KÜRRE-İ ARZ’IN İNSANLIĞA KARŞI HİDDETLENMESİ..!?
Eklenme: 2/28/2023 12:00:00 AM

Merhaba sevgili okurlar.. Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz.. Yaklaşık üç ay oldu, sizinle hasbıhal edemedikElde olmayan sağlık sorunları nedeniyle, sizlerden ırak kaldık.. Yazılarımıza ve sohbetlerimize ara verdik.. Allaha şükürler olsun ki, Yüce Yaradanın Şafi ismiyle kısmi de olsa şifa bulduk, kendimize geldik.. Ve bugün sizlerle birlikteyiz.. Allah nasip ederse, sizinle sohbetlerimiz eskisi gibi devam edecektir!..

***

Zorlu bir süreçten geçiyoruz!.. Ülke ve millet olarak karşı karşıya kalmış olduğumuz felaketler zinciri çok şeyleri insana hatırlatıyor.? Ki, insanlar kesinlikle olup-biteni manevi yönde, derinden derine düşünüp sorgulamalıdır?.. Yaşananlar bize göre rastgele olaylar değil.. Doğa kanunu, yerin sarsılması, depremin oluşması, şehirlerin yıkılması, insanların enkaz altında kalması gibi vs. hadiselerin tümü kendiliğinden oluşan sıradan olaylar değil

***

Mevzuyu az sonra, derin bir şekilde irdeleyeceğim.. İnancımıza göre, enkaz altında kalan, yaşamını yitiren insanlarımız birer şehit mertebesinde inşallah Allahın huzuruna gidiyorlar.. Öncelikle, şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum Vefat eden küçük ve masum çocuklar ise İslam dinine göre onlar birer cennet kuşlarıdırlar.. Biz de bu ümitle bakıyoruz, kendimizin ve milletimizin de tesellisi bu yöndedir.. Ki inşallah da öyledir.

* * *

Deprem?.. Yani zelzele.. Yukarıda ifade ettim sıradan bir doğa kanunu olarak görülemez.. Fay kırıldı, deprem oldu denilerek, mevzuu sıradanlaştırmak, gerçekleri göz ardı etmek olur.. Evet yaşanan belki doğa kanunu olarak algılanabilinir, ama doğadaki hiçbir şey, yaprak bile Allahın emir ve hükümleri olmadan, kıpırdayamaz.. O, ne takdir ederse onun takdiridir Kudret-i ilahinin lüzum gördüğü şeyler emir ve hükümleri paralelinde, gerçekleşir

***

Masum insanlara Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun, yakınlarına da sabr-ı cemil diliyoruz.

Amma velkin inanmayan bir kesim varsa ki vardır. İşte onlardır, olup-bitene müsebbip çünkü ne Allaha inanıyor, ne Peygambere inanıyor, ne ezana inanıyor, ne de Kurana inanıyor. Hatta ezanın okunmasından dahi rahatsız olup bas bas bağırıp okunmasını istemeyenler bile var. İşte bunlara, Allah-ü Telanın gereken dersi verdiğini düşünüyoruz.

***

İşte bu hakikatin penceresinden duamız odur ki, Cenab-ı Allah böylesine musibetlerden, belalardan, fitnelerden memleketimizi, insanlarımızı korusun.. Millet olarak da anlamalıyız ki hiçbir olay rastgele değildir. Allahın izni olmadan yaprak kıpırdamaz, dal düşmez, insan nefes bile alamaz.. İnanan bir millet olarak, kendimize çekidüzen vermeliyiz. Allaha karşı tövbekr olmalıyız.

***

Yaptığımız hata ve yanlışlardan rücu etmeliyiz ki Allah bize rahmet kapısını açsın. Bakınız, buna dair Kuran-ı Kerimde ayetler vardır.

