TAĞUTİ DÜZENLERDE DEMOKRASİ DEĞİL HAYDUTLAŞMA SÖZ KONUSU!
Eklenme: 7/30/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için çabalayan dünya(!) maalesef her gün biraz daha "seviye ibresini" aşağıya düşürüyor.

Zira batı, demokrasiden dem vururken aslında kendi edepsizliklerini örtbas ediyor.

Kendi vicdansızlıklarını, yalanlarını, insanlara yutturmak için demokrasiyi kullanarak yeryüzünde hegemonyasını sürdürmeye çalışmak istiyor.

Batının dünü ne ise, bugünü de aynıdır.

***

2000 sene evvel Hz. İsayı (a.s) çarmıha gerdirirken tabii ki insanlık dışı bu vahşeti, bu haydutlaşmayı, yapmışlardır.

Ama Cenab-ı Allah onların gözü önünde mucize olarak Hz. İsa (a.s)ı kurtarmış, ona benzer aynı onlardan birisini şeklen koymuş ve onu çarmıha germişler.

Bu olay, bu olgu ne kadar insanlık şeref ve haysiyetine, özgür ve inanç düşüncesine ters ise, onların haydutlaşmasına da o kadar uygundur.

Herhalde zaman aşımıyla biraz daha kurnazlaşarak, o insanlık dışı vahşetlerine kara şal çekmek için insanları "demokrasi" kavramıyla ancak kandırabiliyoruz diye sözüm ona medenileşme yoluna girmişler.

Bunu da bir türlü tutturamamışlar.

Hem de nasıl tutturamamışlar?

Zira kendi pisliklerini, hukuk dışı uygulamalarını, Bizanstan kalma hile ve oyunlarını günümüzdeki dünyaya ne çare ki sirayet ettirmişlerdir.

Hem de tağuti, zorba, dayatma düzenin gölgesinde!..

Haydutlaşmayı örtmek için "hukukun, demokrasinin, çağdaşlığın" sözde gömleğini ona giydirmişlerdir.

Ama bir türlü kendilerini dünyaya hala da inandıramamışlar.

Zira bir yandan yapmak istedikleri gerçek dışı oyunlar onları ele verirken, öbür taraftan demokrasinin köhne batık bir anlayış olmasından da halkın izanlı direnişinden saklayamamışlardır.

Kendi kendini ele veriyor.

* * *

İşte Mısırın olayları

Basın, nefretle bunları deşifre ediyor.

Cunta lideri general Sisi, her ne kadar isim olarak İslami bir isim kullanıyor ise de, yani Abdulfettah.

Hiç de göründüğü gibi değil.

Zira uygulama tümüyle antidemokratik İsrail adına bir İslam ülkesini yok etme çalışmasıdır.

Bu ise hıyanettir, dalalettir, şirktir, küfürdür, canavarlaşmadır.

Yoksa gerek Mısır olsun, gerek Suriye olsun, iki tane despot diktatörün eline teslim edilen Müslüman halk, yıllardan beri kanla uyuyor ve kanla, ölümle uyanıyor.

Uyumaları ve uyanışları, kalkmaları yatmaları tümüyle endişeyle geçen bir orman vahşeti ve batı dünyası büyük bir suskunlukla seyrediyor.

Keza komünist ülkeler de!

Hele ki, nakdi ve ayni yardımların da ilk olarak Müslüman ülkelerinden gitmesi..

Peki, dünya buna ne diyor?

Bize göre artık inanan İslam orduları, yani büyük halk kitlesi, İslam dünyası yekvücut olarak, artık başındaki zorba piyonlara inanmayıp, ruhi derinliklerine dayanarak, tüm acılarına rağmen sert direnişlere geçmesi lazım.

Yüce Kuran-ı Kerimin Enfal, Tevbe ve Feth suresindeki ayetlerinin yönlendirici ve irşat edici yüce manalarına sığınarak, ona göre büyük bir birliktelikle küfür sistemine karşı durmaları gerekir.

Meşru zemin ve şartları kullanarak kendilerine çeki düzen vermeleri lazım.

Yoksa başımızdaki gelen giden iktidarlar, hep aldatıcı demokratik parlamenter sistemi gölgesinde anlattıklarından başka ileri gidiş yok, gerileme var..

Ve gittikçe de İslam ülkelerini bu zorba ajan, darbeci ve post modernci haydutça anlayışlara "peşkeş" edilmektedir..

Onun için artık; Yeter denmelidir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bir de kendimize dönüp, bakmamız lazım.

Yıllar yılı, yani cumhuriyetin kuruluşundan bu yana batılılaşma anlayışıyla, batı çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma kandırmacasıyla, CHPnin ve onun paralelindeki sosyalist, müşrik, tağuti anlayışlara dayalı oluşumlar hep bu ülkede dayatmacı hegemonyayı gerçekleştirmişler.

Hem de bunu yaparken askeri cuntaları kullanmışlar.

Darbelerle palazlanmışlardır.

Onlardan yana her şeyi ters yüz eden Milli İstihbaratı kullanmışlar.

Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ne idügü belirsiz JİTEM teşkilatını hukuk dışı olarak yürürlüğe sokmuşlar ve böylece bu memleket gittikçe teröre doğru itilmiştir ve terör yapmaya doğru zorlanmıştır.

Ve hala da devam ediyor.

