İŞLER YİNE ÇETREFİLLİ OLDU!
Eklenme: 5/31/2010 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar. Türkiye gerçekten de garip bir ülke! Vuku bulan hadiseleri akla ziyan. Ülke bir bütünlük içerisinde; "olayların" ağında. Yani; Türkiye ülkesiyle, milletiyle, doğulusuyla, batılısıyla, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Acemiyle.. Velhasıl 7'den 70'e herkes bir türlü kendini bu olaylardan kurtaramıyor. Ve her gün başka değişik olaylarla karşılaşmaktadır. Öyle ki; Bireyden tutun da, aileye kadar.. Aileden tutun da, topluma kadar.. Siyasal iktidardan tutun da devletin diğer tüm kademelerine kadar.. Öylesine dehşet-engiz karanlık olaylar iç dünyalarında icra ediyor ki; "infial" yaratır derecede.. Anlayacağınız tek kelimeyle özetlenmesi gerekiyorsa sistem kökten çürümüştür. Taaffün'dan (kokuşmuşluktan) kendini kurtaramıyor. Onun için günlük yazılı ulusal matbuata baktığımızda çok hayretengiz haberlerle karşılaşıyoruz. Ve buna da bir türlü çare bulamıyoruz. Hele hele akşamdan gece yarısına kadar televizyon ekranlarına bakıldığında aman yarabbim kimler neler konuşmuyor ki? Nasıl ahkamlar kesiliyor, nasıl gerçekler örtbas ediliyor? Nasıl ülke arkadan vuruluyor, içten kemiriliyor? Dehşet bir tablo. Zaten her şey kendi kendini gösteriyor. "Davulun sesi uzaktan hoş gelir" misali öylesine yazar çizerler, sözüm ona aydın kişiler fetbazca nice fetvaları veriyorlar, nice incileri döküyorlar ve bir türlü devlet, iktidar, milli irade hedefine ulaşamıyor ve ulaşmaya da pek benzemez gibi geliyor bize. Bana göre bu tür dumanlı ve bulanık havadan kurtuluşun yegane çaresi ülke çapında özellikle siyasi partiler ve temsilcileri hele hele liderler, muhalefet olsun iktidar olsun şeffaf olma hareketine geçmesi gerekir. Yani kimlik tespiti kim nedir, ne değildir? Ve dökülen bunca kanlar ve gözyaşları nerelere dayanıyor? Haksız kazançlar.. vs!.. Hele medyanın bünyesindeki pusuda yatan haince kalem sallayan ne idüğü belirsiz ve kimliksiz münafık tinetli kalemşörler. Siyaset alanında durumuna göre kılıf değiştirenler. Akşam bir yerde sabah bir yerde havasına bürünenler. Çürük buğday taneleri gibi daima su yüzüne çıkanlar. Ne yazık ki; bu iğrençliklerine rağmen onlara bir şey olmuyor. Olan millete oluyor. İşsize, aşsıza mağdura ve Mustazaflara oluyor. Peki bu işin sonu ne?. İşte olduğu gibi "Görünen köy kılavuz istemez" misali hali alem meydanda. Bakınız, dünkü Star Gazetesinin manşetinde büyük puntolarla neler yazıyor. "YARGITAYDA KUŞATMA" Aynı manşetin alt sağ köşesinde de şöyle bir kare var. Karenin içinde şöyle bir yazı dikkat çekiyor. "Cihaner davasında Ergenekon sanığı izleyici oldu, kameralar duruşmaya girdi" Haber şöyle devam ediyor. "Ergenekon sanığı Başsavcı Cihanerin Yargıtaydaki duruşmasında salonu YARSAV Başkan ve üyeleri doldurdu. Ergenekon sanığı Yalçın Küçükün de katıldığı duruşmada fotoğraf çekilmesine izin verildi." Fotoğrafların altında ikinci bir kare "Temizöz'ü kurtarma operasyonu" Bu haber de şöyle devam ediyor: "Albay Temizözün faili meçhullerden yargılandığı davanın kilit tanığı itirafçı Mehmet Emin Binzet baskılar üzerine ifadesini geri aldı. Savcılara "Tehdit ediliyorum" diyen Binzet ifadesini "Albay Temizöz geceleri korkusuzca gezerdi, cinayetleri PKK işlemiştir" diye değiştirdi." Oysaki bir süre önce bu gizli tanık her nedense açığa çıkıyor ve ifadesini mahkeme huzurunda geri alıyor. Böylesine çelişkili ifadeye dünyanın hiçbir yerinde rastlanmamış. Mehmet Emin Binzet, faili meçhul soruşturmasındaki ifadelerini geri çekerken tehdit edildikleri de gündeme geldi. Verdiği ifadelerle Albay Temizöz ve Atakın tutuklanmasına sebep olan bir süre önce Savcılığa yaptığı başvuruda "Albay Temizöz ve Kamil Atak ile ilgili anlattıklarımı yalanlamamı istiyorlar, baskı yapıyorlar, tehdit ediyorlar demişti" Sevgili okurlar. İnanın bu olayda insanı pes ettiren gerçek, Binzetin yaklaşık bir buçuk yıl içerisinde değişik kılıklara bürünerek daima pozisyon değiştirmiş, çelişkili ifadeler vermiş, o tabii ki mahkemenin ve hakimlerin tamamıyla takdirlerine bağlı olan bir şey.. Hayret veren, insanı dehşete sürükleyen böyle kaşla göz arasında ifade değiştirme pozisyonları yanı sıra dursun. Ama olayın en ilginci nedir biliyor musunuz? Faili meçhul cinayetlerin ve bu bölgede meçhule giden nice insanlarımızın ve onların ailelerinin üzüntüleri ve aile çöküşleri ve derbederlikleri bir yana.. Zaten ağır bir hal.. "Allah bir daha bu memleketin insanlarına bunları yaşatmasın" temennisiyle dua ediyoruz; ama şahsen benim en çok dikkatimi çeken en ilginç olay nedir biliyor musunuz? Bölgemizde bulunan barolarımızın önemli bazı Avukatlarından yıllar yılı bu değişik terör oluşumlarından çok büyük para kazanmış olmalarıdır. Kendilerine adeta bir rant ve gelecek temini olarak gördükleri bu terör olaylarının mağdurlarının yanına terör odaklarının avukatlığını yaparak sözde mağdur ve suçsuz insanların hakkını savunuyor gibi gösterenlerin son zamanlarda takındıkları tavır çok dikkatimi çekiyor doğrusu. Bilindiği üzere, yargının üçüncü sac ayağı durumunda olan Barolar ve hukuk savunucusu olarak kendini gösteren avukatlık mesleğine sahip kişiler bölgede hiç kimseye pabuç bırakmadan ikide bir Diyarbakır Adliyesinin önüne çıkıp özellikle Baro Başkanları ve STKlarla birleşerek kendilerini ön saflarda göstermekte oldukları aşikar.. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi iktidarları eleştirerek mazlum insanların yanında kendilerini göstermek suretiyle birer allame, kurtarıcı, kahraman ve kanaat önderleri gibi pozisyonlara bürünerek ortaya çıkıyorlar. Özellikle Şemdinli olayında hep müdahil olarak kendilerini gösteren o popüler duayen avukatlar, ondan sonra Diyarbakır, Cizre, Silopi, Şırnakta yıllar öncesinde asit kuyularına atılan meçhul ölümler ve bu faili meçhul ölenlerin aileleri için birer müdahil avukat olarak ortaya çıkmışlardı. Özellikle yirmiden fazla faili meçhul cinayetin işlenmesinde iddialara göre büyük rol oynayan Cemal Temizözün karşıtı olarak müdahil avukatlar nerede acaba diyoruz?. Deyim yerindeyse "Kendini gül bahçesinde gören bülbül, çok güzel öter." Çünkü seyran onundur, büyük keyiflilik içerisinde öter. Ama bülbülün dut yuttuğu zaman gırtlağında kalınca ötemez ta o dutu eritinceye kadar. Onun için kültürümüze mal olmuş bir ifade olarak