İSRAİL’İN İFRİTLERİ, BATININ ŞEYTANLARI VE İSLAM DÜNYASININ MÜNAFIKLARI İTTİFAK İÇİNDELER!? (III)
Eklenme: 8/27/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Üç gündür üst üste başlık olarak attığımız;

İSRAİLİN İFRİTLERİ, BATININ ŞEYTANLARI VE İSLAM DÜNYASININ MÜNAFIKLARI İTTİFAK İçİNDELER!? ifadesi gerçekten günümüzdeki İslam dünyasının başından gelip-geçenlerin, olup-bitenlerin tescilli bir gerçeğidir.

İslam dünyasının çektiği mezalim büyük..

Önce "içten" vuruluyor, sonra dış mihraklara peşkeş ediliyor.

Şuan yaşanan hal bu!

***

Nitekim;

Bugünkü yazılı medyanın manşetlerine bakıldığı zaman "bizi kanıtlayan, bizim öne sürmüş olduğumuz acı gerçekleri" onaylayan haber ve yorumlar var.

İşte, Yeni Akit gazetesinin dünkü manşeti..

Manşet haber şöyle;

AMCAOĞLU PROF. HİSAM SİSİ

Firavun Sisiyi anlattı.

SİSİ BİR HAİNDİR dedi.

Mısırda İhvan-ı Müslimin üyelerine yönelik aylardır katliam yapan cuntacı Abdulfettah Sisinin, Londrada yaşayan ve diş doktoru olan amcaoğlu Prof. Dr. Hisam Sisi, "hepimiz biliriz ki o Menufiye ilinin hainlerindendir" dedi.

Cuntacının temerrut hareketinin finansörü mason Tarık Nur ile bacanak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sisi, "Sisi, Hüsn-ü Mübarekin asker üzerindeki gözü idi. Her hafta Pazar, Salı ve Perşembe günleri askeri muhakemat kararlarını Mübareke sunardı.

Sisinin halka karşı tavrı Mübarekin tavrıyla aynıdır" dedi.

Ve bu yaralı resmini de ilan etti.

Alnında kfir yazılan Sisinin yaralı yüzü, bir küfür yüzü olarak gösteriyor

* * *

Evet, bu firavunun arkasında kesinlikle İsrail var deniliyor.

Zaten buna şahit de gerekmez, zira yerle gök bunu kanıtlamaktadır.

Yalnız Sisi değil, tabii.

Elbette ki yetmiş yıldan beri Mısırı yöneten piyon, münafık hainlerin hepsinin arkasında İsrail var..

Hepsi birer tane İsrailin çürümüş tek dişi kalmış hain canavarlarıdır.

Abdulnasırı mı dersin, Enver Sedatı mı dersin, Hüsn-ü Mübareki mi dersin ve Sisi mi dersin, kimi dersen de.

Hepsi aynı meşrepten!

Bunlar, her zaman söylediğim gibi Müslüman Mısır halkının içinden çıkan birer tane "münafık" hainlerdir.

Bu münafık hainler, İslam dünyasının birçok ülkesinde ne yazık ki hep "kahraman(!)" olarak gösterilmiş, başarılı ve kurtarıcı diye lanse edilmiştir.

***

Tıpkı Türkiye gibi, görünümde her ne kadar ülkeyi kurtarma çabasıyla işbaşına geçen, devrim ve inkılplarıyla bilinen cumhuriyetçilerin önemli bazı kişilerinin de, CHPnin altı okunun paralelinde çalışıp adım atan kişilerin de

Gün gelecek, tarih bunu bariz bir şekilde açığa vuracaktır.

Milli mücadele esnasında Misak-ı Milli hudutları adı altında çizilen hudutlarımız hiç de gerçeği yansıtmamakla beraber, çağımızın birer faciası ve birer skandalı olarak bilinmelidir.

Zira Görünen köy kılavuz istemez misali.

İşte Irak, işte Suriye, işte Mısır, işte Tunus, Cezayir, Suudi Arabistan ve Yemen!..

Daha sayabileceğimiz çok sayıda, İslam ülkesi!

Bugünkü dünyada kara altın olan petrol cevherini satıp, küfür dünyasını doyuran topraklar bizim topraklarımızdı.

Hiç kimse inkr edemez.

***

Tarih konuşuyor.

Artık, o eski CHPnin baskıcı anlayış devri geçmiştir.

Zira Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi Konuşma ve gerçekleri dile getirme hürriyetini yazmıştır ve bu sözleşmenin altında Türkiyenin de imzası vardır.

Elbette ki konuşacağız, yazacağız, milleti tüm gerçeklerden haberdar edeceğiz.

* * *

Evet, tıpkı bugün İslam dünyasının başına özellikle Ortadoğu ülkelerinin başına bela olan böylesine Firavunlar, hainler gibi.

Yani Sisilerin, Beşar Esedlerin, Malikilerin ve Türkiyedeki sözüm ona muhalefet lideri geçinenlerin ittifak halleri..

Sayın Başbakan diyor ki;

Susmak, vebal altına girmektir

Bu ifade yerden göğe kadar haktır ve doğrudur.

