POST MODERN LAİKÇİ DARBE VE ŞERİAT
Eklenme: 2/28/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar

Malumunuz üzere çok karanlık, dayatmalı, anti-demokratik uygulamalarıyla bilinen bir rejime rağmen Türkiye, yeni süreçlere girmektedir.

Gerçekten bu yeni sürec, değişimin hamlesidir.

Türkiye'nin yeni barış sürecine girme hali umut vericidir, sevindiricidir.

Her gün toplum olarak yeni yeni bir şeyleri duyuyoruz, görüyoruz ve uyguluyoruz. Bu da gerçekten göğsümüzü kabartıyor, ümitlerimizi arttırıyor.

Bakınız dün 'Barış Süreci'ne yönelik tüm çabalara rağmen yeni bir aşama kaydedildi.

Tarihi 28 Şubat post modern darbeci Batı çalışma Grubu'na bağlı tutuklu bulunan 73 askere 2 asker daha eklenerek 75'e yükseldi.

Yani Kara Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ile bir tümgeneral tutuklandı, 3 general de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı..

Tabi ki yurt dışı yasağı konularak.

İnanın kendi milletine tarihi mezalim uygulayan bu BçG grubu Generallerin Türk yargısına karşı bu hale düşmeleri sevindiricidir.

çünkü bu çaba ve yargılama bir mezalimin sonu demektir.

Aynı zamanda Türkiye'ye yeni bir aydınlıkların getirilmesi, yeni bir hukuk devletinin varlığı demektir.

Gerçekten hükümete, Başbakanımıza ve hukukun ülkemizde sağlam bir zemine oturtulması için çalışan hakim ve savcılarımıza da buradan şükranlarımızı sunmak istiyoruz.

Ayrıca, yıllar yılı kendine malzeme olarak kullandıkları masum insan kanları ve devlet bütçesinden harcanan bunca ekonomiksel harcamaların artık önüne geçilmesi de ayrı bir sevindirici gelişmedir.

İmralı ile Kandil..

Daha doğrusu PKK örgütü ile anlaşma sürecine giren hükümet bu hamlesiyle yeniden toplumun tüm kesimlerine memnuniyet kazandırmıştır ve deyim yerindeyse Başbakan muhterem Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'ye yeni bir ivme getirmiştir.

Anlaşılan şudur ki;

Bundan sonra hergün biraz daha hukuksal, adil, insan hak ve özgürlüklerine bağlı yeni bir devlet oluşumu söz konusu olacaktır.

Zaten halkımızın buna ne kadar rıza gösterdiği aşikardır.

Ki bunda hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Elbette ki, yıllar yılı, bu memlekete bu topluma, bu insanlarımıza bunca küfre ve mutlak irtidada dayalı acımasız zulmün idamesine de artık paydos denilmiştir, önlenmiştir.

Artık, Devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla kaygan zemin üzerinde değil, tarihi kültürümüze, inancımıza dayalı ter-ü taze sağlam bir zemine oturtulmuştur.

Sağlam bir devlet olma yolunda samimiyetle ilerlemektedir.

Bakınız sevgili okurlar, dünkü yazılı medyamızın birinci sayfalarına bakıldığında sürmanşetten, manşetten verilen haberlerin hemen hepsi çok çarpıcıdır ve dikkat çekicidir.

Bunların başında gelen dünkü Yeni Akit gazetesinin manşetinin altında Başbakan sayın Erdoğan'ın kamuoyuna göstermek üzere eline aldığı kafatasçılığı simgeleyen bir kitap.

Bu kitabın neyi içerdiğini kamuoyuna göstermesi gerçekten çok dikkat çekicidir ve uyarıcı bir durumdur.

"Tek parti döneminde il il kafatası incelemesi yapılmış" başlığıyla gösterilen bu kitap 1940 yılında İstanbul Maarif matbaasında basılan "Türk Antropoloji Enstitüsü Tarihçesi" adlı bir kitaptır!

Bu kitapta, Mustafa Kemal ve İnönü'nün de imzalarının bulunduğunu belirterek, bu kitapta incelenmiş ve incelenmeyi bekleyen yüzlerce kafatasının resmi var.

Bu insani midir, vicdanimidir?

