KİRLİ BİR SUİKASTIN 17. YIL DÖNÜMÜ!
Eklenme: 1/25/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre ülkemizin güncel olayı Afrindir ve kahraman TSKnin Zeytindalı Harektıdır.

Ve bu olay çok önemli bir olaydır.

Türkiyenin geleceğini simgeleyen bir olaydır.

Her gün biraz daha devletimizin, hükümetimizin, milletimizin bütün dünyaya karşı göstermiş olduğu kahramanca birliktelik ve ittifak gerçeği tarihe damgasını vurmuş durumda.

Bu olay bundan sonraki olup bitenlerin bir miladıdır.

Biz bunu bir milat olarak değerlendiriyoruz, kabulleniyoruz, kabullenmek zorundayız.

ABDnin, BMnin ve ABnin emperyalizme dayalı bu kirli ittifakı yalnız bugüne yönelik değil, 150 seneye yönelik bir kirli ittifaktır

Kan emiciliktir

Emperyalizmdir

Kendilerinden başka yeryüzünde kimseyi tanımama şımarıklığıdır.

Ama unutmasınlar ki artık emir bekleyen ve buyruklarını hemen yerine getiren eski Türkiye yok

Bugün Recep Tayyip Erdoğanın Türkiyesi var.

Ve yepyeni bir Türkiyedir.

Türkiye insanının doğusuyla, batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, tek bir sesle, büyük bir ittifakla, herkes artık Erdoğan deyip duruyor.

Ve bu haykırış, iman gayretinden geliyor.

Bu Zeytindalı Harekatı yalnız Afrine değil, Suriyeye yönelik değil, Allah nasip ederse Osmanlının gasp edilen Memalik-i İslamiyenin kirli haçlıların ellerinden geri alma teşebbüsüdür..

Bize göre vakti gelmiş ve geçmek üzeredir.

Bu hak er geç kesinlikle tecelli edecektir..

İslamın gasp edilen toprakları, yine İslam ümmetine iade edilecektir.

Memalik-i İslamiyeden haçlı ve Siyonist emperyalizm göç edip gidecektir.

* * *

Evet, bu faslı burada bırakalım.

Bir de bundan 17 sene öncesindeki Türkiyeye dönelim.

Malumunuz üzre 28 Şubat 1997den 2002lere kadar, yani AK Parti iktidarı gelmeden öncesine kadar

28 Şubat şiddeti Türkiyeyi kasıp kavurdu

Halka yönelik acımasızca ve pervasızca, baskıcı oyunlar tezgahlandı

O dönemde, özellikle İsraille çok sıkı fıkı dostluk bağını kuran(!) koalisyona dayalı bir iktidar vardı.

Ve o iktidarla işbirliği yapan İsrail yanlısı elbette ki yüksek komuta kademesi zinciri vardı.

Ve Genelkurmay Başkanlığı makamını ihraz eden dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu idi

O dönemde, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda PKKyla mücadele adı altında kendilerine aktif bir çalışma görüntüsü veriyorlardı.

Ki 28 Şubat bin sene devam edecektir diyen bir asker(!)...

Ama ne çare ki PKKyla mücadele ediyorum derken, tam tersine halkla mücadele ediliyordu.

PKKlı olmayan kitleyle mücadele ediliyordu ve halkı mağdur ediyorlardı.

Zulmün ve baskıların yarattığı mağduriyetlerin en büyük kanıtlayıcı delili, SÖZ Gazetesi ve SÖZ TV ailesiydi.

Yani bizlerdik.

Dönemin Genelkurmay Başkanlığında yüksek komuta kademesindeki zevat astığı astık, kestiği kestikti

Devlet biziz, başka kimse yok diyorlardı..

Tabi, sözleriyle özleri bir çıkmıyordu.

Deyim yerindeyse; Tavşana kaç, tazıya tut misaliyle, bu bölgede JİTEMin bazı çarpık rantiyeci görevlileri; enva-i kalleşliği yapıyorlardı

Bunlar gözü dönmüş hainlerdi

Öyle ki, bölgede ne kadar PKK yanlısı işadamları varsa, onlarla gizliden gizliye işbirliği içindeydiler.

Yani tabiri caizse gah nalına vuruyorlardı, gah mıhına.