Başbakan;

Mısırdaki müdahale bir darbedir, diyemeyen geçmişten ziyade geleceğe ihanet eder.

Darbelerin hiçbir meşru, haklı, makul gerekçesi olamaz.

Türkiyede Mursi de hata yaptı, diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlar var diye konuştu.

***

Diğer bir gazetenin manşetine göre;

Mısırdaki darbenin önemli adımlarından biri Kudüs Üniversitesine bağlı BESA araştırma merkezinin Haziranda MOSSADa verdiği rapor oldu.

BESA, "Camp Davidin geleceği için Mursi gitmeli" dedi.

MOSSAD Başkanı Pardo, cunta ile 28 Haziranda görüştü ve Mursiye hemen istifa için 48 saatin var mesajı verdi.

Mısırda darbe karşıtı olan herkese karşı, bu katil, hain general Sisi, Mossad başkanı Pardo ile işbirliği yaparak, beş bin katili sokağa saldı.

Böylece bu katiller tarafından dört-beş bin insan öldürüldü.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Arap dünyasının liderleri, o kadar aptal, hain birer kandırıcı maskeli insanlardır ki hep sağ gösterip sol vurmaktadırlar.

Milletini kandırarak, İsrail düşmanlığını dillerinden düşürmüyorlar.

Filistin liderlerinden tutun, Suudi Arabistana kadar, Arap Emirliklerine kadar Katar ve Bahreyn gibi Mısır ve Suriyeye kadar herkes İsraili lanetliyor.

Ama madalyonun diğer yüzüne bakıldığında tam tersine, bilakis İsraille işbirliği içinde olup, İsrailden çok büyük medet beklemekte olduklarını görüyoruz.

Bu ittifak ve medet umma halleriyle; "koltuklarını" koruma altına almaktadırlar.

Tıpkı son devrin Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendinin Mevkuful ilmi vel akli vel lem isimli kitabının dördüncü cildinde yazıp belirttiği gibi.

Merhum Mustafa Sabri Efendi aynen şunu yazmıştır;

Bu hileli dünyanın hilebaz münafıklarının gizli kimliklerini bir türlü anlayamadık.

Milli mücadele esnasında haçlı ordularını ülkeden kovalayıp denizlere döken kurtarıcı kahramanlarımız her ne ise, haçlı, emperyalist, müstevli ülkeler tarafından bunlar kahraman olarak gösterilmiş, İngiliz ordusu tarafından yerlere-göklere sığdıramayacak bir şekilde kahraman olarak ilan edilmişler ve haklarında 600 kitap yazmışlardır

Peki, sormazlar mı bu ne yaman çelişki?

Hem kendine düşman göstereceksin, hem de kahramanlıklarını ilan edeceksin, hem de haklarında meth-u senalarla dolu 600 eser yayınlayacaksın ve dünyaya ilan edeceksin.

İşte, yorumu siz değerli okurlarımıza bırakıyoruz.

* * *

Evet, evet sevgili okurlar.

Yüz elli seneden beri İslam dünyasının içinden çıkıp, haçlı ve Siyonist dünyasıyla ittifak halinde hareket eden nice sahte kahraman münafıklar var olmuştur.

Tıpkı bugünkü Sisiler gibi, Hüsn-ü Mübarekler gibi, Hafız Esedler gibi, Malikiler gibi, Beşar Esedler gibi ve içimizdeki Sevr, Lozan anlaşmalarına imza atanlar gibi.

Daha ne diyelim?

Ancak tek umudumuz şudur ki;

Son zamanlarda milletimizin uyanışıdır ve İslam dünyasının Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan kralını lanetlemesidir.

Bu da bizim için bir uyanış ümididir.

* * *

Bakın, milli mücadele dönemlerinde İstiklal marşımızın şairi merhum Mehmet Akif, halkı milli mücadeleye katılmaya teşvik etmek için Kastamonu Nasrullah Camiindeki şu nazımlı şiirli duasıyla vaazını bitirirken, kürsüden şöyle diyordu;

Ya ilahi! Bize tevfikini gönder.

Doğru yol hangisidir, millete göster

Amin..

Ruh-i İslamı şiddet sıkıyor, öldürecek

Zulmü tedip ise maksudi mehibin gerçek.

Nara (ateşe) yansın mı beraber bu kadar mazlumun

Bigünahız çoğumuz yakma ilahi

Amin...

Devamla şöyle diyor;

Boğuyor lem-i İslamı bir azgın fitne

Kıtalar kaynayarak gitti o girdap içine.

Mahvolan aileler bir sürü masumundur

Kalan avarelerin hali de malumundur ya rab!

Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin

Dinsin artık bu hazin velvele ya rab!

Müslüman mülkünü her yerde felaket vurdu

Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu

Bu da çiğnendi mi çiğnendi demek şer-i mübin

Hak-sar eyleme ya rab onun olsun

Amin velhamdülillahi rabbil alemin

Geçenler varsa İslamın şu çiğnenmiş diyarından

Şu yüz binlerce yurdun kanlı zairsiz mezarından

Yürekler parçalar bir levha dinler lehgüzarından

Evet..

Merhum Akif, şiirli duasını böyle bitiriyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.