deniliyor ki, "Haksızlığa karşı susanlara dut yemiş bülbül gibi susarlar." Örneğin; bu zatı muhteremler, bu büyük kanaat önderleri, STKlarla birleşerek daima Adliyenin önünde nutuklar ve havalar atıyorlardı. Doğrusu bunlara ne oldu da Cemal Temizöz ile Kamil Atak ve itirafçıların mahkemelerinde müdahil avukat olarak artık sesleri kesilmiş durumda. Bilemiyorum acaba neler oldu? Temsilde hata olmasın, kedinin bulunmadığı yerde fareler daima cirit atar misali gazetelerin birinci sayfalarında yayınladıkları haberler Cemal Temizözün yargılanması maalesef bunu gösteriyor. Bu da hiçbir zaman dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu müdahil avukatların dikkatini çekmek istiyoruz. Siz böylesine sessiz sedasız savunmaları yaparsanız bu halk sizi bu savunmalarınızda samimi görmemektedir. Yarın, öbür gün Cemal Temizözün kaşla göz arasında tahliye edilmesi söz konusu olabilir. Bu ne demektir biliyor musunuz? Haksızlığın hakka galebe çalması, güçlünün güçsüze galip gelmesi ve kimsesizlerin ezilip yok edilmesi devletin gölgesinde zalimane işlenen suçlar ve suçluların yaptıklarının yanına kar kalması demektir. Ama bölgesel bir medya grubu olarak kendine bu davayı şiar edinen önemli ve gerçekçi bazı ulusal medyayla ile işbirliği içinde bu işin peşini bırakmıyoruz. Diyarbakırdaki Ergenekon terör örgütüyle ilgili, özellikle Cemal Temizöz ile ilgili davanın çok dar bir çerçevede tutulmuş olması da apayrı bir şekilde dikkat çekmiyor değil. Kimlerin kimlerin yanında olduğunu ve kimlerin hangi ideolojinin zımni ve hükmi olarak savunucusu olduğuna insan kendini bir türlü bazı kuşkulardan arındıramıyor. Yeni Şafak Gazetesinin sür manşetine baktığımızda şöyle bir haberle karşılaşıyoruz. "YÜKSEK YARGIDA ŞİKE KOKUSU" Haber şöyle devam ediyor. "Anayasa değişikliği iptal istemiyle ilgili kritik görüşmeye günler kala Ahmet Tan, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında şok bir iddia ortaya attı. Anayasa değişikliğinin iptali için CHPye destek veren Tan, "Referanduma gidilmeyecek, paket iptal edilecek" dedi. Tan, Anayasa Mahkemesinin eski üyelerinin mevcut üyeleriyle temasta bulunması sonucunda "ortaya çıkan manzara belli, paketin yürütülmesi durdurulacak" diye konuştu. Tanın şike kokan açıklaması yargıyı etkileme çabası olarak da değerlendirildi." Yine yargıyla ilgili hemde yüksek yargıyla ilgili İstanbul eski Baro Başkanı Av. Yücel Saymanın Zaman Gazetesine vermiş olduğu beyanda şöyle diyor: "Ses kayıtlarındaki Yargıtay üyeleri davadan çekilmeli. Yargıtay, Ergenekon sanığı Başsavcı Cihaneri kurtarma girişimleriyle ilgili ses kayıtlarını yayınlanan medya için suç duyurusunda bulundu. Ancak kayıtlarda adı geçen Yargıtay üyeleri hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Aksine Cihaneri yargılayan 11. Ceza Dairesinin başkanı ve üyeleri sanıklar lehine tavır aldı, hukukçulara göre Yargıtay artık Cihaner davasını görmekten imtina etmeli." Evet, sevgili okurlar. Milletçe ızdırabımız çok büyük, Allah encamımızı hayreyleye. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği  gibi "Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler." En derin saygılarımla.