Gerektiği yerde kirvelik de kuruyorlardı.

Kadın, içki, para ön planda geliyordu

***

Dedik ya..

17 yıl öncesine gidelim..

Ve Ali Gaffar Okkan ile 5 polis memurunun şehit edilmesi; suikastı!

Dönemin zevatı..

OHAL Bölge Valisi Gökhan Aydıner...

İl Valisi Ahmet Cemil Serhadlı...

İl Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan...

7. Kolordu Komutanı Doğan Temel

Asayiş Bölge Komutanı çetin Doğan.

Ki olup bitenlerin kilit noktası olarak bilinen dönemin DGM Cumhuriyet Başsavcısı ise Nihat çakardı.

Evet.

Tarih, 24 Ocak 2001

Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan

Saat 14.00 sularında Valilik makamına çağrılıyor

Ahmet Cemil Serhadlının makamında Gökhan Aydıner ile Kolordu Komutanı ve henüz hatırlayamadığımız diğer bazı kişiler var.

Asayiş Bölge Komutanı da olabilir veya Jandarma Bölge Komutanı da olabilir

Toplantı yapılıyor..

Okkan, Valiliğe geliyor..

Ama içeri alınmıyor

Valilik Özel Kalemdede bekletiliyor..

Üç saat gibi uzun bir süre Özel Kalemde bekleyen Gaffar Okkan içeriye alınmayacağını anlayınca geri dönüyor

Ve kendi makamına çıkıyor..

Kısa bir süre sonra makamından ayrılıyor

Denilene göre, akşam yemeği için davet edildikleri bir iş adamının evine gidecekmiş

Önceden davet edilmiş...

Saatler, 17.30u gösteriyor

Okkan koruma ekibiyle, makamından ayrıldıktan kısa bir süre sonra; çapraz ateşe tutuluyor..

Kendisi ve 5 koruması şehit ediliyor..

Olay yeri ile Emniyet müdürlüğü arasındaki mesafe; 400 metre!

Daha cenaze yerde..

Sıcağı sıcağına resmi dil, açıklama yapıyor..

Özellikle Asayiş Bölge Komutanlığı

OHAL Bölge Valiliği..

Kanlı vahşi sukastı, Hizbullah terör örgütü yaptı.

İl Emniyet Müdürümüzü Hizbullah katletti diyerek, basına ilan ettiler.

Peki, sormazlar mı; failler nerde?!...

Kocaman bir İl Emniyet Müdürü ve Asayişle ilgili, PKKyla ve terör örgütleriyle mücadelede nam veren bir Emniyet müdürü

Makamından 400 metre ilerde, makam aracıyla seyir halindeyken saldırıya uğruyor

Şehit oluyor

Hem de beş tane korumasıyla beraber.

Peki katiller..

Onlar ise, elini kolunu sallaya sallaya şehir merkezinden kaçıyorlar..

Kayboluyorlar..

Sıra kadem basıyorlar..

Ki bir tarafta, Emniyet müdürlüğü, diğer tarafta 2. Taktik Kuvvet Komutanlığı..

Karakol..

Bir ötesindeki sokak, İl Valiliği

O zaman da yazdık, bugün yine yazıyoruz.

Sağ kalırsak da, yazmaya devam edeceğiz

Bize göre; Suikastın şekli ve faillerine dair tüm beyanlar için; buna kargalar güler kargalar! deriz.

Soruyoruz

Sen devletsin.

Kentin orta yerinde devletin resmi adamı vuruluyor, suikasta uğruyor, hem de beş yakın koruma polisiyle beraber.

Ama katiller kaçabiliyor!

Hem de sırra kadem basarak

O zaman Diyarbakır kamuoyu da hep söyledi.

Yer mi yarıldı da yerin dibine mi girdiler acaba?

Yoksa zembille göklere mi çekildiler? gibi alaylı ifadeler kullanıldı.

O günkü koalisyon hükümeti, her nedense gizliden birileriyle çalışıyordu.

Hangi locaydı acaba?

Devletin hangi derin siyasi platformu işin aktiliğinde bulunuyordu?

Tabii o malumumuz değil...

Ama Görünen köy kılavuz istemez misaliyle yola çıkarsak, olay tüm çıplaklığıyla ortada.

Evet.

