NİHAYET KAYIP DOSYA BULUNDU AMA NE ZAMAN?
Eklenme: 10/12/2010 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre Diyarbakır Adliyesinde 1998/153 sayılı 4 Nolu DGMde yargılanmış olan dosya yıllardan beri kayıp!

Bu dosyayı takip etmek üzere defalarca yazdık.

Neden kayıp diye?

Tabi ki de dosyanın bir suretini almak istiyorduk.

Hem fikri takip, hem de sürecin işleyişi bakımından yazdık ve çizdik.

Kaç kez buradan bahsettiğimi hatırlamıyorum. Öyle ki, çok yazdık.

Nihayet bir cevap gelmedi.

O gün 4 Nolu DGMydi.

DGMler kalktıktan bu yana o günkü 4 Nolu DGM, bugün 6. Ağır Ceza Mahkemesine dönüştürüldü.

Doğrusu merak ettik. Dosyanın akibeti ne diye?

10.03.2010 tarihinde Adalet Bakanlığına 4 sayfadan ibaret dilekçe yazdık; Dosyanın akibetini sormak için!

Dilekçe Bakanlıkta işleme konuldu. Ve Bakanlık dosyanın incelenmesine dair yürüttüğü işlemde, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dahil olmak üzere Diyarbakır Adliyesinden sordu.

"Dosya nerde?" diye!

Tabi Bakanlık sorunca ne hikmetse "kayıp" dosya Temmuz 2010 ortalarında bulundu.

Kayıp gerekçesi nedir, bulunma gerekçesi nasıl o henüz bize intikal etmiş değil.

Ama görünen manzara odur ki, birilerinin kötü niyetlerini örtbas etmek için ciddi manada birileri elinden geleni yapma gayreti içerisinde olmuştur..

Şahsen öyle düşünüyoruz.

Zira defalarca 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, dosyayı araştırmaya yönelik personele talimat yazdığını biliyoruz.

Emir etmiş, personel bütün çabalarını göstererek, mahkemenin yazı işleri müdürlüğünce dosyanın kesinlikle arşivde olmadığı söylenmiş.

Söylemelerine rağmen her nedense hangi maharetlerdir bilemiyoruz tabii, dosya arşivdeymiş gibi gösterilerek bulunmuş.

Hem de nasıl? Bir bakış ve bir el uzatmayla bulunmuş.

Ve dosyanın orijinali şimdilik bir savcının elinde incelemededir.

Ama zaten aynı dosyanın mahiyeti sonuçlandırılmış, takipsizlik kararı verilmiş, bize de tebliğ edilmiş.

Biz bu dosyaya şeklen de olsa dahi itirazda bulunduk.

Türkiyede dosyanın işi bittikten sonra son anayasanın değişimi gereğince anayasa mahkemesine göndereceğiz..

Burada da netice bulamazsak AİHMe gideceğiz..

Olay tüm inceliğiyle derindir ve kirlidir.

Yeryüzünde böylesine kirlenmeye bu çağda rastlanılabileceğine inanmıyorum.

En çok merak ettiğim nokta;

10.03.2010 tarihinde yazmış olduğum dilekçenin muhtevası gereğince nazar-ı itibare alınarak 13. 04. 2010 tarihinde Bakanlık nezdinde incelemeye alınmıştır.

Ve sonra dilekçe muhtevası gereğince Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş.

Talep özetini Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğü şöyle yazmaktadır.

Adı Geçenin 10.03.2010 tarihli dilekçesi ilgisi nedeniyle ilişikte gönderilmiştir.

İlgi mevzuat hükümlerine göre gereğinin takdir ve ifası ile sonucundan ilgiliye bilgi verilmesini arz ederim.

İlgili birim Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne diye yazılmış 4 sayfadan ibaret dilekçe bu resmi yazıya eklenmiş ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş.

Bu yazı Diyarbakıra ulaştıktan sonra işte meşhur kaybolan dosyanın aslı hemen arşivde bulundu (!) ve ortaya çıkıverdi.

İşte biz hep diyoruz.

Devletin bünyesinde özellikle önemli bazı kurum ve kuruluşların bünyesinde bulunan zevat her nedense kendilerini bir türlü bazı şaibeli olaylardan kurtaramıyor.

Kamuoyunu aydınlatmak üzere hep yazıyoruz, çiziyoruz ve sesimizin çıkığı kadar, sesleniyoruz.

Ta ki, netice alıncaya kadar.

Bakınız, bu kirlenmelerle ilgili dünkü Taraf Gazetesi tanınmış gazeteci Mehmet Ali Birandın "KATİL EVİME GELDİ" ifadesini manşete taşımış.

Devamla sayın Birand şöyle diyor:

"1993-1998 arasında devletin içinde bir grup beni öldürtmek istedi.

İki evime keşfe geldiler.

Yeşil, Mehmet Ağara benim için işi bitiyor demiş."

Haberin devamı ise şöyle:

Bir grubun kendisini öldürmeyi planladığını, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağardan yıllar sonra öğrendiğini açıklayan Birand, şöyle devam ediyor.

"Evime geldiler, MİT korudu.

İstanbul ve Kuşadasındaki evine keşif amaçlı ziyaretleri de anlatan Biranda göre dönemin MİT müsteşarı S. Köksal onu korumaya almıştı."

Bu Yasemin Çonganın haberi.

Bu tür devletin bünyesindeki karanlık kirlenmeler maalesef Türkiyenin doğusuyla batısıyla her tarafı sarmıştır.

Faili meçhul cinayetler diz boyu.

Vatandaş hakkını ararken bunları tespit ediyor.

Ama deyim yerindeyse vatandaşın yüzüne geri çarpıyor.

Tıpkı bizim olay gibi.

12 senelik bir dosya ortadan kayboluyor ve netice itibariyle işlemden kaldırmak maksadıyla takipsizlik kararıyla sonuçlandırılıyor.

Takdir kamuoyunundur.

İşte dosyanın tüm muhtevasını ifade eden "iyi çocuk Ali Kaya" ile PKK itirafçısı Nizamettin Özturanın eliyle yazılan sahte karalayıcı fişleme belgesi.

En derin saygılarımla.