denge ne olabilir?

Bize göre bir ülkede ister idam yürürlükte olsun, ister kaldırılsın,

sistem çok dayanıksız. İslami olmayan bir sistem olma hasebiyle, idamın kimler için gerekli, kimler için gereksiz olduğunu tespit edebilmek için gerçek, insan temel hak ve özgürlüğüne bağlı ve sadık olan ,ilahi adalet dediğimiz İslam şeriatının hükümleri yürürlükte olduğu zaman idamın kimler için gerektiğini veya kimler için gerekmediğini zaten orada tüm detayıyla anlaşılmaktadır.

Ama sistem çıplak, yoz, hukuk dışı, antidemokratik bir sistem olduğu zaman gelen giden iktidarların ideolojilerine göre cezalar verilir ve basmakalıp ideolojik hkimler yanlı kararlar verince en masum insan, dininden ve inancından dolayı yargılanmıştır.

Tıpkı İskilipli Atıf Hocanın (50 cmlik bir şapka bezi gibi) idam edilmesi gibi.Öbür yandan ölümlere sebebiyet vermiş kimseler için de idam kaldırılmış.

Bu nedenledir ki Türkiye karanlıkları hep yaşamıştır ve hala da yaşamaya devam ediyor.

Keşke gerçekçilik olsaydı.

Herkes hukukun ne olduğunu bilmiş olsaydı.

Ve bu paralelde görüşlerini rahatlıkla yazabilseydi ve anlatabilseydi.

Türkiye bu kadar badirelere girmezdi.

Üstat Bediüzzaman Said Nurs Hazretlerinin 111 sene evvel Şamda Camiül Emevi minberinde bir Cuma hutbesini okurken tüm İslam dünyasına seslenmiş.

Bu seslenişi elbette ki eski Said hürriyetiyle yapabilmiş.

Ama sonradan elinden o hürriyet alınınca Eski Said Yeni Saide dönüştürüldü ve ona göre kendini Eski Said değil Yeni Said olarak tanımlamaya çalıştı.

Evet, o büyük Üstat (R.A), Hutbe-i Şamiye isimli kitabında şöyle buyuruyor;

Evet, milleti İslamiyenin sebebi saadeti yalnız ve yalnız hakaiki İslamiye ile olabilir (islamın gerçekleriyle olabilir) ve hayatı içtimaiyesi ve saadeti dünyeviyesi şeriatı İslamiye ile olabilir.

Yoksa adalet mahvolur gider, toplum arasındaki emniyet ve güven zehrü züber olur, ahlaksızlık, pis hasletler temiz topluma galebe eder.

İş yalancıların, dalkavukların elinde kalır, size bu hakikati ispat edecek binler hüccet ve delillerden bir küçük numune olarak bu hikyeyi nazarı dikkatinize gösteriyorum.

Siz de can kulağıyla dinleyin.

Bir zaman, bir adam bir sahrada (çölde) bedeviler (göçebeler) içinde ehl-i hakikat bir zatın evine misafir olur.

Bakıyor ki onlar mallarının muhafazasına (saklanmasına) ehemmiyet vermiyorlar.

Hatta ev sahibi evinin köşesinde para ve kıymetli eşyaları sağa sola açıkta bırakmış, sahiplenmiyor.

Misafir rahat etmedi, merakla ev sahibinden soruyor.

Siz şu malınızı şöyle açığa bırakıyorsunuz da ben rahatsız oluyorum, siz hırsızların varlığından korkmuyor musunuz, böyle malınızı köşeye atmışsınız?

Ev sahibi dedi ki; Biz de hırsızlık olmaz.

Misafir dedi ki; Biz paralarımızı kasalarımıza koyduğumuz ve kilitlediğimiz halde çok defalar hırsızlık oluyor, ya kasalar çalınıyor veyahut da kırılıyor.

Ev sahibi dönüp şöyle diyor; Biz emri ilahi namına, adaleti şerhiye hesabına hırsızlar tespit edildiği zaman elini kesiyoruz.

Misafir dedi ki; Öyleyse çoğunuzun bir eli olmaması lazım gelir.

Ev sahibi dedi ki; Ben 50 yaşıma girdim, bütün ömrümde bu memlekette bir tek el kesildiğini gördüm.

Misafir taaccüp etti dedi ki; memleketimizde her gün 50 adamı hırsızlık ettiği için hapse koyuyoruz, sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar tesiri olmuyor.

Ev sahibi dedi ki; Siz büyük bir hakikatten ve kuvvetli bir sırdan gafil kalmışsınız ve terk etmişsiniz. Onun için adaletin hakikatini kaybetmişsiniz, yakalayamıyorsunuz.

Maslahatı beşeriye (insanların yararına) yerine adalet perdesi altında garezler zalimane ve tarafgirine ceyranlar müdahale eder.

O hakikatin sırrı bu mudur? diye sorar.

Evet, bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada haddi şerinin icrasını hatırlar.

Arşı ilahide nazil olan emir aklına gelir, imanın özellikleri ile kalbin kulağı ile kelamı ezeliden (ezeli vahiy) gelen ve hırsız elinin idamına hüküm eden Kurandaki hırsızlığı anlatan ayet diyor ki; hırsızın elini kesin.

Biz de ona göre bu hükmü icra ediyoruz ve çok etki eder

* * *

Bu nedenle diyoruz ki;

Eğer insanoğlu özellikle Türkiyemiz, çabuk aklını başına alıp, adaleti ilahiye namına ve hakaiki İslamiye dairesinde mahkemeleri açmazsa maddi ve manevi kıyametler başlarına kopacaktır.

Devletler, milletler ve ülkeler hiçbir zaman kendilerini anarşilerden, yecüc ve mecüclere kendini teslimi silah edeceklerinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Ne zaman ki medeniyet gayrimeşru vasaiti tedafu (savunma için meşru olmayan şeylere başvurup yasalaştırma) olunca o zaman idamlar gerçek manada hak ettiği yerde gerçekleşir, hak etmediği yerde de gerçekleşmez.

Kendi bünyesinde kendi kendini çözen bir kaziye olur.

O halde İslam dini bütün şeriatların tespit edip emir ettikleri dini cihada nasıl müsaade etmeyecek ve teşvikte bulunmayacak, elbette dünyada rezillikler bulundukça faziletin ona karşı cihat etmesi zaruridir ve kaçınılmazdır.

Demek ki cihat ebedidir.

Hali hazırdaki medeniyet ve kendi kendine gelin güvey olurcasına medeniyetten ve kurtuluştan dem vuranların, samimiyetlerinin ifadesi için önce İslamiyetle barışmaları gerekir.

Yoksa hiçbir zaman fayda vermez ve bu hamur daha çok su çeker.

İdamın kaldırılması için hukuksal deyimlerin ve kavramların gerçek mana ruhuna uygun olmaları lazım.

Aksi takdirde Marksizmin, Leninizmin, Sosyalizmin, ırkçılığın, bedelsiz istemlerinin sonu yoktur.

Hele hele ehliyetsiz ve kimliksiz insanların elinde olunca o zaman apayrı bir terslik meydana gelir.

En derin saygı ve sevgilerimle.