KILIÇDAROĞLU’NUN KONUŞTUKLARINI KULAĞI DUYUYOR MU?
Eklenme: 6/12/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Türkiye yıllar yılı, yani cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek, daha doğrusu tek parti şeflik ve dipçik döneminin mezalimini hala da yaşamaktadır..

Ki bu mezalimin uzantılarını da bugün Kılıçdaroğlu temsil ediyor…

Ve üstlenmiş olduğu bu anlayışla rastgele konuşuyor.

İnanın, her konuşmasında onun acınacak halinden dolayı, der demez insan kahkaha atmaktan kendini alamıyor.

Bir siyasi partinin lideri, hele hele bir de muhalefet parti lideri olması, "onun şer ittifakı" içerisine girmesi mi gerekiyor dedirtiyor?…

Neyse...

Onun hakkından ancak Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan geliyor..

Ve "hak ettiği dersi de" veriyor...

İnanın Erdoğan dışında, hiçbir siyasi lider, Kılıçdaroğlu’na "hak ettiği dersi" veremiyor.

Hep aynı siyasetin dilini konuşuyorlar.

Tıpkı Türkiye’deki Avukatlık mesleğini icra eden bazı hukukçular gibi…

Karşı rakibin avukatı, suçlu olsa dahi biri diğerinin suçlamasını yargıya yansıtmıyor ve zapta geçirmiyor.

Adam bal gibi suç işliyor, iftira atıyor, buna rağmen karşı tarafın vekili, müvekili istemesine rağmen, o ona karışmıyor, çünkü rant meselesi var..

Aynı fikrin, savunuculuğu söz konusu.

Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi…

Her telden vuruyor.

***

Geçenlerde Taksim Gezi Parkı olaylarının 4. Yılını kutladılar.

CHP milletvekilleriyle PKK’lılar kol kola İstiklal caddesinde yürüdüler…

Medyaya, poz verdiler.

İnsanın aklına şu geliyor…

Ve bunu demekten de kendini alıkoyamıyor…

Eyvah!

Bu Türkiye nice hainleri besliyor.

Devletin bütçesi nasıl bu hain anlayışlara peşkeş ediliyor.

Bu milletin ah-u enini, yıllardan beri döktürülen kan ve gözyaşları, hem de bilinen terör örgütleriyle yapılan bu mezalim…

Ne yazık ki devletin TBMM’nde milletvekili olarak hasbelkader girmiş, bol miktarda devlet imkânlarından faydalananlar "şer güçleriyle" işbirliği içerisindedir…

Taksim’de hıyanet anlayışlarıyla birleşiyor ve devlete meydan okuyor.

Öbür yandan Kılıçdaroğlu, Mısır’daki lanetli, kanlı ve katil emperyalist ülkelerin kölesi durumunda olan Sisi’yi destekliyor…

Ve onun söylemlerine bel çıkıyor.

Masum, perişan, Allah ve Peygamber uğruna kanını, canını seve seve veren “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”na “Terör örgütü” diyor.

Bırakın, bunları söylemesini…

Bu “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”na terör diyebilecek kadar alçalıyor, hem de alçaldıkça alçalıyor.

Ve bu insan Müslüman bir ümmetin vergisinden oluşan bir bütçeden maaş alıyor.

Yazıklar olsun…

Yazıklar olsun…

Yine yazıklar olsun demekten başka bir şey bulamıyoruz.

***

Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi…

“Demokrasi” kavramı, gerçekten de fahişelik felsefesine döndü.

Rastgele herkesin dilindedir ve herkesin kucağındadır.

Bu itibarla burada Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı kutlamamak, tebrik etmemek mümkün değildir.

Benim nazarımda o bir “Kahraman”dır, hem de çağımızın “Yüksek kahramanıdır”.

Zira it oğlu itleri çok iyi tanıyor, dile getiriyor ve dünyaya tanıştırıyor..

Bakınız, 9 Haziran 2017 günü akşamı..

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından organize edilen iftar programı…

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan burada yaptığı konuşmada şunları dile getirdi;

“(Kılıçdaroğlu'na) Geldiğiniz koltuğu milletin rızasına değil de birilerinin himmetine, ihsanına, kumpasına borçluysanız elbette mensubiyetiniz de millete değil, oraya olur.

Pensilvanya’nın piyonu olmuş, karanlık güçlerin sözcülüğüne soyunmuş bir siyasetçiden ne bu ülkeye, ne bu devlete, ne de insanlığa bir hayır gelir”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Sayın Cumhurbaşkanının Kılıçdaroğlu’na yönelik kullandığı bu ifadeler, “El hak” yerli yerindedir..

Çünkü, Kılıçdaroğlu’nun gerçek kimliğini ortaya çıkaran bir konuşma örneğidir.

Daha ne desin?

Gerçekten, bırakın Kılıçdaroğlu’na sandığa gitme şansını vermeyi, bilakis özellikle ve öncelikle Mısır’daki o katil kanlı Sisi’nin yanında yer almasıyla ve “İhvan”ları “Terörist” olarak tanımlamasıyla, bu milletin artık onu tükürüğüyle boğması gerekir.

