KUR’AN HÂKİMİYETİ GEREK!? (II)
Eklenme: 6/24/2024 12:00:00 AM

Bir önceki yazımızdan devamla, sohbetimizi genişletiyoruz! Yazıya başlık olarak kullandığımız KURAN HKİMİYETİ GEREK ifadesi, büyük bir inancın ve de dirilişin haykırışına binaendir... Kuran-ı Kerimi yerküresinde hkim kılmak için, İslam dünyasının tarihsel misyonuyla bu inanca sımsıkı sarılması lazım Bireylerden tutun da toplumların tüm kesimlerine, devlet ve yönetimlerine kadar herkese düşen temel görev bu inancın vecibesini yerine getirmektir

***

Biz her zaman buradan haykırarak ifade ediyoruz; yeryüzünü nurlandıracak, birliğin ve dirliğin meşalesini yakacak, hakkın, hukukun, adaletin, insan haklarının, eşitliğin ve de özgürlüğün tesis edilmesi, ancak ve ancak Kuranı hkim kılmakla mümkün olabilir Ama gel gör ki bugün yaşanan ve yaşatılan mevcut hal hiç de bu inancın hkimiyetini göstermiyor!

***

Lakin ruhumuz da, kalbimiz de, bize inanmıyor! Her ne kadar, ruhi derinliklerde ilahi tevhit yaşıyorsa da Kalbi derinliklerde ilahi nur ve Kuran sevgisi vaki ise de! Ne hazindir ki biz fiilen toplum olarak bunu somuta erdirmiyor, hayata ve yönetime dair icra etmiyoruz Bu da yaman bir çelişkiyi ortaya koyuyor.. Kendi kendimizi kandırıyoruz ve yalanlıyoruz

***

İslam dünyası, bir buçuk asırdır, boğucu ve karmaşık bir sistemle yönetilmektedir. Kuran hükümlerini içermeyen, vesayete biat edici, jakoben, batıya ve batıla endeksli vücut bulan sistemle yönetildiği içindir ki; ne barışı, ne sulhu ve ne de toplumsal huzuru yakalayabilmiş değildir Sürekli iç çatışmaların, terörün, şiddetin, kan ve gözyaşının, batağında, bölünüp-parçalanmıştır...

***

Nitekim tarih sayfaları açıktır! Bir buçuk asır öncesi, İslam dünyasının birliğine ve dirliğine bakılsın. Tevhit bayrağı, yeryüzünün nice kıtalarında, dalgalanıp, duruyordu... Osmanlı İmparatorluğu, yedi düvele meyan okuyordu. Ne zaman ki Kuran hakikatlerine dair zafiyete düştü, sırt döndü, batıya ve batıla odaklanınca, içteki devşirmelerle, bölünüp parçalandı. O günden bu yana İslam ülkelerinde tefrika hkim oldu!

***

İşte en bariz örnek! İsrail Yahudisi Filistini inim inim inletiyor. Peki, İslam dünyası ne yapıyor? Adeta kulağına pamuk tıkamış şekilde; olup-biteni sessiz sinema misali izliyor Duymazlıktan geliyor Vahim bir şekilde, nemelazımcılık içerisinde! Biliyoruz ki böylesi bir anlayışa sahip olan her kim olursa olsun, ilahi gazaptan, Kuranın şamarından, kendini kurtaramaz. Nitekim yaşayarak, olup-biteni görüyoruz!

***

Bakınız, Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır.

Mealen paylaşıyorum. Benim korkum bir ay uzaklıktaki düşmanımın yüreğinde yaşıyor Peki, bugün İslam dünyası bu manayı taşıyabiliyor mu ya da İslam dünyasından korkar bir ülke ve millet var mı? Maalesef Ki defalarca maalesef diyebiliriz... Bilakis, korkulan olmadığı gibi, korkan olmuş!

***

İşte, Filistin halkının yaşadığı Ki bugün, celladından yardım ister gibi, Siyonist İsrailin ağababası olan ABDden ve onun başkanı Bidendan medet umuyoruz... Oysaki İslam dünyası, Müslümanlar tarih boyunca hiç bu kadar vahim bir eziklik içerisinde, olmamıştır... Ortadoğunun hal-i perişanlığının, terör yuvasına dönmesi, şiddetin kol gezmesi, işgalci ve müstemleke ülkelerin cirit atmaları, Kuran Hkimiyetinin olmadığını tescil etmektedir...

***

Bu itibarla, İslam dünyasına cizane tavsiyemiz, 7den 70e İslama yönelelim, İslam hakikatlerini yaşayalım. Aileden tutun da toplumun tüm kesimlerine! Aynı minvalde, devlete ve hükümete kadar. Temel hedefimiz, ana gayemiz, yaşadığımız coğrafyanın her karış toprağında, yaşayan her bireyin zihninde, Kuran hkimiyetini ikmal etmemiz gerekir.

***

Ve de Avrupanın sömürgesinden kendimizi alı koymamız lazım... Kendi teknolojimizi oluşturmalıyız ve de geliştirmeliyiz. Ekonomik alanda da üretici olmalıyız... Neden sürekli batı dünyası keferelerinin kapısını çalmak zorunda kalıyor ve bırakılıyoruz! İşte bunu derin düşünüp gayret damarımıza dokunması gerekiyor.

***

Hep ifade etmişimdir... Bir elimizde ilim noktasında Kuran-ı Kerim, diğer elimizde ise bilim noktasında teknoloji olması gerekir Oysaki toplum, millet, gerçekten üretkendir, çalışkandır, işini de çok iyi biliyor. Ama sistem ve sistemin uygulayıcıları illaki batı dünyasının kapıkulu olmaktan kendini kurtaramıyorlar. Görünen manzara bu

***

Gerçek manada İslamın özünü, yaşamamız gerekir Özle sözü bir etmeliyiz Terk-i diyar ettiğimiz ecdat yadigrına yeniden sarılmamız lazım Ecdadın cesaretiyle, yürekliliğiyle, kahramanlığıyla hemhal olup, onu tüm kalbi derinliklerimizde hayata geçirmeliyiz Küllerinden yeniden yeşertmeliyiz ki; Kuran-ı Kerimi yerküresine hkim kılabilelim...

***

Eğer ki, Allah Telnın hükümleriyle, Kuranın Hkimiyetiyle, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)in rehberliğinde, tüm hayat-ı içtimaiyesini bütünleştirirsek! Hem içte hem de dışarıda, yıkılmaz oluruz Bugün, günlük hayat içerisinde öylesine hizipleşmiş, öylesine hasım olmuş bir haldeyiz ki saygı, sevgi, merhamet, vicdan denilen bir olgu kalmış değil

***

Üç gün önce, Diyarbakır ve Mardinde bir felaket yaşandı... 15 insan hayatını kaybetti... 70in üzerinde yaralı var... Yanan milyarlarca liralık, bir yılın mahsulü var.. Yüzlerce küçük ve büyük baş hayvan telef oldu. Peki, bundan çıkarabildiğimiz bir ders-i ibret var mı? Maalesef çünkü sahih ve samimiyet karinesi içerisinde yaşamıyoruz ve de inanç bütünlüğümüz yok!

***

Kuran hkimiyetinin olmadığı bir yerde, vicdan ve merhamet ikmal olmaz! Vesayet oluşur, hak, hukuk, adalet tanımazlık vücut bulur... Bugün İslam dünyasının yaşadığı hal-i perişanlığın özü itibariyle tek sebebi var; o da Kuran hkimiyetine dair gaye ve amaçsız olmamızdır..

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video