JİTEM’DE YOK YOKTUR, EVVELALLAH!!
Eklenme: 9/28/2010 12:00:00 AM

Sevgili okurlar.

Malumunuz üzre bir haftadan beri görsel ve yazılı medyanın sür manşetleri ve manşetleri Jandarma Albay Arif Doğanın itiraflarıyla dizelenmiş durumda.

Ülkemizin içinde bulunduğu zifiri karanlık ve yoğun kirlenme için artık devlet ve millet el ele verip bizce bu işi sonlandırması gerekir.

Aksi halde bu karanlık mezalimi yapanların yanında kâr kalır.

Ki bu kar kaldığı müddetçe, himaye eden korkak, mütekasil ve beceriksizlerin sayesinde daha bir palazlanacak, dirilecek, dirilişe geçecek ve buna göz yumup himaye edenler onların tuzağından kurtulamayıp, boğulup gidecekler.

Allah korusun.

O günü istemiyoruz; ama tarih bu tür olayları hep yaşamıştır ve kanıtlamıştır.

Akifin dediği gibi;

"Zulmüi sevmem, Zalimi de asla alkışlayamam.." misali..

Bu zulüm ve bu zulmün paralelinde hala da kilit noktada bulunan zalimlerin ve himayekâr yetkililerin varlığı Türkiyeyi daha bir badirelere götürmemesi için hiçbir neden yoktur.

Onun için diyoruz ki; Devlet, bağırsaklarını artık temiz tutmalıdır.

Teru taze güvenilir bir milli güç durumuna kendini getirmeli ve göstermelidir.

Aksi takdirde başta söylediğim gibi;

Yapılan her sahtekarlık, her düzmece oyunlar yapanların yanında kâr kalırsa bu millet o hasretle gider ki mazlumun ahı çok ağır olur.

Bakınız Jandarma Albay Arif Doğan ne diyor.

Bize göre başta Devlet Başkanı Sayın Gül olmak üzere Başbakan ve tüm devlet mekanizmaları bu Arif Doğanın sesine kulak vermelidir.

Korkut Özalın, Ahmet Özalın seslerine kulak vermelidir.

Daha doğrusu aslında bizim sesimizi işitip can kulağıyla bizleri dinlemeleri lazım.

Bizim çığlıklarımıza dönüp, can kulağıyla işitmeleri lazım.

Ben zaten yaklaşık beş sene önce Şemdinli olayında gerekeni söyledim ve o günden bugüne kadar da yazıyorum, çiziyorum.

Devletin çarkı çalışıp dolaşınca yerle gök beni haklı çıkarır.

Buradan yine yetkililere sesleniyor ve diyorum ki;

Yıllardan beri bu milletin çektiğine artık yeter deyin ve bir yere kadar dur demeniz gerekir.

Aksi takdirde seher vaktindeki mağdurların, günahsız insanların çığlıkları göklere yükselirken kurşun gibi devletin temeline saplanır ve darmadağın eder.

Yani o mağdur ve mazlum insanların seher vaktindeki ağlayışları, yakarışları arşı alaya yükselirken hiç kimse kendini yatağında rahat hissetmesin.

Demişler ya:

Sille-i Hudanın sesi yoktur.

Bir vurdu mu da devası yoktur.

JİTEMci Arif Doğan diyor ki:

"Ölmeden konuşmak istiyorum.

Devletin paralarıyla binlerce kaleşnikof aldım, teröristlere verdim.

JİTEMi inkâr edenlere hodri meydan diyorum.

JİTEMi ben kurdum."

Taraf Gazetesi ile Haber Türk Gazetesine yapmış olduğu röportaj, devlet arşivine artık girmiş durumdadır.

Zira kamuoyunu aydınlatmıştır.

Kamuoyuna mal olmuş bir gerçektir.

Hiç kimsenin hakkı yoktur ki, deve kuşu misali başını kuma sokup da "Avcı beni görmüyor" anlayışıyla yola çıksın.

Başını kuma sokan o yaratık her nasıl ise kendi kendini kandırmaktan başka bir şey yapmıyor.

Çünkü o kocaman vücudu dışarıdadır.

Türkiyedeki suikastları, 1990lı yıllardan 2000li yıllara kadar olup bitenleri ve faili meçhul cinayetleri anlatan "CDdeki ses bana aittir"

Arif Doğan şöyle devam ediyor:

"Ben destek olmasaydım Ersever, Eşref Bitlisi öldüremezdi"

Sözlerinin yer aldığı CDdeki sesin kendisine ait olduğunu kabul ediyor.

Ergenekonun tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan verdiği röportajda dehşet veren itiraflarda bulunuyor.

JİTEMi kimseden talimat almadan tek başına kurduğunu iddia ediyor.

"LEŞ HESABIYLA PRİM ALDIK"

Öldürdükleri terörist başına elemanların 3000 TL aldığını söylüyor.

"PKKnın içinde adamlarımız vardı.

Bir grup leş hesabı yapardı.

Primler ona göre de getirilirdi" diyen Doğan, daha ne desin sevgili okurlar.

Bu yetmez mi?