***

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na hak ettiği ifadeleri söyledikten sonra Katar’a yönelikte konuştu…

Erdoğan, Müslüman'ın, basiret ve feraset sahibi insan olduğunu kaydederek, şunları aktardı:

“Müslüman, bir ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmayacak kadar akıllı insandır.

Bizim müminlere has teenniyi öne çıkartarak, bu tezgahı bozmamız kaos tacirlerinin heveslerini kursaklarında bırakmamız gerekiyor. Türkiye'de darbe girişimi olduğu zaman Körfez'de kimlerin buna sevindiğini çok iyi biliyoruz.

Birilerinin istihbarat örgütleri varsa, bizim de istihbarat örgütümüz var.

Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiklerini çok iyi biliyoruz.

Türkiye'de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı ulaşıyor mu, bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz?.

Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz.

Şimdi biz aç veya susuz, veyahut da Katar'daki kardeşlerimizin yanında olmak, onlara gıda yardımında bulunmak, onlara gıda ihraç etmek, ilaç vesaire ihraç etmekten dolayı rahatsız olanlar var.

Kusura bakmayın.

Biz Katar'a her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.

Ki savunma sanayisiyle ilgili biz Katar'la anlaşmayı bugün yapmadık ki.

Katar ile bu anlaşmayı yapmamız iki, üç yıllık bir süreçtir ve o günden bugüne Parlamento'muzdan bunu yeni geçirme durumunda kaldık.

Şimdi ben sesleniyorum Körfez'deki dostlarımıza.

Amerika'nın Katar'daki üssü sizi niye rahatsız etmiyor?

Orada başka ülkelerin üsleri de var, onlar sizi niye rahatsız etmiyor?

Kaldı ki rahatsız olduğunu söyleyenlere de benim teklifim oldu.

'Biz sizlerde de üs kurabiliriz.' dedik. Bana o zaman 'Bir değerlendirelim.' dediler.

Şimdi bunlar rahatsız oluyorlar.

Parlamento'da büyük bir oy çoğunluğuyla bunun onanmasından dolayı onay verenlere, özellikle milletim adına teşekkür ediyorum. Çünkü biz mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz."

***

Bunları söyleyen Erdoğan…

Körfez’deki Müslüman geçinen kozmopolit, basmakalıp devletçiklerin başındaki hainleri işaret ederek bunları söylüyor..

Buradan sayın Erdoğan’ı binlerce defa tebrik ediyoruz.

Gerçekten Sisi’nin, dört yıldan beri Mısır’daki “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”na karşı yaptığı acımasız baskı ve yarattığı katliam, yerküresini sarsıyor.

İnanıyoruz ki gayretullah’a dokunmuştur…

En yakın zaman o münafık keferenin, o hainin hak ettiği darbeyi "halkından" yiyecektir.

Ama ne yazık ki en çok üzüldüğüm nokta, “Hadim-ül Haremeyn”, her iki Harameyn-i Şerifeyn’in hizmetkârı durumunda olan Suudi Krallığının sergilediği tutum…

İnanın bu unvanı hak etmiyorlar.

Bu krallık “Hadim-ül Mel’un-eyn” yani iki lanetli devletlerin oyuncağı ve hizmetkârı durumuna girmiştir.

Vahabilik mezhebiyle kalkıp oturuyor, hiç de İslam’ı temsil edemiyor.

İsrail ve ABD'nin hizmetkarı ve kapıkulu durumundadırlar.…

Allah’tan öyle ümit ediyoruz ki onların o içinde bulunduğu müreffeh ve mutlu hayat, o krallığın başını yiyecektir.

Ve Harameyn-i Şerifeyn, bir gün onlara en ağır tokadı vuracaktır.

***

Evet.

Katar’da bulunan Mısır asıllı “Dünya İslam Âlimler Birliği Başkanı” durumundaki Yusuf el Karadavi’yi terörist ilan eden Mısır hükümetiyle, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, acaba terörün neresindedirler?

Bize göre teröristlik vasfı kullanma yeri bulunursa, onlar bu ismi çoktan hak etmişlerdir.

Asıl Amerika namına, Donald Trump adına, terörizmi temsil eden bu hain paçavracılar artık yüce İslam dininde yer bulamazlar...

Kutsal ve yüksek intisaba sahip olan yüce İslam dininin kavramını, rastgele bu münafıklar kendilerine takıyor, Müslümanlıkla geçiniyor ve o sayede servet sahibi oluyor.

Karun gibi petrol hazinelerine oturmuş yiyorlar.

Ama inanıyoruz ki Allahû Teâlâ, bir gün o yediklerini boğazlarına tıkatacak ve boğulup gideceklerdir.

Çünkü zulmediyorlar, gerçek kimliklerini saklıyorlar.

En derin saygı ve sevgilerimle.