LAİKLİK, GERÇEK KİMLİĞİ KAYBETMEK DEMEKTİR!!
Eklenme: 10/12/2020 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

Bugünkü sizinle yapacağımız sohbetin ana çizgisi İslam dünyasının, Türkiyenin ve Kıbrısın laiklik adı altında gerçek İslam kimliğini nasıl kaybettiğiyle ilgili olacaktır...

Dünkü yazılı medyanın bazı deneyimli kalemleri, Kıbrısın şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncının açıklamalarına dikkat çekiyor...

çekilmez mi?..

Bakarmısınız Akıncıya..

Kıbrıs meselesine kerameti kendinden menkul bir şekilde, çözüm bulmuş...

Merd-i Kıpti gibi; sırkatini söylerken, arz- endam ediyor..

Diyor ki;

Rumlarla barışı sağlamak için BİR MİKTAR TOPRAK VERİLMESİ GEREKİR...

Vay ki vay...

Her haliyle, şuursuzluk ve pervasızlık dökülüyor..

Vaziyet bizi bir kez daha haklı çıkarıyor..

Şöyle ki..

Müslüman bir toplumda laiklik hükmü ağır basıyorsa, O toplum İslam Kimliğini kaybetmeye mahkumdur..

***

Sevgili dostlar!

Her zaman bu köşede sizinle paylaşmak istediğimiz bazı önemli konuları analiz ederken; tarihten ders-i ibret noktasında örnekler getiriyoruz...

Ve bu örnekleri aktarırken diyoruz ki; zaman en büyük müfessirdir...

Boşuna söylenmiş bir söz değildir; tarih tekerrürden ibarettir diye..

Bakınız..

Mustafa Akıncı... 2015ten beridir, KKTCnin Cumhurbaşkanı... Birinci isim... Uzun yıllardır da, Kıbrısta siyaset yapan biri..

İsim İslami bir isim.. Sorsanız, Müslümanım der.. Kimlikte, Türküm der..

Ama velakin, fikriyle, söylemiyle, tavrıyla, dünya görüşüyle kendisi kişisel karakteristik olarak ne idüğü belirsiz bir insan olarak karşımıza çıkıyor..

Bir münafık mı, bir piyon mu?.. Yoksa, Rumların bir devşirmesi mi?..

Düşünün; bugünkü KKTC halkının yüzde doksanı kendisine Müslümanım görüntüsü veriyor..

Farklı ırklar vaki ise de, bir bütünlük içerisinde kendisini Türk olarak, gören bir halk var orada!..

Ama ne hikmetse herşeyden kendisini soyutlamış, ahlaki çürümüşlük içerisinde debelenen, Rumların, Yunanistanın nam-ı hesabına, ülke idaresini yönlendirebilen bir Akıncı var!..

Cesarete bakar mısınız?!...

Dünya kamuoyunun önünde, diyor ki...

Rumlarla barışmamız için bir miktar toprak vermemiz gerekir...

En basit ifadeyle, bu söylem, bu çözüme dair istem hıyanetin, ihanetin, cehaletin, rezaletin en son versiyonudur..

Pek tabi ki, son örneğidir.

Sanmıyorum ki, bu ifadeler Akıncının ağzından günümüze özgü rastgele çıkmıştır..

Bunun mutlaka bir geçmişi, tarihi ve derinliği vardır...

Zira Kıbrıs bir bütün olarak yüz yıl önce, ana vatan olarak bilinen Türkiyenin bir parçasıydı..

Yani, Osmanlı toprağıydı..

1923teki olaylar..

Ki, on beş sene öncesine gidersek yani 1909da, İttihat Terakkinin Osmanlıyı devirip, Ulu Hakan Sultan Abdulhamidin tahtan indirilmesi...

Akabinde, 1918de Mondros Mütarekesinin dayatılması..

1920de Sevr Anlaşması.?!

O gün, Yunanistana 12 ada, teslim edildi...

1923te, kaleme alınan, 1924te imzalanan, Lozan Antlaşması?..

Hepsi, zincirleme olarak Memalik-i İslamiyeyi lağıv etmeye yönelikti..

Ve edildi..

Her şey, Lord Gürzonla noktalandı...

İşte bu her üç sözleşmeyle düşmana toprak verildi..

Yani sahada kazanılan topraklar, masada Akıncı gibi devşirmelerin sayesinde, kaybedildi..

Geri verildi..

Kayıplara zafer ve kurtuluş damgası basıldı..

Dönemin siyasileri birer kurtarıcı olarak lanse edildi..

Ne yazık ki, toplumda hep derin yaralar bıraktı..

En büyük derin yara da İslam dünyasının topraklarının, Siyonistlere, emperyalistlere peşkeş edilmesi oldu..

Gerçekler hep örtbas edildi..

İhanete, cehalete ve rezalete; zafer ve kazanımların libası giydirildi.

