KAMUOYU YANILTILIYOR MU ACABA?
Eklenme: 12/31/2009 12:00:00 AM

Bakınız sevgili okurlar! Türkiye, gerek siyasal olsun ve gerek sosyal olsun bir türlü dengesini koruyamıyor. İstikamet çizgisini sağlayamıyor. Toplumsal günlük hayat akışı tüm hızıyla zigzag çizerek yoluna devam ediyor. Yani istikamet çizgisini bir türlü aynı dengede tutamıyor. Zira ülke gerek siyasal, gerek sosyal, kültürel veya gerek iktisadi halleri olsun tamamen keşmekeşlikler içerisinde.. Antidemokratik, hukuk dışılık maceralarıyla bunalımlar yaşamaktadır.

Gerek yazılı olsun gerek görsel olsun günlük medyanın, büyük puntolarla vermiş olduğu haberlerin hiçbirisi ne yazık ki iç açıcı değil. Bilakis ürkütücüdür ve birer tehlike çanları durumundadır. Bazı kurumlar, tüm hızıyla gittikçe ciddiyetini kaybetmeye devam ediyor. Gerçekten insan derinden düşünürse, insanın akıl havsalası bu tür ağır olumsuzlukları kavrayamıyor ve kaldıramıyor. Dünkü SÖZ Gazetesinin sürmanşetinde iki haber vardı; sol köşede MAK ÖLDÜRDÜ başlıklı yazılan haber gerçekten kamuoyunu derinden yaralamıştır ve hayrete düşürmüştür. Sağ köşede ise büyük punto ile şu ifade yazılmaktadır: "JİTEM İKİLEMİ başlığı altında haber şöyle devam ediyor; Genelkurmay JİTEM yok dedi; ama korucusu itiraf etmişti." Bakınız sevgili okurlar! İşte demokratik, çağdaş, sosyal bir hukuk devletinin manzarasına.. Genelkurmay Başkanı kaç aydan beri, hep kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Askeri vesayeti gölgesinde gerçek olan olayları ters yüz ediyor. Halkın ve tüm kamuoyunun gözlerine baka baka gerçek dışı yanıltıcı açıklamalar yapıyor. Deyim yerinde ise adeta çocuk kandırırcasına, içten olmasa bile bıyık altında gülercesine Başbakan'ı, hükümeti ve medyayı yanlış yamalak şeylerle ikna etmeye çalışıyor. Oysaki söylediklerinin hiçbirisi gerçeğe dayalı değildir. Hep zigzaglarla dolu yanıltıcı açıklamalar veriyor. Elbette ki bu da değerli yüce aziz, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay'ına yakışmayan bir tarzdır.    

Dünkü Taraf gazetesinin sürmanşetinde şöyle bir haber okudum: 'JİTEM DE "BORU" ÇIKTI' haber devamla şöyle yazılmaktadır. Poyraz köyde ortaya çıkarılan lav silahları için içi boş boru diyen Genelkurmay, şimdi de itiraf ve belgeye rağmen JİTEM'i reddetti. Bilindiği gibi Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne Genelkurmay Başkanı namına Ceza Hukuk İşleri Şube Müdürü Hakim Albay Orhan Önder imzası ile gönderilen resmi yazıda şöyle diyordu: "Genelkurmay bünyesinde kurulmuş (JİTEM) adında herhangi bir birim mevcut değildir." Oysa Ergenekon sanığı emekli Albay Arif Doğan JİTEM'i ben kurdum demişti. İtirafçı Abdülkadir Aygan aşağıdaki JİTEM yazılı bu bordoyu göstermişti. Hani lav silahına boru diyen Genelkurmay Başkanı Başbuğ'dan sormazlar mı acaba, Sayın Başbuğ Paşam, bu da bir kâğıt parçası mıdır? Ama ne çare ki, askeri hiyerarşi ve vesayet devam ettikçe bu millet kendine bir türlü çekidüzen veremez ve hedefine ulaşamaz.

SÖZ Gazetesi'nin sürmanşetinde yazılan haber A'dan Z'ye kadar doğrudur ve biz bunu önceden, yani yaklaşık 9 sene evvel biliyorduk. Merhum Gaffar Okkan'ın vurulduğu saatten sonra biz bunun istihbaratını almıştık. Olayın değerlendirilmesini o zaman da biliyorduk. Defalarca yazdık, çizdik buna da hikmeti hükümet veya sırrı hükümet dediler (!!?) Evet, yazıklar olsun diyoruz.

