ORDUNUN HARİTA VE KRİPTOLARI!!!
Eklenme: 8/22/2011 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar! Dünkü yazılı medyanın da gündeme alıp birinci haber olarak manşetlere taşıdığı konu "Heronlar artık teröristleri rahat bırakmıyorlar" Örneğin! Dünkü Zaman gazetesinin manşeti şöyleydi: "Heronlar teröristleri tespit etti, F-16lar vurdu" Durum böyle olunca anlaşılan odur ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugüne dek yapmış olduğu mücadele tüm stratejisi ile yeni bir versiyon almıştır. Yepyeni strateji belirleyen yeni komuta kademesi artık vesayetçi olmaktan çıkmış, gerçekçi bir devlet kurumu konumuna girmiş durumda. Eski ırkçı, şovenist, inançsız terör örgütü olan Ergenekon anlayışını geride bırakmış, Devletle, hükümetle ve halkla iç içe büyük bir uyum içerisinde çalışmaya başlamıştır. Yaklaşık bir iki yıl önce İsraile bağlı Heronlar bir türlü görev yapamaz durumda idi. Adeta laçkalaşmış bir pozisyonda sözde çalışıyorlardı ama, hep bu ülke bol miktarda şehit cenazeleri göndermekten kendini kurtaramamıştı. Artık Dağlıca, Aktütün, Şemdinli gibi benzer olayları yaşamıyor Türkiye PKKlı gruplar sınırdan Türkiye içine girerken rahatlıkla tespit ediliyor. Demek ki bunun temelinde yeni bir oluşum ve gelişim var. Ciddi bir çalışma söz konusu Şimdiye kadar devlet üzerinde hegemonyasını sürdüren general diktalarına artık son verilmiştir. Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla büyük bir uyum içerisinde çalışan yeni komuta kademesi gün gittikçe biraz daha ciddiyetini ve parlayan üniformalarının hakkını vermektedirler. Bilindiği üzre son zamanlarda Türkiyenin dünya çapında gerek ekonomiksel olsun, gerek teknolojik alanda olsun dünya ile büyük bir uyum içerisinde yürüyen hükümet, aynı zamanda yakın komşularımızı da ihmal etmeyip, büyük bir diyalog içerisine girmiş olmaları elbette ki bazı içten bozgunculuk yapan unsurları rahatsız etmiştir. İçten yıkıp yakmaya çalışan önemli bazı hıyanet şebekeleri Türkiyenin böyle çağdaş başarılara imza atmalarına elbette sevinmezler, rıza göstermezler, her ne entrika ile olursa olsun, illa ki bir yerlerden bir şeyler yapmaya çalışırlar. Siyonist İsrail emperyalizmine gizliden gizliye bağlı olan bu karanlık kurullar, Türkiyede artık ümitleri kesilmiş, Türkiyeyi arkadan vurmak için Türkiyenin tarihi düşmanlarının lobilerine başvurmuşlardır. Tabii bundan da bir sonuç alamayınca bu kez devleti ve hükümeti yıpratmak için özellikle PKKyla işbirliği içinde olup, Türkiyeyi içten vurmaya çalışmaktadırlar. Ama öyle ümitvarız ki bunların beslediği ümit ve çaba boşunadır. Hani demişler ya, "İt ürür, kervan yürür" misali hükümet Recep Tayyip bey gibi bir Başbakanın varlığıyla inşallah sonuna kadar başarılı olacak ve kimseye papuç da bırakmayacaktır. Bunun farkında olan Türkiyedeki terör örgütleri bunu Türkiyeye yaşatmamak için son günlerde çok büyük hamle olarak rastgele masum insanlara saldırması, bize göre hayra alamet değildir. PKKnın yıllardan beri Kürt sorunu olarak ileriye sürdüğü slogan uzaktan yakından Kürt halkının sorunu olarak algılanması bize göre yanlıştır ve hatadır. Zira PKK yandaşı olan bazı siyasi partiler yıllardan beri hep aynı sloganlarla yola çıkmıştır, bir arpa boyu kadar Kürt sorununun "halli cihetine" ilerlememiştir. Hep kan dökmüş, masum Anadolu insanları üzerine hegemonyasını sürdürmüş, karşılarında şekli olarak sözde mücadele veren hükümetler, iktidarlar ve bazı kurum ve kuruluşlar da bir arpa boyu kadar bunun önünü kesememişlerdir. Demek ki bu olay siyasidir, bu olay ideolojiktir. Bu olay kürt milliyetçiliğiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Sosyalist bir Kürt milletinin oluşmasını çabalayan bu tür anlayışlar, Kürt