NÜBÜVVET KONULU SEMPOZYUM!
Eklenme: 9/23/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün yani 22 Eylül 2013 günü.

İstanbulda "tarihi" nitelikte bir sempozyum vardı.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen 10. Uluslararası Bediüzzaman Saidi Nursi Hz. Sempozyumu.

Sempozyum üç gün sürecek.

Yer de, Sinan Erdem Spor Salonu.

40 ülkeden gelen 400 akademisyen, 100ün üzerinde tebliğ sunacağı bir sempozyum.

Ben de orada hazır bulundum.

Katılımcılar had safhadaydı.

Sempozyuma ilgi çok yüksekti.

Konuşmacıların konuşmaları büyük alkışlar içerisinde sık sık kesiliyordu.

Konuşmacıların konuşmaları biri diğerinden daha çok aydınlatıcı ve doyurucuydu.

Net konuşmalardı.

***

İnanın, sevgili okurlar.

Şu konuşmacı şundan daha güzel konuştu diyemezdiniz.

Tarihi bilgilerle dopdolu insanların konuşması, hakikatten insanı farklı bir dünyaya götürüyordu.

Klasik.

Sıradan, bir fikri mülahaza yoktu.

Dop-dolu.

Özellikle benim en çok dikkatimi çeken Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ ile Milli Eğitim eski Bakanı ve AK Parti Genel başkan Yardımcısı Sayın Hüseyin çelikin konuşmaları oldu.

Hele bir de İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu Beyefendinin konuşması vardı ki.

Ayakta alkışlandı.

Kısacası tüm konuşmaların içeriğini çok doyurucu, çok ihlslı, çok anlamlı buldum.

***

Vali Mutlu'nun şu sözü önemliydi.

Dedi ki,

İman mayasını tutturmak için yıllar yılı tüm işkence ve çilelere rağmen kendilerini adeta siper edenler, bugün aramızda bulunmaktadırlar.

Elbette ki buğday tanelerinin buğday vasfını taşıyabilmek için iki taş arasında öğütülerek un olma vasfına sahiptir.

Eğer öğütülmeye hazır değilse o zaman buğday vasfını taşıyamaz.

Sayın Mutlu devamla şöyle dedi:

"Daha dün BM dünya barış gününü Amerikada kutladılar, keşke gerçekten dünyada kutlanacak kansız ve silahsız bir barış gününü kutlayabilseydik"

Ama nerde.

Böylesine barışlar hayalden ibaret.

Vali Mutlu bu sözlerine ek olarak ta, şu kelimeleri birer inci tanesi gibi sırladı.

"İnanıyoruz ki bu kutlu yolda, Resulullah efendimizin sancağı altında, mübarek ve çileli ama mutlaka sabır gerektiren bu yolun temsilcileri, müminler, Müslüman kardeşlerimiz, inananlar, insanlığın ihtiyacı olan bu güzel barışı 7 milyar insanın gönlüne aktarabilmek için hiçbir ayrım gözetmeksizin tek tek çalışarak gerçekleri anlatmaya devam edeceklerdir

Mutlu ayrıca, Bugünleri görebilmek ve her insana iman nurunu aktarabilmek için çile çekmeye hazır olanların hazırladıkları mesajların güçlü mayalar olarak her yere ulaştığını ve onların güçlü ışıklarını insanlığın bugün feyz olarak hissetmeye başladığını ifade etti.

* * *

Konuşmacılar arasında böyle dikkat çekici, günümüzün tüm gerçeklerini yansıtan ve geçmişteki yakın tarihimizin Bediüzzaman Hazretlerine ve Müslümanlara ne kadar zulüm yaptıklarını ve bugün o zulmün, o işkencenin ve mezalimin tam tersine dönüştürüp, birer iman meşalesi durumuna girmiş olduğunu beyan etmeleri, hakikatten gurur verici.

çünkü bu değişim ve gelişim bugün, yeryüzünü, birçok ülkeleri aydınlatmıştır.

Nitekim Suriye temsilcisi Şeyh Mahmud Hasaninin dediği gibi Nur denilince akla gelen daracık bir çerçeveyi aydınlatma değil, daha geniş alanlı sahraları ışıklandıran mana demektir.

