MEVCUT DÜZENDE FİTNE UNSURLARININ VARLIĞI! (IV)
Eklenme: 9/16/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi mübarek Kurban Bayramımızın resmi dört günü ile idari izin günleriyle beraber 9 günlük bir tatil sonucunda herkes artık işine, gücüne, bakmak zorundadır.

Hani diyorlar ya; “herkes işine baksın…”

Bu manada geride bıraktığımız mübarek Kurban Bayramının yüzü suyu hürmetine tüm İslam dünyasına hayırlı işler nasip eylemesini yüce Allah’tan temenni ediyoruz.

Kutsal topraklardan dönüş yapan hacıların da “Haccen mebrûrâ ” duası altında hacları kabul, duaları da makbul olsun…

Ticaretlerine de uğur ve bereket getirsin..

O duanın bereketiyle Allahû Teâlâ bizlere, bu memleketin, insanlarımızın geleceğini barışla, kardeşlikle, iman ve inanç meşaleleriyle nasip eylesin…

Herkes tarafından edilen bu dualarla beraber, ne yazık ki başta Türkiye olmak üzere bugün yeryüzündeki İslam dünyası hep içten burukluklar içerisinde günler geçiriyor.

Kan, gözyaşları o biçim.

Silsileli olarak ardı arkası kesilmeyen "terör, şiddet ve iç çatışmanın" buhranını yaşayan bir İslam dünyasıyla tanışmış durumdayız.

Nerdeyse bundan 102 yıl önce; I. Dünya Savaşının günleri yeniden İslam dünyasının üzerine çökmüş gibi.

Emperyalist keferelerin küfre ve haçlı dayatmalara dayalı yine aynı tarzda İslam dünyası üzerine çok çeşitli, renkli senaryolar hazırlamakta oldukları, çok değişik oyunlar oynadıkları açıktır..

Bu kutsal topraklarımızın üzerinde günde beş defa göklere yükselen Ezan-ı Muhammedi’nin sesinin yeniden kısılmasına çalıştıkları, hileli oyunlarıyla bunu tezgâhladıklarını görüyoruz.

Ki herşey ulu orta; aşikârdır.

Ama bize göre bu batı dünyasının, ABD’nin, BM’nin velhasıl tüm emperyalist keferelerinin üzerine ittifak etmiş olduğu düne yönelik gerçek; nasıl ki İslam hilafetini dağıtmak ve İslam dünyasını bölük pörçük haline getirmek meselesi her şeyin başında gelmektedir.

Bugün de hiç kuşkusuz değişik versiyonlarla, hileli oyunlarla yeniden İslam dünyasının uğuruna, bereketine, yer altı zenginliklerine göz dikmişlerdir.

Deyim yerindeyse Nasreddin Hoca’nın ölmüş eşeğinin nalı üzerine pazarlık yapıyorlar.

Ama o meşhur Nasreddin Hoca her ne kadar kendini eşeğinin ölüsünün üzerine vermiş, kurtlar gelip eşeğine saldırıyorlar ise de o eşeğini hain kurtlara yedirmemeye azimlidir, gayretlidir ve uyanıktır.

Öyle ümit ediyoruz ki yüzyıldan beri bugünkü İslam dünyasının içine düşmüş olduğu hal, her ne kadar o durumda ise de İslam dünyası içerisinde nice kahraman Nasreddin Hocalar vardır.

Eşeğinin ölüsünü bile kimseye yedirmezler.

Ancak ne var ki kişisel olarak düşüncemiz şudur;

Tehlike dışarıdan geldiği müddetçe çok kolay önlenebilir, karşı konulabilir, geriye püskürtülebilir.

Zira sürüsünü koruma altına alan o imanlı çobanlar, yöneticiler daima uyanıktır, dış kurtlara malını kaptırmazlar, servetini yedirmezler.

Milletin emanetini de canları pahasına muhafaza ederler.

Ama içten, yani koyun sürüsünü sözde koruyan çobanın hain köpekleri, sürünün içinden çıkarsa ve dışarıdaki kurtları sürüyü yemeye davet ederse, çoban da farkında olmuyorsa ne yazık ki o sürü "yem olmaya, telef olmaya" mahkûmdur.

Tıpkı yıllardan beri ülkemizin içinde bulunduğu durum ve gelişen, oluşan badireler gibi..

***

Hep ifade ederim…

Ki tarihten örnekler getirerek diyorum ki...

İçimizdeki satılmış beyinler, sözde aydın unvanını almış diplomalı cahiller var olduğu sürece…

Gelen-giden siyaset erbaplarının önüne çıkarak, gördükleri gerçeklere perde çekerek yanıltmaya çalışan batı dünyasının köleleri var olduğu müddetçe…

Bilinmelidir ki; "bu memleket" hiç bir zaman rahat yüzü görmez..

