İSLAM’DA CİHAT YERİ VE KUTSALLIĞI! (II)
Eklenme: 2/16/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi ülkemiz kan ağlıyor.

Özellikle coğrafyamız…

Hele ki, Diyarbakır’ımız, Şırnak’ımız, Cizre’miz, Nusaybin’imiz, İdil’imiz, büyük bir matem içerisinde inim inim inliyor.

Bu işin sonu nereye varacak meçhul?

Gerçekten soruya cevap bulamıyoruz.

Zira büyük belirsizlikler içerisinde ne idügü belirsiz bir anlayışın hâkimiyeti tüm coğrafyayı hegemonyası altına almak istiyor.

Devlet tüm gücüyle, Asker ve polis büyük bir fedakârlık içerisinde gecesini gündüzüne katarak mücadele veriyorsa da bu köşede her zaman ifade etmeye çalıştığım gibi yine bu minval üzere dışarıdan ülkemize ihraç edilmiş fitne unsurları yüzünden bir türlü, üstesinden gelinemiyor?

Ne yazık ki bu fitne unsurları içten içe bizi vuruyorlar.

Hem de eski ve ezeli düşmanlar ve içimizdeki gizli düşmanlarla birleşerek bu işi yapıyor?

Ne acı bir durum ki, mevcut rejimin ve sistemin işgüzarlığıyla tüm bu olup biten şer yapılara ve varlıklarına demokrasi "kılıfı" giydiriliyor..

Ve rejim bu sahte ve bunaltıcı demokrasiyi başka ifadelerle pekiştirerek bugüne dek hep insan temel hak ve özgürlüğü olarak himaye etmiştir…

Ve gelen giden iktidarlar da bunları muhatap görmüşler ve anlaşma masasına oturtturmak istemişler.

Kısa bir süreç içerisinde anlaşma bozulmuş, her şey ters yüz edilmiş.

Zira istedikleri hak, özgürlük, demokrasi, Kürt sorunu diye bir şey yok?

Yegâne hedefleri; ülkede tahribat yaratmak…

Ve bir siyasi parti bütün aktifliğiyle "bu ateşi" körüklemektedir…

Kimse kusura bakmasın.

Bizim tespitlerimize göre bugüne dek bunlara siyasi parti olarak bir hak tanınmış ise bu da tamamen "bayat anayasının" mevcudiyetiyle olmuştur..

Oysaki bu hıyanet oluşum, gücünü tamamıyla haçlı ve Siyonist dünyadan alıyor, direktifini ondan alıyor ve maddi manevi gücünü oradan temin ediyor.

Böylece oldukça direnişe devam ediyor ve bu coğrafya üzerine eski Ermeni ve Süryani kalıntıları adına keskin nişancılarla, kanas kullanıyor?

Asker ve polisi şehit ediyor.

Ama tüm bunlara rağmen siyaset ister iktidar olsun, ister muhalefet olsun, nerdeyse sanki bir teslimiyet içerisinde hükmen yaptıklarını kabullenmiş gibi görüntü veriyorlar.

Gerçekten buna halk dayanmaz.

Yeryüzünde, bu coğrafyamızda yecüc ve mecüc durumundaki bu bozgunculuk ve fesat çıkaran unsurlara karşı bize göre bu kadar yumuşamakla, bu kadar demokrat olmakla adım atmak, karşılık vermek, yanlış bir politikadır ve tarihi bir nedamet getirir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten bu millet her şeyden önce Müslüman’dır.

İnancına ve Kur’anına bağlı bir ümmet bütünlüğüdür.

Bu bütünlük, bu ittihat, bu vahdet, bin yıldan beri devam ede gelmiş, hiçbir hain güç bu birlikteliği yıkamamıştır.

