İtilaf Devletleri Büyük İttifak İçinde
Eklenme: 11/12/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzere Dünyamız ne yazık ki çok büyük sarsıntılar geçiriyor.

Özellikle İslam ülkeleri…

İçinde bulunduğu inişler kalkışlar, geçmişe yönelik bize çok şeyleri hatırlatıyor.

Neredeyse aradan 100 yıl geçti.

Tarih sayfalarına teçhil edilen Emperyalist Haçlı ve Siyonist dünya 19. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına yönelik senaryoları gizliden gizliye hayata geçirdi.

Ki sahneye konulan bu senaryoların, baş senaristleri de beş büyük devlet idi…

Yani Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya.

İşte bu tezgahçı senarist emperyalist devletlerin hedefi, İslam dünyasına hakim olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması için ittifak içerisinde hareket ettiler.

Ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ile dağılan yüksek İslam hilafeti böylece elden gitti.

Dev ejderhadan ibaret olan emperyalist ülkeler, Birinci Dünya Savaşı’nı organize ettiler.

Savaştan sonra yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu ve İslam Dünyası o büyük lokma parçalandı.

Kendi içindeki piyonların da işbirliğiyle, küçüldükçe küçüldü ve yutmaya hazır lokma haline getirildi.

İşte emperyalist Haçlı anlayış o günden bugüne kadar o bölünen imparatorluğun memleketleri, imparatorluğa bağlı ülkeleri rahatlıkla istila edebildiler ve içine oturdular.

İşgal ettiler.

Her ne kadar zamanı gelip işgali bırakıp gittilerse de, yerlerine onlarla sadakat kuran, aynı o ülkelerin milletleri içinde yaşayan ama tıpkı Esed gibi birer piyon ve ajan durumunda olan insanları o devletlerin başına getirdiler.

Artık o ülkelerin eğitiminden tutun da teknolojisine kadar, ahlaki ve iktisadi tüm değerlerine el atıldı…

Her şeyden evvel İslam ülkeleri böylece bölük pörçük edilirken, ahlaki çöküşlere de mahkûm bıraktılar.

İttihat, birlik ve beraberliğin ibresi hep aşağıya doğru indi ve sıfırlandı.

Başta savaş teknolojisi olmak üzere, ahlaki, kültürel, ekonomik ve teknoloji ile birlikte İslam dünyasının şanlı tarihi yerle bir edilerek, yok olup gitti.

Şimdi tüm bunlara rağmen İslam dünyası bugün birlikteliği yitirdiği halde, özellikle Ortadoğu ülkeleri bu dev ejderha emperyalist ülkelere birer sömürge haline düştüğü halde, yine de rahat durmuyorlar.

Bu nedenle 100 yıl önce ne yaptılarsa, bugün yine aynı o halet-i ruhiyelerini yeniden dirilterek İslam dünyasını nasıl yiyeceğiz, bitireceğiz, yeraltı zenginliklerini nasıl birbirimizle bölüştüreceğiz planları içinde bulunuyorlar.

Ne yazık ki, tüm bu hakikatler orta yerde iken, İslam ülkeleri hala da "gerçekleri" görmede, üç maymunu oynuyor.

***

İşte Ortadoğu alev alev.

Peki, BM ve ABD ne yapıyor?

Hiç.

Sözüm ona toplantılar yapılıyor, konuşuluyor, tartışılıyor ve dağılıyorlar.

Sonrası; yapılacak bir şey yok deniliyor.

O'nun için, proje belli.

Hedef de belli, strateji aynı strateji.

Bizim Anadolu insanımızın kültürüne mal olmuş bir atasözü var:

“Ayının 33 kelimesi var, bu 33 kelimeyi 24 saat süresince hep armut ağacının armutları üzerindedir.”

“Bu armutları nasıl yiyeceğiz, bana yeter mi yetmez mi?

Acaba başka ayılar bana ortak çıkar mı? Benden payımı alırlar mı?” diye kendi kendine söylenir-durur!...

24 saat hep aynı konuşmalar, aynı kelimeler, aynı sözcükler.

Tıpkı bu emperyalist ülkeler gibi!

Birer armut ağacı durumunda olan İslam ülkeleri üzerine toplanıyorlar, konuşuyorlar, projelendiriyorlar ve dağılıyorlar.

Ama ne yazık ki İslam dünyası da bunu böylece kabulleniyor, sesini çıkarmıyor ve yapacağı bir şey de elde kalmıyor.

