SİYASİ PARTİLER MÜNAFIKLARIN BİRER KULÜBÜ MÜDÜR?
Eklenme: 10/17/2011 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar. Bilindiği üzre; TBMMnin 24. Dönem çalışması genellikle kulüpçü, altı okçu bir rejimin sonlandırılması için; halkçı sivil bir anayasanın yapılabilmesi gayesiyle büyük bir çaba gösterilmektedir. Özellikle iktidar partisinin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın samimi ve aktif bir çabayla sivil ve demokratik bir anayasanın bir an evvel Türkiyeye kazandırılma maksadıyla, ellerini-kollarını sıvamıştır. Bir önceki yazımda da; LAİKÇİ BİR ANAYASAYA GÖRE ÜLKE NEREYE GİDER başlıklı yazı yaklaşık 7000 okurumuz tarafından okunmuş durumda. Bugünkü yazımızın başlığı da kavram itibari değişik ise de, taşıdığı mana değeri aynı paralellik arz ediyor. Evet, gerçekten yaklaşık yüz yıldan beri Türkiyeyi arkasından vurmak isteyen hain dışa bağlı maşalar, tabulaşmış, putçuluk anlayışı gibi kalplerinde ve beyinlerine yerleşmiş anti demokratik sistem yine aynı anlayışları koruma gayretkeşliği içerisindedir. Ve halkçı, demokratik, sosyal, siyasal ve insan temel hak ve özgürlüklerine bağlı bir anayasanın Türkiyeye kazandırılması elbette ki yıllardan beri varlığını sürdürme gayretinde olan Marksist, ırkçı anlayışı korkutmakta ve ürkütmektedir. Mevcut vesayetçi anayasayı, cahiliye devrinden kalmış putperestliği kendilerine bir marka olarak göstermeleri ve batıl ideolojik anlayışı savunmaları tamamen, rantiyeci ve sömürücü şanslarını ellerinden kaybetmemek içindir; bu çabaları. İllaki onlarca bu vazgeçilmez putperestlik anlayış, "hep" devam ede gelmesinin, gayreti içerisindedirler. On'lar için; inim inim inleyen halk önemli değil.. Kimin umurundadır ki? Ekonomisinden tut kültürüne kadar, teknolojisine kadar, ahlaki çöküntülere kadar, müthiş bir yozlaşmayla karşı karşıya olduğu halde yine de bazı siyasi büyük başlar bir türlü buna inanarak vazgeçmiyorlar. İllaki statükoculuk, illaki CHPnin altı oklu sömürücü ve vesayetçi anayasası "devam" ede gelsin. Zaten vazgeçmeyi de düşünmüyorlar. Adeta cahiliye dönemlerindeki Mekke vadisinde insanların alın terinden, kanından, canından ve ırzından nemalanarak putperestliği vazgeçilmez bir rejim haline getirmek isteyen Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve Ebu Sufyanlar gibi. Günümüzde özellikle Türkiyemizdeki bu markalaştırılmış katmerli cahiliye devrini yıllardan beri süresiz olarak idame ettirmek istiyorlar ve bununla nemalanıyorlar. Siyaseti, politikayı ve particilik anlayışlarını kendilerine birer kurtarıcı kulüp gibi görüyorlar. Orada yaşamını bu bölgede ve bu sayede siyasi hayatlarını ne kadar uzatırlarsa onlar için o kadar kâr. Zaten siyasi hayatları boyunca bu halka bir şey verememişler ve vermek isteseler dahi veremezler. Ancak istismar, laf gebeliği, makyajlı parlak nutuklar atarak, kendi yandaşları olan katmerleşmiş kara planlarla birilerini kandırmaya çalışırlar. Ama öyle biliyoruz ki, bu halk artık uyanmıştır. Bu halk onlara artık itibar etmiyor. Etmediği için de son dönemlerde görüyoruz ki çırpındıkça batıyorlar. Zira, dayandıkları nokta, insanlığın fıtrat ve yaradılış kanunu gereğince "yaşayamaz".. Bu siyaset alanındaki kabarmış siyasi münafıklar, halk nezdinde bir sevgi bağlılığı ve teveccühü olmadığı halde illaki halkın gözüne girmek için batıl 1982 anayasasının değişmez ilkelerine(!) sığınıyorlar. Halk yenilik istiyor, halk tazelik istiyor, halk normal insancıl bir hayat varlığını istiyor. Heyhat onlar ise çağın çok gerisinde. Hala da büyük çabalar göstererek Kemalizmi yeryüzünde "tabulaştırmak" istiyorlar. Bakınız, sözün kısası MHPnin lideri Bahçeli.. İnanın havada sallanan ve hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan, günümüzün demoklesin kılıcı gibi bir laf ediyor, o lafı kimse bilmiyor kime niyet söylüyor? Hangi deniz kulüplerinde, kulüpçü Ergenekoncuların masalarında mütalaa ediliyor, bilemiyoruz tabii. Keza Kılıçdaroğlu da öyle. Bunlar her ne kadar günümüze dek terörle mücadele adı altında bir araya gelip, bilek bileğe verip terörü bu memlekette yaşatmamaya çalışıyoruz diyorlar ise de, fakat hiç de göründüğü gibi değil. Çünkü güçleri yoktur, ne maddi ne de manevi güce sahip değiller. Bakıyorsun ki, 1982 anayasasının değiştirilmez ilk üç maddesiyle ilgili tüm değişiklik tekliflerine kapısını kapatma kararı alan MHP, aksi halde komisyon çalışmalarına katkı veremeyecektir. Sormazlar mı, Beyler bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz? İktidar ve muhalefet partileri önümüzdeki hafta başlayacak. Uzlaşma komisyonu da çalışmalarına yönelik hazırlıklarına son şeklini veriyor. Ama MHP, ilk üç maddeye dokunulmaması başta olmak üzere dokuz kırmızı çizgimiz var diyor. Yani, "bunlar" değişitirilmeyecek, değiştirilmesi de teklif edilmeyecek! Gelin, sevgili dostlar, buna ağlayalım mı, gülelim mi? Yıllardan beri kendini sureti haktan gösteren bu partinin ideolojisinin ne olduğunu Türkiyede bilmeyen yok? Fakat buna rağmen milletin defterinde silinmiş bir parti.. Yine de gününü gün etmek istiyor. İlk üç maddeye dokunulmaması başta olmak üzere dokuz kırmızı çizgi belirledi. Kim belirledi, MHP lideri Bahçeli?. Halk arasında bir deyim var; Seni damın üstünde de gördük, damın altında da gördük Sormaz lazım; Koalisyon ortağı olarak Başbakan yardımcısıyken, o zaman böyle bir şey yoktu, senden ses seda çıkmıyordu. Şimdi niye mangalda kül bırakmıyorsun; Neden? Piyasaya malzeme satmak için anayasanın ilk üç maddesine dokunulamaz diyorsun. Yani; 1982 anayasasının değiştirilemez dediği ilk üç madde'ye arka çıkıyorsun. Ve diyorsun ki; "teklif" edilirse tüm değişiklik tekliflerine kapıları kapatırım. Komisyon çalışmalarına da katkı vermeyeceğiz. Bakalım; MHPnin kırmızıçizgileri arasında neler var? Cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk milli kimliği (Vatandaşlık tanımı), Farklı etnik kimliklere siyasi ve hukuki statü tanınacak şekilde çok parçalı millet yapısı oluşturacak, tek millet, tek devlet esasına dayanan üniter yapının bozulması anlamında eğitme izni verilmemesi gibi, başlıklar yer alıyor "kırmızı çizgiler" arasında.. MHP, anadilde eğitime yönelik en küçük bir girişim halinde bile anayasa çalışmalarının içinde "yokum" diyor. MHP, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adıyla doğu ve güneydoğuda federasyonu çağrıştıracak şekilde değişiklikler yapılmasına da karşı çıkıyor. İllaki Türklük kavramına dokunulmasına izin vermemesi, genelge planlayan MHP, vatandaşın bağının Türk milleti kavramı yerine ikame edilmesi halinde çalışmaları engellemeye çalışıyor. Hiç de samimi değil bize göre. MHPnin dokuz kırmızı çizgim dediği noktalar gibi, CHPnin de yıllardan beri altı oklu sistemin havariğiyle Türkiyenin gelişmesine hep engel teşkil etmişlerdir. MHPnin ileri sürmüş olduğu dokuz ilke birer kırmızı çizgi iken, CHPnin de imanın altı şartına karşı altı okuyla ortaya çıkmasıdır. Bu her iki cephe de anayasanın demir yumruklarından faydalanmak istiyor. Demek kökenin derinliğinde muhalefetteki her üç partinin de aynı anlayıştan beslendiğini anlayabiliriz. Allah encamımızı hayreylesin. En derin saygılarımla.