Merhum Ali Gaffar Okkan, 2 sene Diyarbakırda kaldı.

çok kısa bir süreç içerisinde gerçekten Diyarbakırlının kalbini büyüledi

Aktif ve objektif bir çalışmayla terörle mücadelede; çok başarılı operasyonlar gerçekleştirdi

Ve Diyarbakırsporu da çok seviyordu.

Diyarbakırsporun 1. Ligde çıkmasını sağlayan temel ve birinci unsur Gaffar Okkandı.

Benim merhum oğlum Mehmet Emin Altındağ ile aşırı derecede dostluğu vardı

Birbirlerini; seviyorlardı...

Emin, Ankaradan Diyarbakıra geldiği zaman mutlaka beraberdiler.

Resmi açılışlarda yine beraberdiler.

Mehmet Emin Altındağ aynı o minval üzere merhum Gaffar Okkandan tam dokuz ay evvel Bingöl ile Diyarbakır arasında Abalı Karakolunun yakınlarında yine JİTEMin kirli oyunları vasıtasıyla suikasta uğradı.

Hem de arkadaşı Münir Mennanla beraber.

Askeri mıntıkada olduğu halde kimse sahip çıkmamakla beraber, ben de merhum Eminin babası olarak Diyarbakır Söz Gazetesinin kurmaylarından iki arkadaşımla beraber, dönemin DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat çakarın kirli emellerine alet olmadığımız için, bizi gözaltına aldı.

Aynı DGM Başsavcısı Emini sık sık arayarak Gazete ve Televizyonlarınız yanlış yayın yapıyorlar, babanın geleceği tehlikededir diye tehditler savururken, beni de aynı gün, yani 2000 yılı 25 Nisanı 26ya bağlayan gecede gözaltına aldı.

Oysaki yayınlarımız tamamıyla PKK karşıtı olup, devlet yanlısıydı.

Emin, bunu duyar duymaz Erzurum şantiyesinden yola çıkıyor.

Ve gelirken Bingöl-Diyarbakır arasında kirli ve gizli bir suikasta uğruyor

Arkadaşıyla beraber dereye yuvarlanıyorlar ve orada vefat ediyorlar.

Termal kameraların görüntüleri olduğu halde, hiçbir askeri veyahut güvenlik müdahalesi yapılmıyor.

Eminin vefatını duyan Gaffar Okkan o gün Diyarbakırda değildi.

Diyarbakıra gelir gelmez hemen taziyeye geldi, babası olarak bana sarıldı ve dedi ki;

Mehmet Ali Bey, Diyarbakır çok büyük bir değeri kaybetti, merhum Emin çok genç yaşta hayatını kaybederken, bizi derin bir şekilde üzdü.

Ben de her zaman söylüyorum, Diyarbakır çok değerli bir gencini kaybetti diyebilirim...

Zaman zaman her platformda Eminden bahseden merhum Ali Gaffar Okkan, Eminin vefatından tam 9 ay sonra kirli bir suikasta kurban gitti

Ne yazık ki hala da o faili meçhul cinayet bir türlü açığa kavuşturulmuş değil..

Kavuşturacak bir devlet mekanizması da; işlemiyor..

İşte bakınız, sevgili dostlar.

Nerden nereye geldik?

O günkü Türkiye, o günkü aciz bir koalisyon hükümeti..

Ve bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın Türkiyesi.

Tek kelimeyle diyelim ki;

Her şeyden evvel Türkiyede faili meçhul yok artık.

Eğer olmuş olsaydı, bugün Türkiye bu yörüngede değil, başka bir yörüngede dolaşırdı.

Allah encamımızı hayreylesin.

Allah bu masum şehitlerin kanını yerde bırakmasın.

Tüm o masum şehitlerin kanı inşallah katil zalimleri boğacaktır; ümidindeyiz.

Ve gerçekten çok kısa süreç sonra o zalimler devlete sığınabildiler.

Şimdi bakıyoruz ki onların hali pür melallerine bir şey kalmadı..?

çoğu emekli oldu

Emekli olmayanların da kıymet-i harbiyeleri yok artık.

Zihniyetleri prim etmiyor..

çünkü yeni bir asker, yeni bir Genelkurmay Başkanlığı ve yeni bir Türkiye vardır

En derin saygı ve sevgilerimle...