MEŞHUR 28 ŞUBAT VE KOBRA YILANLARI?! (2)
Eklenme: 4/17/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

28 Şubat "post modern" hareketi bir "devlet terörüdür."

Refah-Yol hükümetinin kurulmasıyla "derin devletin" bünyesinde üreyip türeme yapan karanlık "habis urlar" ülkede oldukça tehlike yaratmıştır.

Ülkeyi hem ekonomiksel, hem kültürel, hem de coğrafik alanlarında velhasıy tümüyle büyük çapta tehlikeye sokmuş, Dış mihraklardan destek alarak beslenen bu "habis ur" gerçekten ülkeyi sarsmıştır ve büyük tehlike arz etmiştir.

Diyebiliriz ki, iktidardaki olan Refah-Yol iktidarı yalnız değil..

Ülke çapında bireyinden tutun da ailelere kadar..

Ailelerden tutun da toplumun en ücra kesimlerine kadar bu tehlikeden zarar görmeden kurtulanlar çok nadirdir.

Bir siyasi iktidarın gölgesinde "halkın birliğini ve ülkenin bütünlüğünü" tehlikeye sokarak zarar veren bir İsrail ve batılı haçlı emperyalizminin maşası durumuna girmiş, ajan görevini yapan Batı çalışma Grubunun listesine bakıldığında hepsinin genleri mutlaka gizli ihanet kurullarına bağlı olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

***

Milletin vergileriyle bütçesini temin eden bir devlet ve bu devletin bünyesinde bulunan ve en büyük pasta dilimine sahip olan kurum, elbette ki Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Oysaki tarih boyunca büyük bir mümtaziyet sahibi olarak bilinen bu kurum, geçmişe yönelik tarih sayfalarına hep altın harflerle yazılması gereken kahramanlıklarla yd edildiği halde ve milletine bir Peygamber Ocağı olarak kendini tanımlayan bu kurum elbette ki halkın vicdani derinliklerine kutsal bir kurum olarak yerleşmiş durumda.

Buna rağmen her nedense bir türlü çözülmeyen derin bir muamma olarak cumhuriyetin kuruluşundan sonra 180 derece dönüş yapan, halkıyla ters düşen toplumun din ve inançlarına kin güden, toplumun mensubu olduğu yüce İslam dinine ağır hakaretler yağdıran harp okullarından köklü olarak dini tedrisatları kaldıran bu kurum artık toplumun vicdanlarına hep soru işaretleri bırakmıştır.

Bünyesinde barındırdıkları Ergenekon, Post modern andıçlama, BçG (Batı çalışma Grubu) mensuplarını besleyerek büyütmüş ve 27 Mayıs ihtilalinden tut günümüze dek, hep milli iradeyi hedef tutmuş ve darbeleri gerçekleştirmiş, ülkenin ekonomisiyle oynamış, halkın şeref ve izzetlerini zedelemiştir.

Dinin inançlar ayaklar altına alınmıştır.

Sanki kutsal Peygamber Ocağı olarak bilinen bir Türk Silahlı Kuvvetleri değil de İsrail ordusunun bir uydusu olarak kendine görüntü verdirleye zorlanmıştır.

Bu nedenle, bu yüce kurumun bünyesinde üreme yapıp türeyen bu tür zararlı unsurların kokuşmuşluğuna artık milli bir neşter lazım.

Sayın Başbakanımızın ifade ettiği gibi Vurulan bu neşter, herhangi bir intikam almaya yönelik değil, halkın isteği paralelinde yapılmıştır

Aslında bana göre gecikmiş bir sorgulamamadır.

28 Şubat süresince olup bitenler yalnız andıçlama yapan Batı çalışma Grubu bireylerine yönelik değil, baştanbaşa merkez medyanın içinde nice ajan kalemşorlar vardır.

Sivil kesimde dahil..

Özellikle yöremizde yani bu coğrafyada birçok yalaka iş çevreleri vardır, feodal yapı vardır.

Burada görev yapan Jandarma ve JİTEMin başlarındaki bulunan rütbeli ve yetkili şahısları çıkar uğruna ablukaya alarak kendilerinin rakiplerine, hasımlarına yapamadıklarını o rütbeliler vasıtasıyla yaptırabiliyorlardı.

* * *

Bu paralelde Radikalin meşhur başyazarı İsmet Berkanın Yeni Şafak Gazetesine verdiği beyanat ve Yeni Şafak Gazetesinin de Sayın Berkanın ifade ettiği cümleyi manşete taşıması, elbette ki dikkat çekicidir.

Berkan, şöyle diyor;

KULLANILDIK, HEPİMİZ GÜNAHKRIZ

Türkiyeyi karanlığa sürükleyen 28 Şubat sürecinin ana aktörlerinden birinin de medya olduğuna işaret eden Gazeteci İsmet Berkan, medya olmasaydı, 28 Şubat başarılı olamazdı. Medya neredeyse gönüllü olarak psikolojik harektın parçası oldu.

