SİYASETTE NİTELİK Mİ, NİCELİK Mİ?
Eklenme: 4/22/2014 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar.

Her zaman bu köşede değindiğim mesele siyasetin topluma karşı netleşmesi gerekir.

Karanlıklı, bulanıklı, ne idügü belirsiz siyaset hiçbir zaman ülkeye yarar getirmez..

Bir yere götüremeceği gibi, fitne ve bozgunculuktan da, kurtaramaz.

Hele hele kozmopolitleşmiş bazı siyasi partilerin, özellikle iktidar partilerin Türkiyeye büyük sıklet ve ağır fatura getirmiştir.

Zira 1950den günümüze dek bazı önemli muhafazakr görünen siyasi partiler gücü nitelikte görmeyip, nicelikte gördüklerinden dolayı hedeflerine bir türlü ulaşamamışlardır.

Tıpkı eski Demokrat Parti dönemindeki gibi!..

Partinin dibine mason, Siyonist, kozmopolit görüşlere sahip milletvekillerinin barınması ve yer edinmesi yüzünden ne yazık ki merhum Menderes, büyük çabalara rağmen bir yere gidemedi..

Nihayet bu "fitne yapılı" siyaset kendisinin ve iki arkadaş bakanıyla beraber hayatlarına mal oldu.

Düşünün, birisi ak diyor diğeri kara.

Menderes; İmam Hatipleri açtı, Ezan-ı Muhammediyi orijinal haline çevirdi.

Ama devletin başında bulunan Celal Bayar Kemalistti, jontürkçüydü, faşizan görüşe sahipti ve İslama inanmıyordu.

Zira masondu.

Ancak merhum Menderes partiyi iktidara taşıyabilmesi için kemiyete önem veriyordu, keyfiyete değil.

Yani niceliğe yönelik adım atıyordu, niteliklere değil.

Her ne olursa olsun, parti çoğunluğunu elde etsin, iktidara gelsin, ondan sonra ne olursa olsun.

Ama netice itibariyle bu politika külliyen yanlış bir politikaydı.

Öylesine bir yanlıştı ki hayatlarına bile mal oldu ve 10 sene sonra yassı adayı boyladılar.

İsmet Paşa da zaten sık sık diyordu, bir gün gelecek ben de seni kurtaramayacağım

Ve ne yazık ki İsmet Paşanın bu sözü tarihe geçti.

Üzülen; Demokrat partinin seçmenleri, tüm halk ve ülke insanı oldu.

O günden bugüne dek, Türkiye bir türlü kendini bir yere taşıyamadı.

Neden mi?

Zira ondan sonra kozmopolitleşen bir Türkiye siyaseti özellikle muhafazakr partiler, iktidara gelmişler ise de daima içten vurulmuşlar.

Tıpkı bugünkü AK Partinin içine düştüğü bazı badireler ve yanlışlıklar gibi!

***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın büyük siyasi dehasına rağmen ve aynı zamanda büyük oy potansiyeline rağmen, ne yazık ki parti içinde hangi düşünceye ve misyona hizmet ettiği meçhul bazı milletvekillerinin varlığı söz konusu.

Partinin misyonuyla ters düşen, her şeyi kendi çıkar, kişisel rant ve geleceğinin temini için belirsizlik içerisinde siyaset yapıyorlar.

Örneğin; AK Partinin Dicle Üniversitesinin cımbızla alıp MKYKya yerleştirdiği Mazhar Bağlı gibi!

İlahiyat Profesörü Ahmet Keleş gibi.

Partinin üst düzeyine getirip, Dicle Üniversitesi Rektörü muhterem Hanımefendi Ayşegül Jale Saraça kalmadık iftira, yalan ve kin kusma gibi uyduruk konuşmaları, gerçekten halkı tedirgin ediyor

Muhafazakr kesimi gittikçe AK Parti hakkındaki beslediği sevgi bağlılığını zayıflatmaya neden oluyor.

Bu rektör ve diğer yönetim üyeleri hakkında herhangi kalıcı bir belge ve bulgu bulunmamakla beraber ikide bir çıkıp, medyaya yanlış-yamalak bilgi veriyorlar.

Ne yazık ki Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten Beyin desteğini alıyorlar.

Cuma Bey de her tarafa girip çıkıyor, illaki Rektör Hanım istifa etsin, sanki çok büyük yüz kızartıcı suç işlemiş, rüşvet, suistimal, zimmetine para geçirmiş gibi yaftalarla ferman ilan etmesi, başta dediğim gibi siyasetin ne kadar yanlış bir seyir içerisinde olduğunun bir göstergesidir.

İşte AK Parti, seçkin, inançlı ve tarih boyu bu davaya gönül vermiş, kişisel rantla değil, bilakis ranttan uzak dava adamlarını partinin bünyesinde oluşturup, kadrolaşma cihetine gitmemiştir.

Bereket versin ki partinin üst düzeyinde Bülent Arınç gibi çok kıymetli devlet adamları var.

Hemşerimiz Abdülkadir Aksu gibi büyük bir siyasi deneyime sahip görüşleriyle hareket eden, zaman zaman partiyi ve Başbakanı uyarmaya çalışıyorlar.

* * *

Nitekim dünkü Bakanlar Kurulundan sonra gündeme aldığı Dicle Üniversitesi olayı bütün izleyicileri içtenlikle memnun etmiştir.

Sayın Arınçın dünkü konuşması çok memnun edicidir ve ustaca bir konuşmadır.

İnanın, tarih sayfasına altın harflerle yazılması gerekir.

Hani demişler ya Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az

Sayın milletvekilimizin sanki hiçbir derdi yokmuş gibi, Üniversitede skandal olaylara adları karışan ve bu nedenle Üniversiteden uzaklaştırılan iki Profesörün gölgelerine sığınarak bilgi toplaması, bize göre bu milletvekilimize yakışmayan tavırlardır.

Keşke Cuma Bey kendine çekidüzen verip, böylesine kin ve nefreti bünyesinde taşımasaydı.

Cuma Beye acizane tavsiyemiz; hırs ve ihtirası bırakıp, objektif bir görüşle vicdanına danışarak adım attın.

Belki bazı görüşlerine saygı gösterilebilir.

Ama buna rağmen yine kimse onun bu görüşlerine katılmaz.

Zira Rektör Ayşegül Jale Saraç Hanımefendi büyük bir misyon sahibesidir ve her zaman o misyonu da daima aksiyona çevirmiş bir hanımefendidir.

Diyarbakır halkının kalbinde sevgi tahtı kurmuş

Keza Dicle Üniversitesinde de sevilen, sayılan bir Hanımefendidir.

Vay paralel yapıymış, vay cemaatleşmeymiş, vay efendim ellerimizde belge varmış.

İnanın, sevgili okurlar.

Bunların hiçbiri doğru olmamakla beraber, insanın aklına şu gelir; bu parti bir daha böyle insanları bünyesine taşımamalıdır.

Kıymeti nicelikte değil, nitelikte araması gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.