Elbette ki Milli İrade demek, Milli Hkimiyet demektir. Milli hkimiyeti hakim kılan da; özüdür, ilkeleridir, tarihidir, aba ecdadıdır ve bağlı bulunduğu inancın yüceliğidir İşte bu misyonun şiarıyla yaşamak, yaşatmaktır.. Selçukludan, Osmanlıdan gelen tarihi misyonla, gelen-giden tüm iktidarların hemhal olması gerektiği gibi; milletiyle de paylaşmasıdır onun varlık derecesi.. Aksi takdirde her şey laf-ı güzaftan ibaret olur ki; yönetim de, yöneticiler de, hakimiyet de, milli duruş da kandırmacadan ve aldatmacadan ibaret olur
***
Kaldı ki siyasi aldatmaca vücut bulması halinde, münafıklık denilen illetin vesayeti başlar! Zehirli sarmaşık misali iktidarı da, muhalefeti de, devlet otoritesini de pek tabi ki toplumu da, sarar.. Yer küresinin enva-i kötülükleri vücut bulmaya başlar.. Zillet hkim olur... Özü itibariyle, her ne olursa olsun siyaset kurumunun özü de sözü de bir olmalı.. Hele ki siyasi liderler, partiler Devleti yönetmeye talip olanlar; aldatmacadan, kandırmacadan, döneklikten, hile ve desiselerden kendini arındırması gerektiği gibi; Milli İradenin de güvenini tesis etmesi gerekir
***
Ki milletin inancı paralelinde, milleti inandıran siyasilerde, hal, kal ve ahval kmil olunca, söz de öz de bir olur Ama zıttı durumda, ruhu da, karakteri de, varlığı da aldatmacadan ve hileden ibaret olur ki; Milli İrade onu hangi koşulda olursa olsun; kusar dışarı atar Nitekim, Türkiyenin siyasi tarihine baktığımızda, milli ve yerli olmayan, batıla ve batıya endeksli siyasi anlayışı benimseyenlerin akıbetinin siyasi çöplük olduğunu görürüz.. Aynı zamanda, kısmi de olsa, Milli İradenin temsiliyetini özünde yaşayan siyasilerin de uzun ömürlü olduklarını görebiliyoruz
***
Demem o ki, siyasilerin milletin gözünde var olabilmesi ve itibar görmesi için, temel ilke; gerçekçi, samimi, ihlaslı ve milli inançla yol yürüyor olmalarıdır O zaman, millet bilir ki söz konusu siyasi şahsiyet ya da oluşum kendisini simgeliyor.. Ve milli iradeyi temsil ediyor. O yetkiyi alan da milli hkimiyeti tesis eder Şayet bunlar olmazsa, ne milli irade olur, ne de milli hkimiyet ve ne de imanlı, şuurlu bir siyaset olur çünkü milletle iktidar arasındaki ruhi diyaloğu sağlayıp, pekiştiren inanç birliğidir
***
Hep ifade ediyorum.. İslamla bütünleşmeyen, Kuranı kendine hayat manzumesi yapmayan, Peygamber Efendimiz (S.A.V)in yaşamını kendine rehber edinmeyen, iman ve inanca dayalı olmayan bir ruh, bir millet, bir anlayış ve felsefe hiçbir şekilde; milli ve yerli olamayacağı gibi; dirliğin ve birliğin de temsilcisi olamaz Vücut bulan batıl olur, inkr ve asimilasyon ile hile ve desiseler olur... Türkiyenin yıllar yılıdır; istiklalinde, istikrarında ve istikbalinde yaşadığı sıkıntıların temelinde yatan gerçek De budur.. Özü ile sözü, bir bütünlük arz etmiyor
***
Ülkenin hal-i pür melaline bugün bakalım.. Günlük yazılı, görsel medyanın haber bültenlerine, tartışma programlarına hatta siyasi mevzuların konuşulduğu ekranların tümünde, ne yazık ki huzur verici, teskin edici bir hal yok Zehir-zemberek; bir hal var.. Ülke ve millet; ahlaki bir tefessühle karşı karşıya Sormak istiyorum peki, bu Türkiyeyi yönetenler bunları görmüyor mu, hiç mi bu milli iradeyi tanımıyor, bilmiyor Yaşananlar milli iradeye dayanmıyor?