Hepimiz kullanıldık ve kendimizi kullandırdık, 28 Şubat sürecinde hepimizin günahı vardır diyen Berkan, aynı zamanda şöyle bir ifade kullanmış;

Ergenekon, 28 Şubat bakiyesidir

Post modern darbenin ismini Erol Özkaynakın koyduğunu belirten İsmet Berkan, Ergenekon yapılanmasının da 28 Şubat bakiyesi olduğunu kaydetti

Evet, sevgili can dostlar.

28 Şubat post modern Batı çalışma Grubunun Türkiyede yaptıkları neyse, aynı o uzantı Doğu ve Güneydoğu Anadolu yöresinde Doğu çalışma Grubu olarak oluşmuş durumdaydı.

Bu Doğu çalışma Grubunun bünyesinde ne yoktu ki?

Paşasından tut, maşasına kadar.

Savcısından tut, hkimine kadar.

Valisinden tut, velisine kadar.

Vardı da vardı.

Hele hele burada bir MİT Bölge Başkanı Cemal Uzgören vardı ki maazallah!

Evlere şenlik.

Tümüyle günlük gıdasını, bilgilerini, fişlemelerini, DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat çakarla paylaşıyordu.

Asayiş Bölge Komutanı şarapçı çetin Doğanla oturup kalkıyordu.

7. Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıtın bilgi bankasından nasibini alıyordu.

Böylece istenilen kişilere komplo teorileri hazırlanabiliniyordu.

Ve hazırlanıyordu.

Maşa olarak da O dönemin Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Cemal Temizöz, Astsubay Ali Kaya namı diğeri Mutkili Ali..

7. Kolordu Komutanlığında değişik dönemlerde çalışan;

Kurmay Albay Erhan Tavşancı ile yine Kurmay Albay Reha Şatana.

Ve 7. Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanları, Komutan adına kullandıkları imzalar, inanın tüyler ürpertiyordu.

O dönemde bu Doğu çalışma Grubu topladıkları her kirlenme senaryolarını iktidarla ve Genelkurmayla paylaşıyorlardı.

Yaptıkları kirlenme oyunlarının dayanak noktaları da Kuzey Irakta yakalanan Şemdin Sakıktan dayatma yollarıyla söylediği ifadelerden alıyorlardı ve ona güveniyorlardı.

Onun üzerinden;

Organizeli" işlere girişip emellerine kavuşuyorlardı.

Dünkü Söz Gazetesinin birinci sayfasında, Diyarbakır AK Parti Milletvekili Sayın Galip Ensarioğlunun verdiği beyanat şöyle;

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 28 Şubat soruşturmasının önemli delilleri arasında gösterilen andıçı Şemdin Sakıka zorla imzalatmak için ağzına tabanca namlusu sokulmuş.."

Sayın Ensarioğlunun bu ifadesi paralelinde daha detaylı ve daha açıklamalı olarak bizzat Şemdin Sakıkın bana el yazısıyla yazıp cezaevinden iki sene evvel gönderdiği mektupta da bu paralelde daha geniş çaplı açıklaması vardır.

Ama defalarca biz bunları Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına bildirdiğimiz halde olayın ucu dönemin meşhur DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat çakara dayandığı için bir türlü nazarı itibara alınmadı.

Umuyoruz ki;

Sayın Ensarioğlunun dünkü Söz Gazetesine verdiği açıklaması paralelinde Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı harekete geçecek, özellikle ve öncelikle cezaevinde bulunan Şemdin Sakıkın ifadesine başvuracaktır.

Şemdin Sakık, dik durduğunda ve bu ifadeyi inkr etmediği takdirde gerek bana gönderdiği mektupta ve gerekse Sayın Ensarioğlunun da edindiği bilgiler paralelinde ifadesini doğru dürüst Özel Yetkili Savcıya anlatırsa ve Savcı da inşallah geçmişteki Cumhuriyet Başsavcılıklarında yapılan yanlışlıkları da ortaya çıkararak objektif biçimde hareket edeceğine inanıyor ve ümit ediyorum.

Şemdin Sakıkın ağzına silah namlusunu dayatan Ali Kaya, şimdi Van cezaevinde kırk yıl cezayı bekliyor.

Ali Kaya o süreçte Cemal Temizözün emrinde çalışıyordu.

Cemal Temizöz ise DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat çakarın emrindeydi.

Yapılan tüm antidemokratik mezalim bu şeytan üçgeni içerisinde gerçekleşmiş durumdaydı.

Biz bu davaya çoktan müdahil olduk, ama ne çare ki birileri birilerini kollama ve koruma anlayışıyla bizim söylediklerimiz rağbet görmedi, kocaman altı yıllık dört klasörden ibaret olan bir hazırlık dosyası takipsizlikle neticelendi.

Oysaki o dosya bugün avukatlarımızca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderildi.

Evet, o dosya çok önemli bir dosya.

28 Şubatla ilgili neler yok ki içinde?

Organizatörlerin çok büyük kirli organizeli işleri vardı.

2006/19198 esas sayılı dosya.

En derin saygılarımla.