LOZAN HEZİMETİ VE MİSAK-I MİLLİ!
Eklenme: 10/19/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten olay çok önemli…

Önemli olduğu kadar da çok vahim…

Her gün biraz daha dışa bağlı fitne unsurları ve emperyalist ülkelerin ittifak ettiği “Türkiye’yi yok etme” planı, oldukça büyüyor, genişliyor ve küresel tehlike haline geliyor.

Bunlar, III. Dünya Savaşının vuku bulmasına bir hazırlık mıdır acaba?

ABD kendi gücüne güveniyor ve ona bağlı diğer sömürücü emperyalist ülkeleri koalisyona davet ediyor.

Nedir bu koalisyon?

DAEŞ’e karşı kurulan koalisyon.

Oysaki DAEŞ’e el altından da cephanelikler hazırlıyor, havadan lojistik sandıklar atıyor ve diyor ki “Bunu DAEŞ’e değil de biz Esed’e karşı savaşan güçlere veriyorduk, ama yanlışlıkla DAEŞ’in bulunduğu coğrafyaya düşmüş oldu” diyerek kendini de olayın pisliğinden kurtarmış oluyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

İşte yüce kitabımız olan Kur’anda geçen “Mekir” ve “Hile” kavramı kesinlikle boşuna değildir.

Zira “Âli İmrân” suresi 54. Ayetinde şöyle buyuruyor yüce Allah;

“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır”

Yine “İbrâhîm” suresinin 46. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor;

“Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı.

Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, tuzakları Allah katındadır (Allah, onu bilir).”

İşte bakınız, sevgili okurlar.

Yıllardan beri İslam dinine mensup olan ülkeler, senarist haçlıların senaryolarından, “Mekir ve hilelerinden” bir türlü kurtulamıyor.

Tıpkı Osmanlının son padişahlarından Ulu Hakan II. Abdülhamit Han’ın başına getirdikleri oyun ve hile tezgâhı gibi…

İşte onun için yüce Allah, “İbrahim” suresinin 46. Ayetinde buyurdu;

“Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, tuzakları Allah katındadır (Allah, onu bilir).”

İşte bu anlamı ifade eden bu ayeti celilenin himmetiyle, bereketiyle, İslam dünyası artık uyanmış durumda.

Keşke bundan yüz sene evvel de böyle uyanmış bir İslam dünyasıyla tanışmış olsaydık.

Ki o zaman Yahudi kökenli Selanik dönmelerinin hileli tuzakları gerçekleşmeyecekti.

İçimizden zümmi olarak beş yüz sene evvel İspanya’dan kurulup gelen bir Yahudi milleti, ne yazık ki bugün o kadar şımardı, palazlandı, güçlendi ve haçlı dünyaya hâkim olduğu kadar, Kur’an dünyasına da hâkim olmak istiyor.

Ama inşallah onların tüm hile ve oyunları dolanıp başlarına geçirilecektir diye ümit ediyoruz.

Bundandır ki ABD artık ne yaptığının farkında değil.

Ahtapot kolu gibi 7 yönden kol uzatıyor, hareket yapıyor.

Ama hiç unutmayalım ki şairin dediği gibi;

“Zalim ve güçlü devletler, zamandan fırsat çalmaya güvenmesinler

Velev ki orduları dağlara ve sahralara sığmasa bile”

Onlar eskiden uykudaydı, son birkaç seneden beri uyandılar ve zıplamaya başladılar.

Çünkü karşılarında şu, bu değil.

İmanıyla yaşayan bir Recep Tayyip Erdoğan var.

Bakınız.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde 2016-2017 Yükseköğretim akademik yılı açılış töreninde şöyle konuştu;

“Misak-ı Milliyi kavrarsak, Suriye’deki Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız.

Eğer bugün Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz varsa, hem masada hem arazide olacağız”

Sahte koalisyon ortakları istemeseler de, çatlasalar da patlasalar da illa ki bu olay yeniden kendine gelecek.

Geçmişe yönelik kirli anlayışlar, Allah’ın izniyle toprağın dibine gömülecektir.

Bakınız, Cumhurbaşkanının o konuşmasından satırbaşları şöyle;

“HEM MASADA HEM ARAZİDE OLACAĞIZ.

Eğer Misak-ı Milliyi kavrarsak, Misak-ı Millîyi anlarsak, Suriye'deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız, Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız.

Ama onu bilmezsek ne Suriye'deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız, ne de Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız.

'Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada olacağız, hem de arazide olacağız' diyorsak bunun bir sebebi var.

Bunu durup dururken söylemiyoruz, dostlar alış verişte görsün diye de söylemiyoruz.

Yani 10 binlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin için bir hak olacak.

Neymiş?

Bağdat çağırıyormuş.

Tamam da bu benim 350 kilometre sınırım, her an tehdit var, benim burada tarihi sorumluluğum var, mesuliyetim var.

Biz burada olacağız, hem arazide olacağız, hem de masada olacağız.

Ve bütün şu anda diplomatik görüşmeler, şunlar bunlar hepsi bir taraftan yürüyor, yapılıyor, diğer taraftan da araziye yönelik hazırlıklarımız devam ediyor."

* * *

İşte dirayetli ve ferasetli, Türkiye’nin her tarafını bilip idrak eden bir Cumhurbaşkanı devlet başındadır.

Çatlasalar da patlasalar da hiçbir şey yapamazlar.

Konuşan imandır, nurdur parlıyor.

Bu nedenledir ki Şeyh Abdulkadir-i Geylani, nerdeyse ona hitaben bu şiiri okuyor;

“Fe inneke mahrusun bi aynil inayeti”

“Sen Allah’ın inayeti altındasın ve hifz u himayesindesin, korkma yürü Sevgili Cumhurbaşkanım”

En derin saygı ve sevgilerimle.