Ancak ne var ki gerçekten on yıldan beri bu acımasız haydutlaşma biraz geri plana itilmiş ise de, hükümet hala da alması gereken radikal tedbiri almamıştır.

Bu şekle gerek batı dünyası olsun, gerek ABD olsun, gerek içimizdeki piyon odaklar olsun bir türlü demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, hazmedemiyor.

Ve hep kendi ülkesini sözde yönetme çabasıyla toplumunu fişlemiş, iftira etmiş, faili meçhul cinayetleri işletmiş, devletin kutsal üniformasını bunak beyinlere ve kirli omuzlara taşıtmış ise de heyhat!

Ne çare ki bu kutsal emaneti omuzlarına sadece şekli olarak göstermişler.

* * *

Evet, günlük medyaya göz attığımızda neler yok ki..

Bakınız, iki gün önceki gazeteniz Diyarbakır Sözün manşetine taşıdığı haber..

"Helikopterden aşağı attırdı"..

çok korkunç, çok ilginç, çok iğrenç ve çok düşündürücü bir haber.

1993lü ve 1995li yıllarda bu yörede, özellikle Diyarbakırda İl Jandarma Komutanlığı görevini yürüten yüksek rütbeli bir subay.

Yani Eşref Hatipoğlu..

Resmi ve öne sürülen bir iddia.

Gerçekten tüyler ürpertici bir olay olmakla beraber, ne çare ki aynı o kurumda yıllar yılı onun gibi düşünen nice nice subaylar, generallerin varlığı da hep söz konusu olmuştur.

Peki, bu insanlar, bu tabloyla, bu görüntüyle millete ne vermişler ve bundan sonra ne verebilecekler.

Doğrusu düşünüyoruz.

Yani haydutlaşmış batı dünyası, bilfiil İslam ülkelerinin içine dalamadığı gibi böylesine zehirleri keskin yılan ve akrepler kendi milletinden ama kendi benliğini yitirmiş insanları kilit noktaya getirip, ne kadar kirli oyunlar varsa rahatlıkla onlara yaptırtabiliyor ki ülkenin birlikteliği çözülsün, terör oluşsun, onlar da nemalansın.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dönemin faili meçhul cinayetlerine ilişkin hazırladığı fezlekede, bölgede işlenen infazlara ilişkin yeni detaylar ortaya çıktı. 13 Haziran 1995 tarihinde Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ köyü kırsalında çıkan çatışmada yaralanan PKK'li Bedran Kaban ile bölgede hayvanlarını otlatan Menduh Demir'in kaybedilmesinin anlatıldığı fezlekede, operasyona katılan korucubaşı Bahri Okra verdiği ifadede, "çatışmada 1 PKK'li yakalandı. Daha sonra Jandarma Komutanı Eşref Hatipoğlu'nun, her ikisini de helikopterden attığını öğrendik" dedi

Bu habere göre böylesine acımasız, insanlık dışı bir uygulama kimlerin eline teslim ediliyor.

Ve ne sorgulama yapılmış bu adam hakkında, ne de herhangi bir uygulama.

Rahatlıkla işi gücü pavyon ve zimmetine para geçirme gibi şaibeler neticesinde generalliği beklenirken nihayet emekliye sevk edilmiştir.

Aynı bu şahsiyet 1996lı yıllardan 2000li yıllara kadar TSKyi ve nice büyük rütbeli generalleri ve daha doğrusu en çok etkilediği kurum olan Jandarma Genel Komutanlığını, kirli, şahsi rantı uğruna kullanmayı becerebilmiştir.

Gerek Genelkurmay Başkanlığı olsun, gerek Jandarma Genel Komutanlığı olsun ve gerekse dönemin 7. Kolordu Komutanlığı olsun.

Bunların hepsine Söz ailesi ve patronları hakkında müthiş iftira, yalan dolan, tezviratlarla dolu mektuplar yazmıştır.

Hatta bu mektupları ciddiye alarak, dönemin Jandarma Genel Komutanlığı görevini ifa eden Tümgeneral Mehmet çavdaroğlunu zorlayıcı bir şekilde merhum Mehmet Emin Altındağ hakkında GİZLİ damgası taşıyan genelgeyi tüm birliklere göndermiştir.

Milli İstihbarat, Emniyet Teşkilatı istihbaratı ve Jandarma gibi önemli kurum ve kuruluşlarında çalışanları harekete geçirmek suretiyle bu şahsın çok tehlikeli bir şahıs (!) olduğunu ve devlet düşmanı olduğunu, PKKlı olarak lanse ettirilmiş olmasını sağlayabilmiştir.

Nerde görülürse hakkında gerekenin yapılması için emir vermiştir.

Ve nihayet 1999da çavdaroğlundan çıkan bu yazıdan bir sene sonra Mehmet Emin Altındağ askeri bir bölgeden geçerken kıskıvrak çembere alınmış, önünü kesilmiş, zırhlı araçlarla kendisine ve arkadaşına suikast düzenlenmiş ve hem de trafik kazası süsü verilerek, hem de askeri bir bölgede, kuş uçurtulmayan bir bölgede.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Artık ne diyelim?

Tek kelimeyle tağuti düzen ancak köle düzenidir.

Ancak şamar oğlanlarının düzenidir.

Böylece kendi milletini batı dünyası adına inleten hainlerin düzenidir.

En derin saygılarımla.