Genelkurmay'ın 10 yıllık tercümanı Yıldırım Beğler'den sonra emekli Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Özcan Tozlu da Gaffar Okkan'ı 7 kişilik MAK Timi'nin öldürdüğünü iddia etti. Tüm bunlara rağmen, gün gibi aşikâr olarak bilinen bu olay ne çare ki, hala bir devlet sırrı olarak saklanmaktadır ve kim vurduya gitti. İşte bir de Anayasa'nın dibacesine de bakıldığında ilk üç madde devletin şeklini tanımlarken şöyle diyor: Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukukun üstünlüğüne inanmış demokratik, laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devletidir. Peki, çağdaş bir hukuk devletine bu tür zigzaglar yakışır mı? Kendi içinden kendini kemiren, kemirgenleri saklamaya çalışan hangi çağdaş bir hukuk devleti yeryüzünde mevcuttur acaba? Benim kişisel görüşüm ve düşüncem şudur ki, böylece bir hayret verici dehşetengiz Türkiye'den başka herhangi bir coğrafyada rastlanılamaz. Böyle olunca dış düşmanlarla uğraşmaya ne hacet, zaten içten kemiriliyorsun, arkadan vuruluyorsun, devletin bazı kurumsal olarak bilinen ciddi uygulamalar, insanı içten yaralıyor. Kendi kendini içten kemiren ve arkadan vurmakta bulunan bu tür hain planlar, bugün yeryüzünün neresinde var acaba? Bize göre bıçak çoktan kemiğe dayanmış, dost görünüp düşman muamelesi yapan, kemirgenler bu devleti içten sarsmıştır.

Bana göre, Gaffar Okkan'ın olayından dolayı başta ilk olarak o günün 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Doğan Temel'den, İçişleri Bakanı olarak bilinen Saadettin Tantan ve O dönemin OHAL Bölge Valisi Gökhan Aydıner, İl Valisi Ahmet Cemil Serhatlı, Jandarma Bölge Komutanı Fikret Demirtaş, şimdiki Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde yatan Kayseri İl Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ve o günün MİT Bölge Başkanı Cemal Uzgören'e kadar hepsinin olaydan haberi vardır. Hepsinin hakkında kesinlikle tevsi-i tahkikat yaparak yargılama dosyasının yeniletilmesine geçmek lazım. O zaman tüm çıplaklığıyla gerçekler gün yüzüne çıkacaktır.

Ben Adalet Bakanı'nın yerinde olsam bu haksızlığa imza atan ve gerçek yüzünü değiştirip, Hizbullah'a mal ettiren o günkü görevli Bürokratların hepsine soruşturma açacağım ve müfettişlik edeceğim. Ki bilinsin ki artık Türkiye'de işler böyle kolay değil. Beyler, lütfen herkes görevini yapmalıdır. Kurumsal olarak herkes kendine artık bir çekidüzen versin. Zaman yanıltma zamanı değil.

Sevgili okurlar. Bir de yargıya bakalım. Bakın nelerle karşılaşırız. Burada kıssadan hisse, yani deveden kulak olsa bile özetleyerek tarihi bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Dünkü Zaman Gazetesi'nde şöyle bir haber var: "ERZİNCAN SAVCISI BELGEDE SAHTECİLİKTEN YARGILANACAK" Mahkeme Savcı Cihaner hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti. İşte savcı, bu savcı kimdir? Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yargılanmasına karar verdi. Görevi kötüye kullanmak, resmi belgede sahtecilik, imar kirliliğine neden olmak suçlarıyla yargı önüne çıkacak olan Cihaner'in 26 yıla kadar hapsi isteniyor. Duruşma Yargıtay 11. Ceza Dairesinde görülüyor."

Evet, sevgili dostlar.. Olaylar geniş ve kapsamlı, yaralarımız derin nereye el atarsak elimizde kalıyor. Devletin içten güvenilir, yegâne kurumlarından birisi de yargıdır. Bu savcıya tam 26 yıl hapis isteniyor. Bana göre bu savcının yaptıkları, 1997 ile 2000'li yıllar arasında Diyarbakır DGM Başsavcısı olarak görev yapan ve HSYK sayesinde 9 yıldan beri Kadıköy Adliyesi'nde hem de başsavcı vekili olarak görev yapan Nihat Çakar'ın yaptıkları keyfilik ve evrakta sahtecilik ve JİTEM'le işbirliği hiç de Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner'den az değildir. Kat be kat fazladır. Bunu merak eden veya inanmada şüphe duyan varsa tam 5 seneden beri Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda rafa kaldırılan ve 3 klasörden oluşan 2006/19198 sayılı hazırlık dosyasına bakılsın. Burada Adalet Bakanlığını bu hususta göreve davet ediyoruz ve şikâyetçiyiz. Özellikle bu 3 klasörden oluşan dosyanın incelenmesini istiyoruz ve şikâyet ediyoruz. O zaman akla-kara birbirinden ayrılır, kim kimi korur, kimin eli kimin cebindedir ve Türkiye'nin nasıl içten kemirilmiş olduğu görülecektir. En derin saygılarımla.