İtiraflar ihbar kabul edilmeliyken maalesef Cumhuriyet Başsavcılıklarımızdan bir türlü ses çıkmıyor.

Org. Bitlisi JİTEM öldürmüş.

"Eşref Paşanın ölümünü Cem Ersever gerçekleştirdi.

Ben destek vermesem adam mı öldürebilir bunlar"

Bu CDdeki ses kaydı Arif Doğana ait olup yerle göğü sarsıyor.

Ergenekon ile ilgim yok diyen Arif; "Benim ilgim ve alakam JİTEMledir" diyor.

Mahkemeye avukatlarını gönderip bir an evvel "Mahkemeler ifadeye beni çağırsınlar ben ifade vereyim" diyen Arif Doğan, bu çaba ve gayret içerisinde bocalayıp duran bu zata her nedense Cumhuriyet Başsavcılıklarından bir hareketlilik görülmüyor.

JİTEMin yapısını güvendiği Kürtlerden oluşturduğunu ve öldürdükleri terörist başına elemanların 3000 TL aldığını söylüyor bu zat-ı muhterem.

"PKKnın içinde bile adamlarımız vardır"

Meydan okuyor Sayın JİTEMci Doğan Albay.

Büyük İskender gibi konuştu.

"Ben hazırım, mahkemeler de hazır mıdır?"

Arif Doğan vereceği ifadenin önemini anlatmak için Kurtlar Vadisi Gladyo filminden bir örnek veriyor.

Arif Doğan şunları söylüyor:

"Kurtlar Vadisi Gladyoyu izlediniz mi?

Orada İskender mahkeme heyetine şunu söylüyor.

"Sayın Mahkeme üyeleri ben bildiğim bazı şeyleri size söylersem kaldıramazsınız.

Çok kötü duruma düşersiniz.

Hedef olursunuz.

Bu Gladyonun veya Kurtlar Vadisinin bir sözü değil.

Arif Doğanın sözüdür.

Anladınız mı?

Ben hakimleri çok severim ama onlara zarar vermek istemem.

Hakim, Savcıyı çok seviyorum.

Ne sorarlarsa tabii konuşurum.

Bana sordular JİTEMi sen mi kurdun? Diye.

"Evet, ben kurdum.

Günlerdir, yıllardır diyorum.

Bunu söylerken de ben askeri literatürün dışına çıkmıyorum.

JİTEM yok diyenler de kendi kendini inkâr ediyorlar.

Ben yaptığım görevin hesabını vermeye hazırım"

Bakınız, sevgili okurlar.

Biz burada kamuoyunu aydınlatmak için mücadelemizi sürdürüyoruz ve sürdürmeye de devam edeceğiz.

Bu bizim boynumuzun borcu olsun.

Ama biz ne kadar söylersek söyleyelim.

Devlet bünyesindeki özellikle Cumhuriyet Başsavcılıklarda önemli bazı kişiler olayları es geçiyor.

Resmi evrakların yüzde doksanı bu bölgede olup bitenleri anlatırken o günün Jandarmasının ve bugünkü Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının tezlerini tamamıyla çürütüyor.

Deyim yerindeyse birilerinin yüzlerine şamar gibi tokat vuruyor.

Bu tarihi skandallar..

Hiçbir zaman kayıp olmaz ve birer resmi vesika olarak arşivlere geçmektedir.

28.08.1998 dosya havalesiyle 1998/153 Esas nolu dava dosyası o günün DGM Başsavcılığınca hakkımızda düzenlenen iddianame tümüyle düzmeceden ibaret olup dayanaksız, desteksiz, hatıra binaen tanzim edilmiş, resmi bir yaftadır ve atmasyondur.

Bu devletin bir ayıbı olmaktan hiçbir zaman çıkmaz.

Askeri hakim Albay Sayın Emrullah Kayanın verdiği üç sayfadan ibaret savunma dilekçesi tüm bu edepsizlikleri kelimesi kelimesine yalanlamaktadır.

Bu nedenle diyoruz ki, kim kimi saklıyor, kim kimi savunuyor, aklı sıra bunu savunuyorum derken gittikçe batıyorlar.

Daha doğrusu çırpındıkça batıyorlar.

Kendilerini kurtaramıyorlar.

Bu hukuk devleti ne zamana kadar bu haliyle bu sahteciliği yapan böyle bir devlete nasıl hukuk devleti denilebilir ki?

İnsana gülerler.

Batı zaten gülüyor, dünya hukuk literatürü zaten buna gülüyor ve ayıplıyor Türkiyeyi.

Olaylar gün geçtikçe bir bir su yüzüne çıkıyor.

Ve hainleri deşifre ediyor.

Ama ne çare ki, Adalet Bakanlığı hep bunları görmezlikten geliyor.

Bugüne kadar görmezlikten gelmiş ve gelmeye devam ediyor.

Bizi üzen taraf da; "bu görmezliklerinde" ısrarcı olmalarıdır.

Ve akılda hep şu soru takılı kalıyor;

"Yok mu bu Adaletin bir Adaleti?"

En derin saygılarımla.