milletine hizmet değil, bilakis hezimet yaratıp da birer figüran malzemesi olarak kullanmaktan öte bir şey yoktur. Ama heyhat ne yapacaksın, kime anlatırsın bunları Diyorlar ya, siyaset demek politika ve yalancılık demektir. Bu yalnız PKKnın arka bahçesi durumunda olan bir partiye ait değil. Tüm gelip giden, sağıyla soluyla partilerin çabalamaları ve çalışma stili bundan ibarettir. Siyasi kavga, rant ve çıkar Bize göre aynı zamanda halk da bu fikriyatta gelişmelere bakıyor. Onun için de kamuoyunun düşüncesi olarak bunu sunmak istiyoruz. Türkiyede kurulan partilerin birçoğu kişisel ranta dayalı olup, bireylerin geleceğini siyaset arenasında temin edebilme ve yer verme biçimidir. Birçok insanlar var parlamentoya girmiş, çıkmış ve hala da parlamenterdir veyahut daha değildir. Hangi parti olursa olsun, yalnız sol'u kastetmiyorum, sağ da öyledir İlla ki kişisel çıkar ve rant ön plana alınmıştır. Özellikle iktidar partinin Doğu ve Güneydoğu Anadoluda seçilip giden birçok parlamenterleri kişisel çıkar uğruna renk değiştirip, pozisyondan pozisyona girmeleri şayanı dikkattir. Tabiri caizse "bukalemun" gibi.. Dün neredeydi, bugün nerededir. Sormazlar mı, kimin eli kimin cebinde? Kimlerin dün hangi kulvarda ve kimlerle beraber olduğu halkın kesinlikle dikkatinden kaçmıyor. Ama bugün, manzara parlak, gelecek garantili Kocaman deneyimli bir siyaset adamı Erdoğanın yanında yer almak ve arkasına sığınmak tabii insanlara apayrı bir haz veriyor ve şans tanıyor İnanın sekiz yıldan beri iktidarda bulunan AK Partinin Güneydoğu Anadoludan seçilip giden milletvekillerinin yüzde 70i gerçek kimliklerini gizlemiş durumda. Başbakanı ustaca ve rahatlıkla yanıltmış, bu becerikliklerini ustalıkla sürdürmüşlerdir. Yukarda belirttiğim gibi, hava nereye doğru eserse, güç nerdeyse bu tür anlayış sahibi olan parlamenterler de orada yer almışlardır. Çok net ve inanan biriı olarak biliyorum ki bugün terörist olarak gösterip de lanetlediği PKK, eğer bugün veya yarın, herhangi bir gün iktidara gelirse, aynı o parlamenterler hemen pozisyon değiştirip, başka versiyonlarla terör örgütü PKKnın saflarında yer alacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Zaten zihniyet de o Bakınız iki ay önce yapılan 12 Haziran genel seçiminin sonucunda parlamenter olarak seçilme şansını elde edenlerin birçoğu AK Partinin misyonunu ve Başbakanın ideolojisini uzaktan yakından taşımamaktadırlar. Bundan öncekiler de aynıydı. Başbakana kendini en yakın gösteren ve kişisel rantını kaçırmayan ve büyük çapta servet edinenlerin durumları ortada. Hem nalına vuruyor, hem mıhına vuruyor. Aslında onlar hiçbir zaman PKK terör örgütü olarak gösterdikleri örgütün birçok yakınlarıyla iç içe ve aynı ideolojiyi de ruhi derinliklerinde taşıdıkları halde, ama görülen lüzum üzerine pozisyon değişmiş, başka bir versiyonla meydana çıkmış durumda. Yeni seçilen milletvekilleri, özellikleri Diyarbakırı söylemiyorum, Batmanı da öyle, Siirtti de öyle Hakkari de öyle Van da öyle Hiç birisi, diyebiliriz ki muhterem Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın ideolojisine sahip değiller Ancak, kendi geleceklerini garantiye almak için kılıktan kılığa giriyorlar. Sinsice ve ustaca AK Partiyi, AK Partiliğinden ve yörüngesinden saptırıp başka mecralara çekerek adeta ANAYOL veya REFAHYOL parti ve iktidarlarının yoluna ve mecrasına çekmeye çalışmaktadırlar Bu ise, ileriye yönelik partiye çok büyük zarar getirir ve AK Partinin sadeliği zedelenir ve kendi yörüngesinden çıkar. Allah korusun, Mesut Yılmazın ANAPının durumuna düşer ve Mehmet Ağarın Doğru Yolunun durumuna düşerler. Halkın yüzde 50 oyla iktidara getirmiş oldukları AK Partinin hedefi kişisel çıkara yönelik kişelere imkan tanıma