Her ne kadar İslam dünyası üzerine iç hıyanet erbapları tarafından haçlı unsurlardan ithal edilmiş yıkıcı kirlenme unsurları vaki olsa bile, bu millet hep Allahû Ekber nidalarıyla kıbleye doğru durmuş, hem de dik durmuş…

Hiçbir ihanet gücü bu birlikteliği yıkamamıştır.

Çünkü bu toplum ister doğulusu olsun, ister batılısı olsun, ister Kürdü olsun, ister Türkü olsun, ister Arabı olsun, her ne olursa olsun.

İnandığı tek bir nokta var; o da İslam dinidir.

Nübüvvet ve Risalet Peygamberine (s.a.v) intisaptır ve bu intisap, bu birliktelik hiçbir sarsıntıya karşı sarsılmaz, yıkılmaz, inancındayız.

Velev ki siyaset unsurları batıl ve yanlış bir rejime bağlı kalırlarsa kalsınlar.

İnanıyoruz ki hak tecelli edecektir…

Hem de en yakın zaman içerisinde, bu coğrafyada çıkabilecek en gür seda İslam’ın sedası olacaktır.

Böyle ümitvarız.

Ama durup dururken de hiç çalışmadan, bir şey yapılmaz.

Zira o yüce İslam Peygamberi (s.a.v), ümmetini veda hutbesinde kıyamete dek tüm ciddiyetleriyle uyarmıştır ve o uyarı paralelinde bu millet, kendini her an için feda etmeye hazırdır.

Gerekirse aç kalır, susuz kalır, işsiz kalır, ama hiçbir zaman imansızlığa, dinsizliğe, zorbalığa, zulme ve zalime geçit vermez.

Hiç unutmayalım ki eğer bu batıl, zorba, kanlı sözde siyasi yapılanma varsa ki vardır.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde ve diğer mahallelerinde tava tencere çalıp kirli ses veriyorsa, bu da insanların istek ve arzusu paralelinde değil, rejimin, sistemin ve bayat bir anayasanın himayesinde yapılıyor.

* * *

Evet, inandığımız ve bel bağladığımız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, “Hacc” suresinin 78. ayeti ile “Âli Îmran” suresinin 95. ayetleri bize şu mesajı veriyor ve öğretiyor, onun gölgesinde hareket etmeyi bize tavsiye ediyor.

Evet Hac suresinin 78. ayeti diyor ki;

“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır”

Keza Âli Îmran suresinin 95. ayetinde aynen bu mesajı iletiliyor.

Ve bu toplum, bu ümmet kesinlikle bu yüce, kutsal ilahi mesajların gölgesinde yürüyor.

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Ama tüm bunlara rağmen ne yazık ki sistemin kirlenmişliği, bu mezalim yağdıran zorba, siyasi unsurlara da demokrasi hakkını veriyor.

İşte en çok insanı kahreden de bu.

Onun için bakınız, sevgili okurlar.

Sohbetimizi sizinle burada sonlandırırken, Akif’in bir iki mısraını sizinle paylaşmak istiyorum.

“Mazlumu nedir, ezmede ezdirmede mana?

Zalimleri adlin hani öldürmedi hala?

Cani (katil) geziyor dipdiri, can vermede masum…

Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

Sorumsuzluğa binlerce sual olsa da kurban

İnsan bu muammalara dehşetle nigâhban

Eyvah! Beş on kâfirin imanına kandık

Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık

Madem ki ey adl-i ilahi yakacaktın yaksaydın da melunları

Tuttun bizi yaktın

Küfrün o sefil elleri ayatını sildi (Evet gerçekten sildi ve silmeye devam ediyor)

Binlerce cemavi yıkılıp hake serildi (Binlerce cami yıkıldı, yerle bir oldu)”

Gerçekten Akif çok güzel söylüyor.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde, Mardin Nusaybin’de üç ay içerisinde camilerin başına neler gelmedi ki?

Ne yazık ki demokrat Türkiye (!) ve hukukun üstünlüğüne bağlı rejim(!) bunu görmüyor veya görmezlikten geliyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.