Huzuru ve barışı yakalayamaz..

Ve ülke; kendini bölünmeden, terörden, küfür sisteminden her gün biraz daha gençliği dinden, imandan uzaklaştırmaktan kurtaramaz.

Zira dış düşman bellidir, herkes tanır.

Ama içteki piyon münafıklar renkten renge girerler, çünkü bukalemun gibidirler…

Ortama göre kılık-kıyafet değiştirirler…

Konuştukları her platformda; "zehirli sarmaşık" gibi batıl ve yanlış kelimelerle ağızlarından salyalar akıtırlar..

Bunlar, dış mihraklı tehlikelerden daha tehlikelidirler.

* * *

İki gün önce CNN Türk televizyonunda Ahmet Hakan’ın programında Cumhuriyet’in yaftalarını cevaplandıran İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet Gazetesi hakkında söylediklerine katılmamak mümkün değil.

“Türkiye’yi cahiller mi yönetiyor?” başlıklı röportaj aslında gerçeğine bakarsak, “Türkiye’yi cahiller yönetiyor” yerine “Cumhuriyet gazetesini yıllardan beri cahil kefereler yönetiyor” demek daha doğru olur.

Zira bu gazetenin tüm gerçeğiyle Türkiye kamuoyu nezdinde hangi kulvarda oynadığını, kimin namına çalıştığını, ne idüğü belirsiz bir paçavra olduğunu 20 yıldan beri biliyoruz.

Onlarla karşılıklı davalık olduk.

Hele hele içlerinde öylesine Hikmet Çetinkaya’lar gibi sarhoş kafalı, sihirli ve iftiralı kalemleri gördük ki, üzerine gittik..

Bunlar kobra yılanları gibidirler…

Korktukları zaman başlarını toprağın içine sokuyorlar, saklanıyorlar..

Zaman zaman delikten başlarını çıkarıp etrafı kollayıp-kolaçan ediyorlar..

Bakıyorlar.

Tehlike görmedikleri zaman da acımasızca saldırıyorlar.

Ama tüm bunlara rağmen, aslında kamuoyu bunlarda kabahati görmez..

Çünkü bunları barındıran, “Demokrasi” adı altında Cumhursuz bir Cumhuriyet rejimi var..

Bunlar, bunun himayesinde uzun uzadıya ömür geçiriyorlar..

Cumhuriyet Gazetesi…

Ki hala da Türkiye’de “Basın özgürlüğü” adı altında matbuatçılık adıyla yayım yapabiliyorsa suçu uzaklarda aramak safdilliktir.

Esas suçlu varsa, bize göre rejimin ta kendisidir ve bu rejimi yöneten gelen giden yöneticilerdir.

Bal gibi vatan hainliği yapan böyle bir medya kuruluşu ne yazık ki devlet büyüklerini cahillikle itham ediyor, ama ustaca?

Bize göre yüz yıllık bir Türkiye’nin gelen giden yöneticileri içerisinde en şuurlu, en değerli, bilim, ilim ve akılla donatılmış bir Cumhurbaşkanı vardır ki o da mevcut olan yamuk medya keferetül fecerelerinin hedefindedir..

Hayat boyu Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi ve gelen giden AK Partinin yöneticisi olan Başbakanlar gibi başka bir yönetim bulma şansına sahip değildir…

Olamaz…

Ve olamayacak gibi göründüğünü de düşünüyoruz.

Bunun ölçüsü, mikyas ve mihenk taşı da bugünkü halkın lanetlediği 15 Temmuz başarısız darbe girişimini hasretle destekleyen Avrupa’nın ifritleridir.

Paris’in, Londra’nın şeytanlarıdır.

Ankara’nın münafık piyonlarıdır.

Ve dahası…

NATO’dan eğitim gören Kemalist bir rejimin yabani yaratıklarıdır.

Bunlar elbette ki Türkiye’nin gelişmesini, yeniden İslam dünyasının ümidi olmasını istemiyorlar.

Avrupa’nın, yani batı dünyasının kirli ittifakı içerisinde Türkiye aleyhinde ittifak etmiş ve Türkiye’yi içten yıkmaya çalışan piyon hainlerdir.

Yüce Allahû Teâlâ’dan niyaz ediyoruz ki devlet büyüklerimizi bu tür keferetül fecerelerinin şerrinden korusun.

Bunların, paralelci FETÖ terörünün birer yapımcıları olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Türkiye’de Kemalist, Seküler, batıl rejime bağlı olan darbeci anlayışların şerrinden Rabbim korusun, muhafaza eylesin diye dua etmekteyiz.

Ama elbette ki bir gün gelecek, onlar da FETÖ’nün bugün düştüğü badireli akımın içinden yuvarlanıp gideceklerdir..

Ki bunu Allah’tan ümit ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.