İşte bu tehlikeye karşı durabilecek, direnç gösterebilecek tek güç var; o da İslamdır Müslümanlar iman şuuruyla, ümmet şiarıyla bir ve iri olarak; küfür dünyasına karşı gelebilirlerOnun içindir ki, Siyonizm ve emperyalizmin tek hedefi İslamdır
***
Dün İslam dünyasında yaşanan birçok hadiseyi örnek vererek, bu minvalde hasbi hal etmiştik... Sohbetin sonuna doğru da Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasının Kuran-ı Kerimin ışığında kendini konumlandırması gerektiğine dikkat çekmiştim...
***
Bu yolda, iman etmiş her bir ferdin Kurandan süzülen Risale-i Nur denilen Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin eserleriyle tanışması gerekir... Onu okuması, bütünleşmesi ve onunla hemhal olması gerektiği çağrısında bulunmuştum...
***
Risale-i Nur, Kuran kaynağından nebean eden bir ab-ı hayattır... Tüm muhtevasıyla, ilmin, irfanın, ahlakın, terbiyenin, insanı ve vicdani merhametin membaıdır... Bir medeniyettir, bir kültürdür Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel kadar, içtimai hayatın her kademesinde rehberdir
***
Risale-i Nur Külliyatı, çağımızın en önemli ve en hakiki tefsirini içermektedir... İslam dünyası bu külliyata sahip çıkmıyorsa, onunla bütünleşmiyorsa, membaından süzülen iman meşalesini kendine rehber edinmiyorsa, bu kendisi için bir zafiyettir... Ve de kayıptır
***
Ki Risale-i Nur külliyatının ikmale gelmesi, büyük çilelerin, sıkıntıların, işkencelerin, baskıların, sürgünlerin ve zindanlarda ömür çürütmenin neticesiyle mümkün olabilmiştir... Bir günde, bir ayda, bir yılda bu tefsir kale alınmamıştır... Bir ömrün nüfuz ettiği ümmet membaıdır?
***
Kaldı ki Risale-i Nur külliyatını İslam ümmetine kazandıran Üstad Bediüzzaman vefatı sonrasında kabrinde bile rahat bırakılmamıştır... Mezarı açılıp, gecenin bir vakti alıp meçhule doğru götürülmüştür
***
Niye mi? O dönemin tekçi, vesayetçi, jakoben, batıya biat eden, İslamı da kendisine düşman belleyen anlayış, hükümrandı... Müesses nizam Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı kadar, cemaatine karşı da hasımdı Sürekli gözetim altında tutuluyordu... Murakabe ediliyordu
***
Gerçek şudur ki Risale-i Nur Külliyatı hiçbir şekilde ne siyasi ne ideolojik ne de farklı bir inanç ve düşünceyi barındırmıyordu Tüm müştemilatı ve ruhuyla, Kuran-ı Kerimden süzülen nurun hakikatlerinin tefsiriydi.
Bedüizzaman Hazretleri de hiçbir şekilde ve zamanda ne devlet için ne ülke ve millet için, herhangi bir tehlike arz edici, söylemi ve eylemi olmadığı gibi bilakis Veresetül Enbiya içerisinde bir İslam allamesi olarak, ümmete hizmet etme şiarına sahipti Keza arkasında bıraktığı Risale-i Nur camiası da öyledir.
***
Netice itibariyle demem o ki dün olduğu gibi bugün de Müslümanlar, Kuranı anlamak için, Kuran hakikatlerine daha açık ve net bir şekilde vakıf olmak için, Bediüzzamanın eserlerini okuması gerekir. çünkü İslam davasını göğüsleyen Nur talebeleri, hal ve etvarlarıyla her daim İslama sadık olmak kaydıyla yaşamlarını sürdürmüşlerdir
***
Bakınız, bu noktada Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;
Eğer biz hal ve etvarımızla İslamı yaşarsak, sair dinlerin mensupları fevc fevc bize dehalet edecektir. Yani, kafile kafile İslama girecekler ve İslama teslim olacaktır. Bunun mefhumu muhalifi ise eğer ki bu olmazsa kimse gelmez.
***
İslamiyet, rastgele bir din değil... Ki Devrisaadetten şimdiye kadar büyük bir mücadele, büyük bir çaba, büyük bir hareketlilikle, sahip çıkılmıştır... Bilinmeli ki tüm ulvi ahlaki değerlerimizle, İslamiyete sarılırsak, İslamiyet ilerleyebilir. Yoksa süslü bez çanta içerisinde Kuranın cildine aldanıp ölülerin üzerine okumak veyahut mezarlıklarda okumak bir hizmet değildir. Kurana sadakat de değildir.
* * *
Onun için Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor;
İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
Bir ibret aranmaz mı ayetlerde?
Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne taze mezara okunmak ne fal bakmak için
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için
* * *
Yaşanan ve yaşadığımız hal noktasında, o büyük İslam limi merhum Mehmet Akif Ersoyun şiirine baktığınızda, bugünkü tablo karşısında insanın vicdanı titriyor
Ki Kuran demek ilim irfan demektir. Kuran demek ölülerin üzerine metnini okumaktan ibaret değildir.
***
Onun için Akif bunu söylüyor. Kuran, rahmet-i ilahidir, bir hüküm kitabıdır. Toplum kendi günlük hayat akışlarını Kuranın hükümleriyle değerlendirmezse, o toplum Kurana intisap etmiş sayılmaz. Ezberden olmaz.
Kuranı duvara süs eşyası olarak asmak için, mezarlıklarda okumak, okutmak için inmiş bir kitap değildir. Kuran, Hz. Muhammed (S.A.V)in kalbi üzerine vahiy olarak indirilmiştir. Yer yüzündeki insanlar için hidayet kaynağıdır. Herkes ona sarılmalıdır, okumalıdır, manasını tatbik etmeli ve yaşamına uygulamalıdır.
***
Aksi takdirde Akifin dediği gibi;
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin
Ne taze mezara okunmak, ne fal bakmak için
Kuranın hükümleriyle, ayetleriyle ahlakımızı endekslememiz gerekiyor. Yaşam tarzımızı Kuranın emir ve yasaklarına uygun olarak, dizayn etmeliyiz... Sosyal dengeyi ancak böyle muhafaza edebiliriz
***
Kuran-ı Kerimin Yasin suresinin 70. Ayetinde buyurulduğu gibi;
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kuranı indirdik.
***
Kuran rahmet-i ilahidir, insanların kurtuluş kaynağıdır. Hem bu dünyada hem de ahirette İnsan, hayattayken kendi yaşamını Kurana endekslememişse, Kuranın emirlerini yerine getirip yasaklarından da uzak durmamışsa vefatından sonra istediği kadar ardından Kuran-ı Kerim okunsun, çare değildir Kuranın biçimlendirme şekli ve hükmü budur..
***
Netice itibariyle Kurana sahip çıkalım, Kuran ahlakıyla kendimizi donatalım ve yaşayalım. Ki o zaman Müslümanız diyebilelim. Toplumun en değerli varlığı, uzun ömürlü yaşaması, barış ve kardeşlik içinde yaşayabilmesi hali, toplumun Kuran ahlakıyla yaşamasına bağlıdır.
Aksi halde o toplum Kurana intisap etmeyi kazanamaz.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video