***
Devlet ile Millet aynı ruhla bütünleşmelidir.. Yaşam tarzı bir olmalıdır.. Bunu da sağlamak zorundadır, her kim milli iradenin temsiliyetini elinde bulunduruyorsa.. Bir kere huzurun ve güvenin olmadığı bir yerde; hayat hiçbir şekilde güllük gülistanlık olmaz.. Millet ekonomiksel olarak sıkıntı yaşar, piyasa, bankalar ve tefeciler milletin kanını kene gibi emer, sömürür, kazançlarını elinden alır Beri yanda, kötülükler galebe çalar.. Ahlaki çöküntü oluşur... Büyük bir zafiyet, büyük bir zillet hali oluşur Küçük bir örnek vermek gerekirse; faiz, tefecilik, borsa gibi sektörlerin varlığı hiçbir şekilde; milli iradenin benimsedikleri değildir..
***
Bakınız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bunu zaman zaman dile getiriyor. Faizcilikle mücadele etmeyi ve faizi ortadan kaldırmayı istiyor, millet de bunu konuşuyor. Ama heyhat! Bugüne kadar, faiz denilen illetin tabularını yıkabilmiş, üstesinden gelebilmiş, somut bir gerçek bulabilmiş değiliz
***
Ki Sayın Erdoğan bunu gerçekleştirebilirse, bankacılardan, piyasadan, tefecilerden olsun, faizcilik unsurunu kaldırabilirse veyahut en aza indirirse işte o zaman ne mutlu Türkiyeye! Türkiye de diyecek ki çok şükür, biz şanslıyız ki başımızda böylesine bir Cumhurbaşkanı vardır, Sayın Recep Tayyip Erdoğan vardır. Ben de biliyorum, herkes de biliyor ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan faize karşıdır, çünkü faizin ne kadar tehlikeli olduğu Kuran hükümleriyle sabittir.
***
Bu itibarla faizcilik ortadan kalkarsa, tefecilik ortadan kalkarsa Türkiye gerçekten büyük bir merhaleden geçer ve memleket rahat eder. Ama bu faizcilik sistemi var olduğu müddetçe, piyasadaki vurguncu tefecilik var olduğu müddetçe, yağmacıların yaptıkları yanlarına kr kaldığı müddetçe, bu ülke bir yere varamaz diye, bir kez daha buradan haykırıyorum Ki hal-i lem meydanda Herkes de biliyor. Yıllardan beri Türkiyede faiz müessesesi yüzünden iş çevreleri inim inim inliyor. Bankalar da zaten kredi veriyorum diyerek milleti soyup soğana çeviriyor..
***
Sayın Cumhurbaşkanımızın bunların üstüne gideceğine mutlaka inanıyoruz. Biz de diyoruz ki ekonomiyi rahatlatmak için faiz müessesesinin kaldırılması gerekiyor. Kaldı ki yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, faizi ve ribayı yasaklıyor. Biz de inanmış bir millet olarak kitabımızı dinlemezsek, batıdan ve Avrupadan ithal edilmiş faize dayalı bir ekonomiyle kalkıp oturursak, kesinlikle o ekonomiden hayır bekleyemeyiz, huzuru da bulamayız
***
Kirli haram parayla ekonomi gelişmez, ülke onunla büyümez ve oldukça küçülür. Bu itibarla biz de siz değerli okurlarımızın tespitlerini yetkililere aktarmak için yazıyoruz bunları Herhalde Sayın Erdoğanın zat-ı devletlerinin de inancı bu yöndedir.. O da bu paralelde inanıyor.. Ama eli yetişmiyor mu her ne ise bilemiyoruz. Biz yine de Sayın Erdoğanın eliyle bu faiz sistemi silinecektir diyoruz.. Allah ona uzun ömür versin.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video