Ne adına, laiklik adına..

Ne adına, Kemilazim adına..

Ki bugün, Akıncının Rumlara bir miktar toprak verilmesi gerekir açıklaması, düşüncesi, geçmişte bize yaşatılanların yanında, solda sıfır kalır..

Akıncının bu sözü, 110 yıl öncesine dayanmaktadır ..

O günkü İttihat Terakki Partisinin piyon kalıntılarının bir uzantısıdır, Akıncı!...

çünkü, ülkesini satan, milletini satan, dinini satan, tarihini satan, ihanet içerisinde olan nice ucubeler birer kurtarıcı kahraman olarak yalan söyleyen tarihin sayfalarında yer almıştır..

Ne yazık ki toplum uzun bir zaman dilimi içerisinde, bu ucube kahramanlarla aldatılmış, kandırılmış, uyutulmuş, gaflet uykusuna daldırılmıştır...

Dedik ya, zaman olayları açıklayan en büyük müfessirdir.

Yani gerçekleri deşifre ederek ortaya koyan temel unsurdur; zaman!.

***

Bakınız Yusuf Kaplan, Yenişafak gazetesinde yayımlanan dünkü, Kıbrısın bugünü, Türkiyenin yarını (mı?) başlıklı yazısında, bu minvalde kendisi ne diyor?

Bir kaç satırını sizinle paylaşmak istiyorum.

Özellikle Kıbrısla alakalı bölümden...

***

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rumlarla barışın sağlanması için bir miktar toprak verilmesi gerektiğini söyledi!

İnanılır gibi değil!

Kıbrısta bugün seçimler var. Kıbrıslı kardeşlerimize, Kıbrısa sahip çıkmalarını, Kıbrısa sahip çıkabilmeleri için Müslüman kimliklerini korumaları gerektiğini, İslm kimliklerini kaybettikleri takdirde, kolaylıkla yok olacaklarını hatırlatarak, tam 18 yıl önce yayımlanan bir yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

Medyanın medyatörleri çağımızın yeni-papazlarının, para baronlarının, sivil ve sivil olmayan bürokrasimizin Nuh Nebden kalan anakronik ve akrobatik oyunlar oynama meraklısı çarıklı lordlarının sordukları yanlış ve yanıltıcı sorular, yaptıkları şaşı okumalar, elitlerimizin ne denli ürkütücü ve acınası bir hlet-i ruhiye içinde olduğunu gözler önüne seriyor.

***

1974te gerçekleştirdiğimiz asker harekttan bu yana Kıbrısta biz kültürel olarak bir taraf olamadık. Otoriter ve absürd laikliğimizi, laik kültürü, Kıbrısa da ihraç ettik. Ve Kıbrısta kültürel olarak kendimizi çoktan bertaraf ettik, hem de kendi ellerimizle!

Oysa Kıbrıstaki Türk toplumunun Müslümanlıkla ilişkisini pekiştirerek varlıklarını korumalarını sağlayabilirdik ancak. Müslüman kimliği onlara bir idiyet, bir güven ve özgüven duygusu verebilirdi.

Zaten İslm hafızasından, derinliğinden, duyarlığından handiyse hiçbir iz ve eser kalmayan Kıbrıs Türk toplumunu laikleştirerek asimile ettiğimizi (erittiğimizi), onların idiyet duygularını kendi ellerimizle yokettiğimizi, böylelikle Rumların kucağına attığımızı farkedebilmiş değiliz hl! Kıbrıs Türklerini, laikleştirmekle onları Rumlara benzettiğimizi nasıl göremiyoruz, anlayamıyorum doğrusu.

***

Evet sevgili dostlar!

Bakınız tarihi gerçekler bir bir ortaya çıkıyor

çünkü laiklik ve laikçilik kimliğiyle İslam kimliği yok edildi?..

Böylece olunca da, İslam dünyası da gerçek yörüngesinden çıktı..

Mağlubiyet ve mahkumiyet fermanları boynuna takıldı ve çöküşe doğru yürüdü.

Ki, hala da yürümektedir.

Neden?

Lakin, aldatılmış, gaflet uykusuna dalmış bir ümmet, yekvücut olarak laikçilik ve Kemalist takma unvanlarla İslam kimliğinden sıyrıldı, soyutulmuş oldu.

Öyle ya; İslama gericilik denildi, şeriata çağdışı denildi.

Öyle ya; Yüce İslam peygamberine (s.a.v.) Arap Bedevisi denildi

Ne hazin ki, bu yaftaları atanların, yaptıkları da yanlarına kar kaldı

Ama öyle ümit varız ki; artık o dönemler bayatladı, çürüdü ve gitmeye mahkumdur..

Kendi pislikleri şimdi kendilerini deşifre ediyor..

İslam dünyası da öyle inanıyoruz ki maddi ve manevi yönde büyük bir dirilişe geçmiştir...

En derin sevgi ve saygılarımla