"SAHADA KAZANDIĞIMIZ MİLLİ MÜCADELEYİ MASADA KAYBETME TEHLİKESİ!?" (II)
Eklenme: 1/2/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzere Türkiye, önceki gece saat 01.15 sularında yine acımasız, hain bir terör olayıyla karşılaştı.

Bu köşede her zaman satırlar arasında başlık olarak kullandığımız ifadeler ve söylediklerimizin nerdeyse aynısı, günü gününe gerçekleşiyor.

Yazımıza iki günden beri başlık olarak kullandığımız; “SAHADA KAZANDIĞIMIZ MİLLİ MÜCADELEYİ MASADA KAYBETME TEHLİKESİ!?” ifadesi benim değil, Bediüzzaman Hazretlerinin sözüdür.

Bunu ne zaman söylemiş?

Kurtuluş Savaşından sonra…

Yani, düşmanları Türkiye coğrafyasından kovup denize döktüğümüzden sonra…

İngilizlerle işbirliği yapmak üzere değişik kongrelerde, I. Büyük Millet Meclisinin kuruluşundan sonra…

Daha doğrusu cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Lozan’da sözüm ona “Barış Sözleşmesi” adı altında atılan "hezimet" imzasından sonra..

Çünkü Memalik-i İslamiye’nin birçok önemli bölümleri lağvedildi..

İşte Ustad Bediüzzaman bu ifadeyi o zaman söylemişti..

Yani “müstevli kefereleri ülkemizden kovmuşuz, vatanımızı kurtarmışız…”

Kurutuluş savaşını her sahada "başarıyla" vermişiz..

Ama velakin, Lozan'da "hezimete" uğruyoruz..

Sahada kazandıklarımızı, "masada" kaybediyoruz…

Ve bu da, “Büyük Lozan Zaferi” olarak tarihe not düşürülerek yutturuluyor..

Dile kolay, yüz binlerce şehitlerin kanıyla yoğrulmuş topraklarımızı elin gâvuruna, peşkeş ediliyor ve masada yani Lozan Barış masasında kaybediyoruz…

İşte “SAHADA KAZANDIĞIMIZ MİLLİ MÜCADELEYİ MASADA KAYBETME TEHLİKESİ!?” ifadesini, Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri o gün söylüyor..

O'nun için; bu ifade çok derin anlam ve öneme sahiptir..

Gerçekten, yüz binlerce ecdadın kanıyla karış karış sulanmış kutsal toprakları, hilafetin yitirilmesiyle biz de ayakta duramadık, vermek zorunda kaldık ve bunun adına da ne yazık ki “Zafer ve Kurtuluş” adını verdik denildi.

Sahada kazandığımız topraklarımızı Lord Gürzon’un masasında kaybettik..

Ki o uzantı günümüze dek uzana gelmiştir.

Bakalım sonuç nereye gidecek?

* * *

Bakınız…

Önceki gece İstanbul Ortaköy’de meydana gelen terör, şimdiye kadarki terörlerin bize göre hepsine bedeldir.

Zira çok önemli ses vermiş durumda.

Ustaca, hem de çok ustaca sahneye konulmuştur…

Hem de büyük bir tezgâhla sahneye konularak, kan akıtılan bir terörizmdir..

Hani deyim yerindeyse “Minareyi çalan kılıfını da uydurur” örneğiyle yola çıkarsak….

Türkiye’nin yok edilmesine göz diken, sözüm ona müttefiklerimiz ve özellikle NATO müttefiklerimiz büyük bir hızla, el çabukluğuyla Türkiye’yi biraz daha ekonomiksel olsun, ahlaki çöküntü yönünden olsun, siyasi alandaki küçülme şekli olsun; "dar boğaza" sürüklemektir.…

Batı Haçlı Emperyalizmi iştah kabartarak Türkiye'yi daha da küçülterek yok etme planlarının peşinde koşuyor..

Her gün biraz daha fazlasıyla azgınlaşan bu terör olayı, kesinlikle rasgele bir terör olayı değildir.

Bu terör ustaca sahnelenmiş, gizli, derin, Ergenekon olsun, diğer masonik localar tarafından olsun veyahut ikisinin de ittifakıyla olsun, çok büyük meblağ harcanmış ve bu işler bir bir sahneye konulmuştur..

Tıpkı 27 Mayıs’taki ihtilal bahanesiyle devletin üç büyük adamının idam edilmesi gibi.

