El hak!.. Hakikatin haykırışıdır sohbet başlığımız.. Denir ya malumun ilanı.. Muhtevası; İnsanların yeryüzünde bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğu insanlık dışı hatalar, günahlar ve fitneler yüzünden Cenab-ı Allah, kuru ile yaşı beraber yakarak, cezalandırıyor..
Dünkü sohbetimizde bu minvalde, Enfl suresinin 25. Ayetinin yüce mealini de sizinle paylaşmıştık
Hiçbir zaman hiçbir şey kendi kendine oluşmaz.
Sadece yapılan yanlışlıklar yüzünden, yeryüzü hiddete gelir
Allahın kf ile nn arasındaki emrinin yerine gelmesidir.
Yani Kn feye kn dediği zaman emir oluşur.
Bu bir, emr-i ilahidir.
Bakınız yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Hd suresinin 117. Ayeti bize bunu açıkça ifade etmektedir
Ayet diyor ki;
Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helk etmez.
Ayetin mefhumu muhalifinden anlaşılıyor ki;
Eğer ki bir memleket helk olmaya mahkm kalıyorsa demek ki o memleketin insanları yanlış yoldadır
Ayetin ışığında biz de diyoruz ki;
Bu memlekette yanlış insanların yaptığı yanlışlıklar yüzünden Cenab-ı Allah işte bu felaketleri milletimizin başına getiriyor
***
Bakınız kadının biri ne diyor?.. Ve bunu İslam diyarı olan, Türkiyede söylüyor.. Diyor ki;
Ezan sabah erken okunuyor, uykudan uyanıyoruz.. Rahatsız oluyoruz Kimse camiye gelmiyor, insan rahatsız oluyor.
Millet camiye gelse namaz kılsa ben bir şey demem, ama kimse gelmiyor. Biz ezan istemiyoruz..
Bunları söyleyen, Pülümürlü bir kadın
Açık ve net olarak İslama karşı meydan okuyor.
İşte bu edepsizliklerin yüzünden yeryüzü hiddete gelmesin de ne olsun?.
Elbette gelecek..
Bu milletin tarihi 1500 seneden beri ilahi bir nizam olan yüce İslam dininin gerçeklerine açıkça saldırıyor
Alevilik..
Rafızilik
Kızılbaşlık..
Daha birçok ad altında, uydurma ve hurafeden ibaret mezhepler ihdas edilerek, açıkça İslama saldırmaları karşısında elbette yeryüzü hiddete gelecektir?
Elbette ki böyle edepsizliklere cevap verilecektir..
İşte bunların yüzünden, masum insanlar da o musibete maruz kalıyor.
* * *
Pülümürlü başka bir kadın şöyle söylüyor;
Rahatsız oluyoruz, çocuklarımız var korkuyorlar, istemiyoruz böyle bir şey, şimdiye kadar okunmamış, biz ezan istemiyoruz, kendi köyümüze başka hizmet istiyoruz.
Pülümürlü bir erkek ise şöyle söylenip duruyor
Alevi insanların yaşadığı bir yer, ondan dolayı doğru bulmuyoruz, gerçekten halkın bir talebi varsa o zaman o hoparlörden ezan sesi duyurulur, burada yaşayan insanların çoğu kabul etmiyor, dayatma olarak kabul ediyoruz..
***
İşte küfrün, zındıkanın, edepsizliğin, hurafenin, yoldan çıkmanın, seviyesizliğin dik alası burada, bu insanlarda bulunuyor.
Ki onlar da Tuncelinin Pülümür ilçesindeki bir köyde; kendilerini Alevi olarak adlandırıyorlar..
Kelime itibariyle Hz. Aliye mensuplar..
Ama döktükleri salya tamamıyla dinsizlik salyasıdır.
Bunlara siyaset de göz yumuyor, bunları poh pohluyor ve onlara Cem evleri yapıyor.
Bu nasıl bir anlayış bilemiyoruz?
Allah encamımızı hayreyleye!
Kuran-ı Kerimin Hd suresinin 117. Ayetinin meali tam da bunu kapsıyor.
Bu edepsizliğe karşı Kuran uyarıyor bizleri
* * *
Bakınız, sevgili dostlar.
Bediüzzaman Hazretlerinin On Dördüncü Sözün Zeyli başlığı altındaki Zilzal süresinin tefsirinden, dünden devamı aktaralım..
Beşinci sual:
dil ve Rahm, Kadr ve Hakm, neden husus hatalara husus ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder? Bu hal ceml-i rahmetine ve şümul-u kudretine nasıl muvafık düşer?
Elcevap:
Kadr-i Zülcell her bir unsura çok vazifeler vermiş ve her bir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun bir tek vazifesinde bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur o vazifeden men edilse, o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir ve lüzumlu bir hayrı yapmamak şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılırta bir tek şer gelmesin gibi, gayet çirkin ve hilf-ı hikmet ve hilf-ı hakikat bir kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat, kusurdan münezzehtirler. Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette, o cinayetin fevkalde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küll vazifesi içinde, Onları terbiye et diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.
***
Altıncı sual:
Zelzele, küre-i arzın içinde inkılbt-ı madeniyenin neticesi olduğunu ehl-i gaflet işa edip (yayarak), adeta tesadüf ve tabi ve maksatsız bir hadise nazarıyla bakarlar. Bu hadisenin mnev esbabını ve neticelerini görmüyorlar, ta ki intibaha gelsinler. Bunların istinad ettiği maddenin bir hakikati var mıdır?
Elcevap:
Dalletten başka hiçbir hakikati yoktur. çünkü her sene elli milyondan ziyade münakkaş, muntazam gömlekleri giyen ve değiştiren küre-i arzın üstünde binler envın bir tek nevi olan, mesel sinek taifesinden hadsiz efradından bir tek ferdin yüzer zsından bir tek uzvu olan kanadının kast ve irade ve meşiet ve hikmet cilvesine mazhariyeti ve ona lkayt kalmaması ve başı boş bırakmaması gösteriyor ki değil hadsiz zşuurun beşiği ve anası ve mercii ve hmisi olan koca küre-i arzın ehemmiyetli efal ve ahvali, belki hiçbir şeyicüz olsun küll olsunirade ve ihtiyar ve kasd-ı İlh haricinde olmaz. Fakat Kadr-i Mutlak, hikmetinin muktezasıyla, zahir esbabı tasarrufatına perde ediyor. Zelzeleyi irade ettiği vakit, bazan da bir madeni harekete emredip ateşlendiriyor.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video