İşte Nur suresinin 31. Ayeti.. Ayetin son bölümü şöyle emrediyor

Vetb ila(A)llhi ceman eyyuh-lmu/minne leallekum tuflihn(e)

Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

Bu ilahi bir hitap ve uyarıdır

***

Bu itibarla hepimiz kendimize çekidüzen verelim Allaha rücu edelim, tövbe edelim.. İnsan haklarına tecavüz etmiş olan insanların da helallik istemesi gerekir, helalleşmek şarttır ve elzemdir. Yoksa yeryüzü hiddete geldiği zaman, yer yarılır ve insanları yutar. Tıpkı bugünkü halimiz gibi Allaha karşı daima tövbekar olmamız lazım, kimsenin hakkına tecavüz etmememiz gerekir, zulmetmememiz lazım..

***

Nitekim Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Enfl suresinin 25. Ayetinde bize şu uyarıyı yapıyor

İnanmış bir toplum olarak Allahın çizgisinden ayrılmamamız gerekir.

Ayrıldığımız takdirde yer küresini insanlara musallat eder ve gerekeni yapar.

Enfl suresinin 25. Ayetinin meali aynen şöyledir;

Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır

***

Bu yette, müslümanların kötülüklere karşı cephe almada duyarlı olmaları emredilmekte Aksi takdirde azabın bütün toplumu kapsayacağı uyarısı yapılmaktadır.

Bu az öz bir hatırlatma ve uyarı değildir.

Bu ihtarat-ı ilahiyedir.

* * *

Bakınız, Kuran-ı Kerimin Zilzal suresini Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri, 14. SÖZde Zeyli başlığı altında, şu tefsiri yapıyor

Üstad diyor ki;

ŞU SRE katiyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.

İşte Zilzal suresi 8 ayetiyle bize bunları hatırlatıyor.

Yeryüzü aldığı emir neticesinde harekete geçiyor ve insanların yapmış olduğu kötülükler yüzünden hiddete geliyor.

Üstad şöyle devam ediyor;

Mnev ve ehemmiyetli bir canipten, şimdiki zelzele münasebetiyle, altı yedi cüz suale karşı, yine mnev ihtar yardımıyla cevapları kalbe geldi. Tafsilen yazmak kaç defa niyet ettimse de izin verilmedi.

Yalnız icmalen kısacık yazılacak.

Birinci sual: Bu büyük zelzelenin madd musibetinden daha elm, mnev bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve meyusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azap vermesi nedendir?

Yine mnev cevap:

Şöyle denildi ki, Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde keml-i neşe ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskrne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslmiyetin her köşesinde cazibedrne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi. (Bu tarihi Erzincan Depremine işarettir, 1939)

***

İkinci sual:

Niçin gvurların memleketlerinde bu semv tokat başlarına gelmiyor, bu biçare Müslümanlara iniyor?

Elcevap:

Büyük hatalar ve cinayetler tehirle büyük merkezlerde ve küçücük cinayetler tcille küçük merkezlerde verildiği gibi, mühim bir hikmete binaen, ehl-i küfrün cinayetlerinin kısm-ı zamı Mahkeme-i Kübr-yı Haşre tehir edilerek, ehl-i imanın hataları kısmen bu dünyada cezası verilir.

***

Üçüncü sual:

Bazı eşhsın (şahısların) hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umum şekle girmesinin sebebi nedir?

Elcevap:

Umum musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nsın (insanların) o zalim eşhsın (şahısların) harektına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla mnen iştirak eder, musibet-i mmeye sebebiyet verir.

***

Dördüncü sual:

Madem bu zelzele musibeti hataların neticesi ve keffretüz-zünubdur. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? daletullah nasıl müsaade eder?

Yine mnev canipten elcevap:

Bu mesele sırr-ı kadere taallk ettiği için, Risale-i Kadere havale edip, yalnız burada bu kadar denildi:

Yani, Bir bel, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.

***

Şu yetin sırrı şudur ki:

Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktiza ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebu Bekirler l-yı illiyyne çıksınlar ve Ebu Cehiller esfel-i sfilne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu Cehiller, aynen Ebu Bekirler gibi teslim olup, mücahede ile mnev terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.

***

Madem mazlum zalim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlhiyece lzım geliyor. Acaba o biçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

Bu suale karşı, cevaben denildi ki:

O musibetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. çünkü o masumların fni malları, onların hakkında sadaka olup bki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fni hayatları dahi bir bki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daim bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video