Bunun dinimizde, inancımızda yeri var mıdır? diyen Başbakan'dan Allah razı olsun diyoruz.

Demek ki milletine ve ülkesine, tüm Türkiye'nin en ücra köşesine kadar uzanan, toplumun her kesimine eğilen ve sahip çıkan bir başbakanımız var.

Geçenlerde "milliyetçiliğin, ırkçılığın her çeşidi ayaklarımın altındadır" demesi gerçekten kafatasçı muhalefeti özellikle ana muhalefet partisinin liderini rahatsız etmiştir.

Ben de bu köşemde şöyle bir ifade kullanmıştım;

"Başbakan'ın kullandığı milliyetçilik kavramından neyi kastettiğini anlayamayacak kadar geri kafalı muhalefet var. Keşke bunlar Başbakan'ın ağzından çıkacak kelime ve kavramların anlamlarını anlayabilme kabiliyetine haiz olmuş olsaydılar.

Bunlar hala da Başbakan'ın ak dediğine kara diyorlar, kara dediğine ak diyorlar, yalnızca siyasi görüntüden başka, tarihi, kültürel inanca dayalı bir anlayışa sahip değiller, olmaya da niyetleri yok gibi geliyor."

Başbakan'ın büyük bir yüreklilik göstererek barış sürecini Türkiye ve dünyaya tanıtması gerçekten devlet adamlığına yakışmaktadır.

Yoksa Türkiye'nin hiçbir zaman kat-i ve karanlık bir zeminle bir yere varamayacağını artık Hindistan'daki sağır sultan dahi anlamış durumda.

***

Yıllar yılı Baasçı rejimin Suriye'de acımadan insan kıyımı yapması maalesef cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllar ve 1940'lara kadar Türkiye de ondan geri kalmamıştır. Artık o kapalı rejim Türkiye'yi yavaş yavaş terkediyor.

Zira demokratik bir hukuk devletinin varlığı neyle gerçekleşir?

Bize göre usuli din denilen dinimizin temel esaslarına dayalı ve devleti sağlam tutan bir anlayış odur ki toplumu rahatlatan ve kötü badirelerden kurtarandır.

Şöyle bir ifade kullanıyor;

"Def'ü zarai ve celbül menafi"

Yani kötülükleri toplumdan defetmek yararlı işlerin celbinden önce gelir.

Bir ülkenin bütünlüğünün temel dayanağı bu gerçeğe dayanır. Toplum ve ülke için yarar getirilmesiyle zararın getirilmesi karşı karşıya getirildiğinde zararın defedilmesi öncelik kazanır. Yani kötülükleri yok etme planları yararlı uygulamalardan önce gelir. İşte bu barış süreci de buna dayanıyor.

Muhterem Başbakanımızın "Baldıran zehiri olsa içeriz..." demesi işte bu anlayışa dayanır ve ancak aklı başında olan bir devlet adamına yakışır.

Artık Türkiye yeni bir süreçle tanışıyor ve gelişiyor. Bundan herkes ümit var olmalıdır. Zira bu kanın durdurulmasıyla defedilen fitne ve kötülükler kaynağının kurutulması Türkiye için en başta gelen kurtuluş çaresidir.

Başbakan diyor ki; "Ülkeye huzur gelmesi için ne gerekirse yapıyoruz."

Bize göre bu sürecin yanısıra 28 Şubat sürecine neden olan ve ülkeyi çok büyük badirelere sokan o süreçte nice ocakları söndürülüp yok edilen ailelere de kulak vermelidir.

çünkü o aileler hiçbir zaman 28 Şubat post moderncileri affetmez, hem de Cumhurbaşkanıyla, genelkurmay başkanıyla, Anayasa Mahkemesi başkanlarıyla birlikte.

Affedilecek bir neden de zaten yoktur.

Medya ve yargıya verilen askeri brifing artık savcılıkça sorgulanıyor.

Başta da söylediğimiz gibi dün yepyeni gelişmeler oldu, iki general tutuklandı, 3 tanesi de yurtdışı yasağı konularak serbest bırakıldı.

Allah bu memlekete, bu insanımıza acısın, böylesi devlet büyüklerinin de sayısını arttırsın ve onlara uzun ömürler bağışlasın.

En derin saygılarımla.