yerine, derhal uyanıp kendine çeki düzen vermelidir. Geçenlerdeki yazımın birinde şöyle bir başlık atmıştım.. "Kurumlar Cumhuriyeti" olarak kamunun bünyesinde görünen çok önemli kurumların kilit noktasını eline geçiren bazı bürokratlar, genel müdürlükler, başkanlıklar vs. vs. Kişisel imkanların temini ile har vurup harman savuran, çok büyük hırsızlık ve yolsuzlukların şaibesinden kendini kurtaramayan kişiler hala da ele geçirdikleri kurumlarda iş başında bulunuyorlar Demiştim ya, eskiye yönelik yüksek yargının bünyesinde yaşanan cumhuriyet, keyfilik taşıyan bir cumhuriyetti. Anayasal bir cumhuriyet değil Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde yaşayan cumhuriyet, Ergenekon mensubu generallerin seçtiği bir cumhuriyetti Anayasada yazılan cumhuriyet değil Bunlar gibi daha nice birçok kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde mevcut olan keyfilikler, usulsüzlükler adeta yeni oluşmuş, özel cumhuriyetlerin varlığına dayanmaktadır. Çok büyük yolsuzluklar yapıldığı halde ve haklarında soruşturmalar açıldığı halde, ya yargılama safhasına girmiş, veyahut da savcılıklar tarafından takibe alınmış nice görevliler maalesef hala da hegemonyasını sürdürmektedirler. Burada çok geniş çaplı delil ve örnekleri gösterebiliriz. Bunca örnekleri göstermekle bugün için bu köşeye sığdıramayız. Ama yetkililere örnek olsun diye hatırlatma babında bazı örnekler verebiliriz. Örneğin; Diyarbakır Devlet Su İşleri 11. Bölge Müdürlüğünde yıllardan beri yaşanmakta olan usulsüzlükler, keyfilikler bu kurumu şaibelerden kurtaramamıştır ve hala da devam etmektedir. Oraya çöreklenmiş, kokuşmuş bazı bürokrat ve teknik elemanlar, hala da gelen giden müdürleri kafaya alıp, önemli bazı müteahhitlerle işbirliği içinde olup, vurdumduymazlığına devam etmektedirler. Evet! Geçenlerde yine burada değinmiştik. İlk keşif bedeli olan, yani eski deyimle muammen bedeli 235 milyon olarak ihaleye çıkarılan projeler, maalesef yüzde 65lere kadar kırımlarla ihale edilmiştir ve o yani 230 milyonluk bir ihale, 80 milyona gidiyorsa, bunun gerisini kamuoyu düşünsün Ve Hindistandaki sağır sultan gibi kulağını tıkayan Bakanlık ve Genel Müdürlükler adeta hiç olmamış gibi kendilerine toz kondurmuyorlar. Olan bu milletin bütçesine oluyor. Birileri demiyor, "Hop hop dur bakalım, bu hal ne biçim hal?" Ya bir de DEDAŞ kurumuna gelelim Evlere şenlik, maşallah nazar değmesin (!) Nevzuhur olan bazı siyasilerimiz, buraya da el atmışlar., Eskiden adeta kovulmuş bazı kişileri, bürokratları yeniden buraya çekmişler. Haklarında çok kirli şaibeler, hırsızlıklar, yolsuzluklar tespit edildiği halde ve dönemlerinde DEDAŞın nice elemanları sorgu geçirmiş ve hatta tutuklandıkları halde, bu nevzuhur siyasilerimizin gayretleriyle yeniden Diyarbakıra çekilmiştir. Gerçekten çok düşündürücüdür ve şayanı ibrettir. Evet sevgili okurlar! Bu kurum yalnız Diyarbakırda değil, birçok iller, özellikle aynı hali yaşamaktadırlar. Şanlıurfa, Batman, Bingöl vs. Evlere şenlik, dedik ya nazar değmesin Aynı kurumun yukardaki genel müdürlüğü hali pür melali nasıl. Yav demezler mi Allah aşkına altı ayda bir genel müdür değiştiren bir kurumdan ne hayır beklenir. Bu kuruma bakan Enerji ve Sanayi Bakanlığı bu genel müdürlüklerin hali pür melalini görmüyor mu veyahut görmezlikten mi geliyor. Peki bunu da geride bırakalım Çok güvendiğimiz ve zerre kadar ciddiyetinde şüphe ve herhangi bir kuşku taşıyamadığımız Başbakan sayın Erdoğan acaba bunları görmüyor mu, bilmiyor mu? Peki sormazlar mı sevgili okurlar! Bu kişilerin veya nevzuhur siyasilerin devlet üzerinde kişisel çıkar uğruna bu hegemonyaları ne zamana kadar devam edecektir. Bu devletin bütçesine yazık değil mi? En derin saygılarımla