Ki zerre kadar bir suçları olmadığı halde…

Keza 12 Mart 1971, 12 Eylül, 28 Şubat gibi senaryolar da aynı uzantının senoryalarıydı.

Bu ülke, her bir karış toprağı şüheda kanıyla sulanmış, yüce değere sahip iken ne yazık ki bugün müstevli terörün kirli saldırılarının işgali altında bulunuyor…

Cumhurbaşkanı ne kadar iyi niyetli olursa olsun, zaten hedef de onu ortadan kaldırma hedefidir.

Hala da kimse fark etmiyor o ayrı mesele.

İşte dün Twitter vasıtasıyla siz değerli okurlarımızla paylaşmak istediğim yazı;

“Dün gece İstanbul Ortaköyde ‘’Reina’’ gece kulübünde gece 01.15 vahşice yapılan saldırı ne yazık ki 39 insanımızın acımasızca ölümüne sebep olup, 4’ü ağır 65 kişinin de yaralanmasına neden olmuştur.

Yapılan bu alçakça saldırıyı kınıyoruz ve lanetliyoruz.

Türkiye’mizin başı sağ olsun.

Şüphesiz bu olay, önceki olaylar ve darbe girişimleri dâhil olmak üzere, zincirleme olarak yıllardan beri arka planında duran, içten ve dıştan, yani dahili ve harici hain düşmanların işbirliğiyle gerçekleşmiştir.

Buna rağmen sadece görüntü vermek üzere bazı muhalefet liderlerinin sözde “terörü kınama” adı altında döktükleri timsah gözyaşları dikkatlerden kaçmamaktadır.

Amaçları Türkiye’nin gücünü yok etmektir…

İktidarda bulunan muhafazakâr inançlı liderlere karşı yapılan kirli bir ittifakın eseridir…

Baş aktörleri de ABD, İngiltere ve İsrail’dir.

Terörü çeşitlere ayırarak, değişik isimlerle eylemlerini yapanlar kesinlikle birer maşadırlar.

Özellikle ve öncellikle maşayı tutan elleri kırmak gerekir.

Bakterileri üreten bataklığı kurutmak lazım...

Bu kirli organizasyonlar bilindiği üzere 27 Mayısçıların, 12 Eylülcülerin, 28 Şubatçıların, Necmettin Erbakan iktidarını sindiremeyen Ergenekoncu generallerin ve Sincan’da tankları yürütenlerin, devamıdır ve uzantısıdır…

Ama daha kurnazı, daha hilelisi ve daha kirlisidir.

Oynanan oyun bu kirli odakların ayrı bir versiyonudur.

Bilindiği üzere 12 Eylülden önce 11 Eylül günü dâhil, kesintisiz eylemler yapılıyordu ve naralar atılıyordu.

27 Mayıs ise Menderes’i nurculukla itham eden İsmet İnönü’nün hıyaneti ile gerçekleşmişti.

Hedef; Türkiye’de inanan kimselerin üzerine yeni bir baskı alanı yaratarak, yüce İslam dininin varlığını ortadan kaldırmaktır.

Bugün ise; bu saldırılar, inanmış bir Cumhurbaşkanını içine sindirememektir…

Emperyalist dünya ile içimizdeki piyon uşakların birlikteliğiyle, Erdoğan’ı yok etme planlarını hayata geçiriyorlar..

Bu saldırılar; yön değiştirerek, adres değiştirerek, isim değiştirerek, olayı başka şekillerde değiştirmek üzere ustaca kurgulanmıştır..

Bu kirli planın arkasında ABD var olmakla beraber, İttihat Terakki partisinin uzantısı olan dünkü CHP neyse bugünkü CHP de aynı görevi yapmaktadır.

Bu saldırı, yılbaşı olması sebebiyle yılbaşı eğlencesine inanmayan Müslümanlara mal etmek için, yaptıkları yeni bir darbe girişimidir.

Gerek Ergenekoncular olsun, gerek DHKP-C olsun ve paralelinde FETÖ, PKK, PYD, DEAŞ, her kim olursa olsun hepsi aynı amaca hizmet etmektedirler.

* * *

Velhasıl!

Sözün kısası; dıştaki hıyanet şebekeleriyle içteki hıyanet şebekelerinin ittifakıyla bu milletin birlik ve beraberliğine göz dikilmiştir.

Allah encamımızı hayreylesin!

En derin saygı ve sevgilerimle.