SİYASET DİLİ İNANDIRICI DEĞİLDİR!?
Eklenme: 6/21/2017 12:00:00 AM

Sevgili okurlar…

Bu akşam, Mübarek Kadir Gecesi…

Bin aydan daha hayırlı bir gece..

Huuşu içerisinde, dualarla, idrak etmemiz gerekir..

Öncelikle;

Af ve mağfireti barından; "Kadir Gecesinin" feyzi üzerinde olsun…

Duamız odur ki...

Ülkemize, milletimize, İslam alemine barış, huzur ve kardeşlik getirsin..

Bu temennilerle; "Kadir geceniz" müberek olsun…

***

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu sütunlarda dile getirmek istediğimiz memleket gerçeklerini bugün yine geçmişimize yönelik "Türkiye’nin büyük ayıbı olarak" nitelendirilebilinecek bir olaydan bahsetmek istiyoruz.

Başlık olarak kullandığımız “SİYASET DİLİ İNANDIRICI DEĞİLDİR” ifadesi hiç tartışmasız ki, "hakikatı" içermektedir…

Çünkü, halk artık siyasete inanmıyor.

Ama ne var ki başka da bir çare yok.

Yıllardan beri bu düzenle, bu sistemle, bu inançla ülkeyi yönetenler, özellikle ana muhalefet partisi durumundaki CHP…

Ne yapıyor?

Bunca problemler, biriken ve kangrenleşmiş sorunlar yumağı bir türlü çöze kavuşamıyor…

Terör gemi azıya vurmuş…

Tabiri caizse; "Atı alan Üsküdar’ı" geçmiş durumda.

Utanmadan, sıkılmadan ana muhalefet partisi çıkıyor, halkı yollara dökmeye çalışıyor…

Ve buna da; “Adalet Yürüyüşü” adını veriyor…

Ebe yuh yani…

Kimin adına?

Onun partisinden casuslukla suçlanan ve Yargı tarafından suçu tespit edilmiş bir milletvekili adına bunu yapıyor.

Yani Enis Berberoğlu adına.

Hani kanunlarımızda suçluyu savunmak, suçluya destek çıkmak, onu övmek, suçluyu barındırmak suçtu?

Nerde?

Hani savcılarımız, istihbaratlarımız, Kılıçdaroğlu hakkında ve yanında yürüyen Hasan Cemal hakkında hiçbir tahkikatta bulunulmuyor?..

Kimsede bir kıpırdama yok…

Hem de devletin koruması altında bunu yapıyor...

Herkes kendini suret-i haktan gösteriyor…

Dili olan konuşuyor.

İster muhalefet olsun, ister iktidar olsun, rastgele konuşuyor, konuştukça konuşuyor, ama kimi ikna ediyor?

Kimin eli kimin cebinde belli değil?

Ki bu millet artık, bunların hiçbirine zerre-i miskal inanmıyor.

***

Hani Cumhurbaşkanı daima söylüyor;

“At izi, it izine karıştı.

Türkiye bu anayasayla Arap saçına döndü.”

İki gün önce AK Parti Genel Başkan Yrd. Numan Kurtulmuş Diyarbakır’a gelerek Ulu Cami önünde iftar sofrasına oturdu.

Yanında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker'de vardı.

Halkın Numan Bey’in gelişine ilgi göstermediği halde, yine Numan Bey konuştu.

Ve dedi ki;

“Bizim Diyarbakır’dan, İstanbul'dan, Hakkari'den, Edirne'den başka bir yerimiz, vatanımız yok.

Bu vatana sıkı sıkıya sahip çıkacağız.

Bu vatanın her köşesi hepimizindir.”

Bu ifadeleri kullanan Sayın Kurtulmuş, elbette ki çok güzel ifadeleri kullanmıştır..

Ama kimi inandırıyor ki?

Zira orta yerde kan var, gözyaşları var, şehitlerin cenazesi var.

Allah’ın her günü Diyarbakır’da, Batman’da, Van’da şehitlerin cenaze merasimleri yapılıyor.

Ama devlet ve hükümet, kıl payı, zerre kadar buna engel olamıyor.

Sadece şekli görüntülerle yetiniyorlar.

Tabi bu olaylar bugüne özgü değil.

Bu olaylar nerdeyse 40 yıldan beri devam ede gelmektedir…

Doğru Yol Partisi başta olmak üzere, ANAP ve sonrasında AK Parti…

Hiçbir zaman hiçbirisi bir iğne ucu kadar terörle mücadelede başarılı olamadılar.

Neden mi?

Bu soruya cevap isterseniz, cevabı çok kolay.

Hani kültürümüze mal olmuş bir slogan var…

Diyorlar ya;

“Kimin eli kmin cebinde belli değildir”

Kim samimi, kim samimi değil, belli değildir.

Gerçek manada kim AK Partilidir, kim HDP’lidir, kim CHP’lidir hiç belli değildir.

Çünkü, kirliliklere ve kirlenmişliğe hep şal çekiliyor.

Yüzler maskeli..

Gerçek kimlikler saklı tutuluyor..