Bediüzzamanın Risaleleri ise aynı o minval üzere daracık bir coğrafyaya yönelik değil, tüm dünyayı nurlandırmış durumda

***

Eski Bakan Hüseyin çelik, Bediüzzamandan bazı alıntılar alarak, konuşmasına şöyle devam etti.

Bediüzzaman gelecek nesle hitaben şöyle diyordu, ben ne yapayım acele ettim, kışta geldim.

Sizler ise cennet asa bir zamanda geleceksiniz.

Ben de o zaman mezarımda mana leminde sizi seyrederek Hen-i en lekm diyeceğim.

Tebrikler olsun size. Ben de bugün gerçekten insanlarımıza ve günümüzün Türkiyesine seslenerek, diyorum.

Evet, Hen-i en lekm sizi tebrik ediyorum ve kutluyorum.

Geçmişe yönelik Bediüzzamanı didik didik tarassut altına alarak, biraz daha fazla kim hangi Vali, hangi Yönetici, Bediüzzamanı sıkıştırarak, çile çektirmişse Merkezi Hükümet tarafından o Valilere terfi veriliyordu.

Bugün ise İstanbul Valimiz Hüseyin Avni Mutlu Bey gibi Valiler.

Dış ülkelerden dahi Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna gelen 85 akademisyeni, ilim adamlarını ev sahibi olarak misafir etmektedir.

İşte bugünlere gelen Türkiyeyi görün ve adil bir iktidarın ne kadar halkıyla, milletiyle beraber olduğunun bir gerçeğidir

* * *

Yani.

Demek ki, Türkiye her yönüyle, "doğru" bir istikamette seyrediyor.

çelik'in ifade ettiği gibi.

Türkiye, "bürokratik cumhuriyetten, demokratik cumhuriyete" geçmiştir.

İnanın sevgili okurlar.

Orada salonu dolduran 20 bin insanın hemen hemen hepsi gözyaşları döküyorlardı.

Tarihsel konuşma ve saptamalar karşısında.

Ne çare ki Türkiyenin böyle güzel yüzü varken öbür tarafa bakıyorsunuz.

Yani, Türkiye'nin diğer yüzüne bakıldığında, neler görülmüyor ki?

Doğu ve Güneydoğudaki insanlık dışı menfur, lanetlenmiş aileler arasındaki katliamlar ve soykırımlar yürek sızlatıyor.

Maalesef devlet güçleri bu bölgede adeta suskunluk içerisinde "olup-biteni" seyrediyor.

Yazık.

Gerçekten bir bölge insanı olarak.

Ki öyle inanıyorum ki, bölge ahalisi de, yaşananlar karşısında endişelenmektedir.

Hem de çok.

***

İki gün önce de Ömer Büyüktimurun Diyarbakır Söz Gazetesindeki Kalemin Dili adlı köşesinde bu konu işlenmişti.

Bu nasıl insanlık başlıklı yazısı, ibretlerle dolu sitemkarane eleştirileri içeriyordu.

Tabi ki Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az misali.

Herkese bir ders-i ibret olmalıdır.

Mardin Cezaevi önünde anne ve üç çocuğuna yönelik yapılan katliamda, 60a yakın mermi atılırken oradaki görevli jandarma, asker seyirci kalması ve orada polisin de şikyetlerine rağmen mağdur aileye sahip çıkmaması gerçekten çok düşündürücüdür, düşündürücü olmakla beraber, çok tehlikeli bir pozisyon arz etmektedir.

* * *

Peki, ya Diyarbakır Emniyeti?

Daha geçen sene Diyarbakırda Bağlar semtinde bir eve sığınan bu aileye nasıl olur da korumasız olarak dolaşmaya ve Mardine kadar gitmesine izin veriliyor.

Acaba vicdani olarak yetkilileri etkilemiyor mu, bu hal yüreklerini sızlatmıyor mu?

Ya siyasetçilerimize ne diyorsunuz?

Her tarafa dağılıp, her gün biraz daha yaklaşan Belediye Seçimlerinin propagandasını yapmaya çıkan başta Bakan ve Milletvekilleri dhil olmak üzere, ister iktidar olsun, ister muhalefet.

Hiç kimseden bir zerre kadar ses çıkmıyor.

Büyük suskunluk içerisinde gününü gün eden, şovmen siyasilerimize ne diyorsunuz?

Yorum siz okurların.

En derin saygı ve sevgilerimle.