SAKLI KALMIŞ YAKIN TARİHİMİZ VE LOZAN!
Eklenme: 7/25/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasının 94. Yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Türk Milleti Lozan antlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevri yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Ülkemiz dün olduğu gibi bugün de varlığına kast eden çeşitli saldırılara karşı bir beka mücadelesi yürütmektedir, bu beka mücadelesinde en büyük güç kaynağımız yaklaşık bir asır öncesinde olduğu gibi kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla milletimizin tamamının istikbal ve istiklallerine olan sarsılmaz bağlılıklarıdır dedi.

Sayın Erdoğan, gerçekten çok güzel özetledi bunları ve devamla şöyle diyor;

Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuzdaki darbe girişiminin Türkiyenin elinde kalan son toprak parçasının işgal girişimi olduğunu, buna karşı verilen mücadelenin ise ikinci kurtuluş savaşı mücadelesi olduğunu ifade ederek, 1920de Sevri gösterdiler, 1923te bizi Lozana ikna ettiler.

Egede bağırsan duyulacak adaları biz Lozanda yunana verdik.

Zafer mi bu?

Lozanda masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler, onlar veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.

Bu darbe başarılı olsaydı, Sevri bile aratacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı dedi.

* * *

Evet, sevgili can dostlar.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanımız zaman zaman saklı kalmış tarihimizin gerçeğini bizlere okutuyor.

Yani cumhuriyetin başlangıcından günümüze dek saklı kalmış ama içi boş, dışı parlak gösterilmiş yanlış bir tarihimizin gerçek yüzünü her demokratik platformda dile getiriyor.

Allah ebediyen razı olsun diyoruz.

Ki bugün devletin başında bir Recep Tayyip Erdoğan vardır.

Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bu zatın sayesinde bugün bunları yazıyoruz, çiziyoruz.

çünkü her şeyden evvel demokrattır, demokratik zeminde konuşuyor ve halkını da konuşturmaya çalışıyor.

Ama tarihin gerçek yüzünü de gösteriyor, ihmal etmiyor.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğana güvenmemek bize göre budalalıktır.

Zira gelen giden hiçbir Cumhurbaşkanı, hiçbir Başbakan bu gerçekleri bize anlatamadılar ve anlatmaya kimsenin gücü de yetmiyordu.

Ama Erdoğan, saklı kalmış gerçekleri demokratik zeminde dile getiriyor ve milleti adeta bilinçlendiriyor.

İşte Erdoğan bir devlet büyüğü olarak bir devlet adamı nasıl olmalıdır? Sorusuna karşı adeta cevaben diyor ki

Allahın devlet büyüklerine tevdi ettiği emanetler ve insanlar arasındaki adaleti hükümran kılmak, kendi toplumunu gerçek tarihine endekslemek ve Allahın emir buyurduğu şeyleri yapmak, yasakladığı tüm kötülüklerden toplumu alıkoymak.

İşte emanete sahip çıkma; bu anlayışın dik alasıdır.

Yoksa her devlet büyüğünün konuşmalarını sağa sola çekmek bize göre yanlıştır ve hiç de yerinde değildir.

Gerçekten Allah Tel Nisa suresinin 58. Ayetini tüm çıplaklığıyla bizlere anlatıyor ve emaneti ehline teslim edin diyor.

İnanın, sevgili dostlar.

O emanet; ancak devlet başkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi bir zatın varlığına emanet edilebilir.

Zira bundan yaklaşık üç gün önce de saklı kalmayan tarihi gerçekleri halka götürme, anlatma gibi uyarılarda bulunmuştu.

Ve biz de Nisa suresinin 65. Ayetinden örnek getirmiştik ve demiştik ki;

Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, gerçekten iman etmiş olmazlar.

Hem de Allah Tel yeminle bunu söylüyor.

Bu ayetin meali paralelindeki Hadislerin ifadeleri de şöyledir.

Sahabelerden meşhur Ebu Hureyre anlatıyor;

Kim Allahına itaat ederse gerçekten Allahın yanındadır. Kim Allahına karşı isyan ederse, kesinlikle o isyankrların yanındadır ve isyankrları cehennem azabından kurtaramaz.

Zira Allah Tel emrediyor ve diyor ki;

Emanetlerinizi ehil olan insanlara tevdi edin ki o emanetlerinizin insanlar arasında güvence paralelinde yerine getirilmesi gerekir.

Böylesine bir emanete sahip olan ciddi bir devlet adamının varlığı da toplumun arasındaki zayiat denilen insanlık potansiyeli de ona göre gerçekleşiyor.

Özellikle ayette geçen emanetlerin ehline verilmesi devletleri yönetenlere yöneliktir, aileleri yönetenlere yöneliktir, reislik görevini eda edenlere yöneliktir.

Ancak ne var ki bu emanetleri yerine getirmeyip, toplumsal bozgunculuğa yönelen veya yöneltilen bir toplumun uzun yaşaması dahi düşünülemez.

Zira Allah Tel Rad suresinin 11. Ayetinin bir bölümünde mealen şöyle buyuruyor;

Herhangi bir toplum, tutumunu değiştirmedikçe Allah o toplumun konumunu değiştirmez. Allah, bir topluma (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu geri çevirecek (kimse) yoktur.

Bu ayetin mefhumu muhalifi bize şöyle anlatıyor;

Kesinlikle bir toplum kendini değiştirmediği müddetçe, Allah o toplumu değiştirmez. Onu usul ve adetlerin yörüngesinden çıkarmaz, rezil etmez, zillet ve zafiyete sürüklemez.

En derin saygı ve sevgilerimle.