Paspas ediliyor…

Sümen aldı ediliyor…

Kim ne yapıyorsa yanına kar kalıyor.

Numan Bey ne kadar “Vatan, Millet, Sakarya” diyorsa desin şu gerçeği unutuyorlar…

Önemli olan, çıplak bir vatan değil…

Elzem olan İslamiyet’le, dinle, iman anlayışıyla donatılmış bir vatan olmasıdır…

Bu minvalde inşa edilen bir vatanın zaten, kurtuluşu ve daimliği mukadderdir.

Zira bu memleketin yüzde 99’u Müslüman’dır.

Sayın Numan Bey herhalde hatırlıyordur.

Saadet Partinin başına geldiği zaman, merhum Erbakan ile beraberken muhafazakârlığın zirvesinde idi.

Hedefleri bu sistemle mücadeleydi?

Yalnız çıplak bir vatan kurtuluşu değil, hedef muhafazakârlıktı, dindi, imandı.

Ne yazık ki muhalefet parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmaları ne ise AK Parti yetkililerinin de aynı konuşmaları tersyüz ederek, aynı anlayışı anlatıyor olmaları; düşündürücüdür…

Bundandır ki; millet "siyasetin diline" artık inanmıyor..

Siyasiler de, halkı artık inandıramıyor…

***

Mehdi Eker’in önderliğiyle Diyarbakır halkının karşısına çıkmalarıyla, bize göre partinin artış sayfasına bir şey kaydedemiyorlar.

Tam tersine ibre hep düşüyor.

Zira milletin nabzını Mehdi Eker ve onun yandaşı olan İ.A ile yola çıkıp bölgedeki “Terörle Mücadele” azmini yürütmeye çalışıyorlarsa da bize göre boşunadır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Burada bunları yazarken, 21 yıl önce Diyarbakır’da yaşanan, insanlık dışı bir vahşetten de söz etmek istiyorum..

Bugün, 21. yıl dönümü…

O kanlı tarihte, Diyarbakır Söz Gazetesi ve Söz TV ailesinin başında vuku bulan bir katliam yaşandı…

Bugün o olayın 21’nci yılını yaşıyoruz.

Failleri…

Organizatörleri..

İşbirlikçilerini…

Bir kez daha buradan; lanetliyoruz.

Ve yüzlerine tükürüyoruz…

Ölenlere de, Allah'tan rahmet diliyoruz…

Kalanlara sabır...

Lakin, bu menfur olay, ne yazık ki hala da derin kirliliğini muhafaza ediyor.

Tarih, 20 Haziran 1996 gecesini 21 Haziran’a bağlayan akşam…

Altındağ Dinlenme Tesisleri’nde vuku bulan bir terör saldırısı…

Tam 8 insan şehit edildi…

Ki aralarında, kadın, bebek, sivil, polis, asker vardı.

Bu olay her ne kadar PKK’ya ihale edildiyse de…

Deşifre oldu; derin devlet, terör örgütü ve bazı iş çevrelerinin "üçlü" organizasyonu..

Olayın yaşandığı gün ve ondan sonraki yıllar..

Ki, 2000’li yıllara kadar…

Yani 28 Şubat 1997’den başlamak üzere dört yıl boyunca yayın grubumuza, yönetim kurulu başkanlarına, aile fertlerine, emekçilerine enva-i iğrençlikler yapıldı…

Baskı, zulüm ve kumpaslar…

Sahte uyduruk, fişlemelerle suç isnatları…

O iğrençlikler geride kaldıysa da, hala da unutulmamıştır.

Ki silinmemiştir ve silinmiyor.

Unutulmaz da…

Ama ne yazık ki devletin derininde yaşayan kozmopolit, ne idügü belirsiz, şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformasını omuzlarına taşıyan kanı bozuk, sistemin ve Kemalizm’in köleleri durumunda olan Yaşar Büyükanıt’lar gibi Generaller…

Bazı Jandarma Albayları…

Yargının bazı çarpık yüzleri…

Ne yazık ki PKK adını kullanarak, hatta işi onlara ihale ederek; "Altındağ Katliamını" gerçekleştirdiler.

Ama benim siyasetçim, benim gelen giden iktidarlarım bu süreç içerisinde ister muhafazakârı olsun, ister laikçisi olsun, ama hiçbirisi bu olaya sahip çıkamadı.

Bırakın sahip çıkmayı, bilakis olay örtbas edilmeye çalışıldı.

İşte bu memleketimizin, rejimimizin, devletimizin yüz karasıdır, ayıbıdır, kara lekedir.

Bunun gibi daha nice nice kirlenmiş senaryolar yaşandı bu memlekette…

Nice aileler zarar gördü…

Ama hala da dünkü Müslümanlıkla yola çıkan aydın muhafazakâr siyasetçim ne yazık ki bugün sadece Vatandan bahsediyor.

Allah’tan, dinden, Kur’andan bahsetmiyor.

Böyle olunca, halk diyor ki;

“Siz artık inandırıcı olamazsınız, size inanmıyoruz artık…

Kusura bakmayın.”

En derin saygı ve sevgilerimle.