Mutlak bir teslimiyet içerisinde, büyük bir eziklikle, başını öne eğerek, kendi kendine mırıldanmakla gününü gün ediyor.

Bakınız; Rus ayısı, ABD ayısı ile kavgalı gibi görünüyor.

Emperyalist İngiliz ayıları ise pusuda.

Fransız ayıları da İngilizleri takip ediyor.

Ve tüm bunların yanı sıra, bunlar yetmiyormuş gibi bu kez İran ayısı da bunlara iştirak ediyor.

Ortaklaşıyor.

***

Hepsinin ittifakı Suriyeli piyon olan alçak Esed’in korunup-kollanmasıdır.

Ama hepsinin asıl hedefi Ortadoğu’daki devletçikleri yutmaktır.

Nasıl ki Afganistan parçalandı?

Nasıl ki Irak parçalandı?

Hatırlayalım, ABD 10 sene evvel Irak’a demokrasiyi getireceğiz sloganı ile koskocaman bir ülkeyi böldü, parçaladı ve yuttu.

Hala da Irak’ın içinde kan, gözyaşları, fail-i meçhuller başını almış gidiyor.

Ama ABD ayısı bu ülkenin şah damarı durumunda olan yeraltı petrol zenginliklerine el koymuş, hem kendisi yiyor hem de dünyaya satıyor.

Sözde Müslüman geçinen Şia mezhebini temsilen İslamiyet’i kimseye bırakmayan İran sağır sultan gibi orda durmuş, seyrediyor.

Ne gariptir ki, sessizce de Rusya’ya göz kırpıyor, Amerika’ya göz kırpıyor, diğer emperyalist ayılarına da ses çıkarmıyor.

Çünkü o da aynı ayıların içinde yavru bir ayı durumuna gelmiştir.

Ümit ediyoruz ki, bu hain dev ayıların planları boşa çıkacak ve tüm bu girişimlerin içerisinde en yüksek ses İslam’ın sesi olacaktır.

O büyük İslam âlimi, büyük düşünür Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor:

“Ümit var olunuz, yakında zemin ve semavat-ı Asya teslim olur. Yedi Beyda-i İslam’a”

Yani bu müstakbel dünya savaşları içersinde en üstün başarı ve galibiyet İslam ile olacaktır.

Emperyalist dünya diğer ülkeleri ne yaparlarsa yapsınlar yenik ve mağlup düşecektir.

Onların nükleer ve konversiyonel silahları onların başına patlayacaktır.

Zira onların hayatı boyunca hep zulüm ve küfür ile tanışmışlar.

Müstezaf ve dünya insanlarının kanını emerek, varlıklarını başkasının kanıyla idame etmeye çalışıyorlar.

Bu ise tam tersine Allah’ın kâinat içerisinde yarattığı yaradılış kanununa aykırıdır.

Hiçbir zaman zalimin zulmü sonuna kadar ona kar kalmamıştır. Ve kalmayacaktır da. Zira ilahi adalet bunu gerektirir.

Adli ilahi hiçbir zaman terazisini şaşırmaz.

Dünya orduları yerle gökyüzü arasını doldursa bile.

***

Bir Arap şairinin Arapça yazdığı şiir…

Şiirin Türkçe meali şöyle:

“Hiçbir zalim otorite, zulmüne güvenmesin.

Velev ki orduları gökle yer arasını doldursa bile.”

İslam dünyası olarak bize düşen görev ve hizmet samimiyet ve ihlâsla Kur’an’a sarılmaktır.

Kuran’ın gölgesinde yaşamaktır.

Kendimiz Kur’an’dan uzaklaştığımız sürece, Kur’an’da bize uzak durur ve bundan dolayı yüce Allah’ta bize hak ettiğimiz şamarı indirmeyi ihmal etmez.

Mehmet Akif’in dediği gibi:

“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alır ilhamı, asrın idrakine anlatmalıyız İslam’ı.”

Yoksa sonlarına “-izm” eklenen kavramlar bizi kurtaramaz.

Onlarla kendimizi teselli etmeyelim.

Ne Kemalizm, ne faşizm, ne komünizm, ne sosyalizm ve ne de Sekülarizm bu sonlarında –izm ekleri bulunan kavramlarla kendimizi avutmayalım, gaflete düşmeyelim, kendimize gelelim.

En derin sevgi ve saygılarımla.