TARİH ÖNÜNDE ESKİ TÜRKİYE VE YENİ TÜRKİYE! (II)
Eklenme: 6/21/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de açıklamaya çalıştığımız ana gerçek ve tek kurtuluş çaresi; Kur’anın etrafında saf bağlayıp birlikteliğimizin kurulmasıdır.

Uzun uzadıya açıklamaya çalıştığım; “Tarih önünde eski Türkiye ve yeni Türkiye” mukayesesini yapmakla hedefimize ulaşabiliriz.

Diğer bir deyimle söylemek gerekirse; aldatan, sahteciliği gerçek gösteren yalancı tarihle, doğruyu söyleyen milletimizin geçmiş ecdadımızın kahramanlıklarını bize anlatan, ruhi derinliklerimize inen tarihimizle, karşı karşıya getirdiğimiz de, tüm gerçekler ortaya çıkar.

Nitekim, "gerçek" tarih artık saklı tutulamıyor.. O'nun içindir ki, yepyeni bir Türkiye, kurtuluşa doğru yürüme şansını yakalamıştır.

Bu münasebetle bugünkü sohbetimiz de yine aynı paralelliği arz ediyor.

Zira istikametini koruyan doğru yolda daima güç vardır ve istikamet vardır.

Tam tersine olursa, tüm gerçekler gölgelenir, kirlenir ve kirli şallar çekilir.

Toplum böylece pusulasını şaşırır.

Bu itibarla yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “En’am” suresinin 126. ayetinin yüce mealini özetlemek suretiyle sizinle paylaşmak istiyoruz.

“Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık”

Demek anlaşılan budur ki;

Ne olursa olsun, toplumun yegâne kurtuluş çaresi Kur’an yoludur ve Hz. Muhammed (S.A.V)’in getirmiş olduğu şeriat yoludur.

İşte bu İslam’ın meşru kıldığı kurtuluş yolu, ancak buradan geçiyor.

Bu yol, hem Allah rızasını, hem de insanların rızasını kazanma yoludur.

Zaten hikmet ve ilim de bunu iktiza ediyor.

Gerçek düşünceye sahip olan, hikmet ve akıl arayışı içinde olanlar da buna inanıyorlar ve onaylıyorlar.

Bu yolda inhiraf yok, eğrilik yok, sapma yok, dalalet yok, gaflet ise hiç yok.

Bu yol; bir toplumun varlığı için, uzun ömrü için faydalı bir ilaçtır ve tedavidir.

Zira Resulullah Efendimiz (S.A.V), Kur’anı tavsif ederken şöyle buyuruyor;

“Bu, Allah’ın yegâne dosdoğru yoludur.

Allah’ın kopmaz yegâne ipidir.

Hikmetlerle dolu zikirdir ve aydınlıktır”

Eğer inanan bir toplum, gerçekten hem dünyada hem ahirette kurtuluşu arıyorsa, mutlaka ve mutlaka bu yoldan geçmesi gerekir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de açıklamaya çalıştığım bazı önemli noktalardan birisi de budur ki;

Ne yazık ki Türkiye yıllardan beri pusulasını şaşırmış, ne yönde yürüdüğü belirsiz sistemlerle yönetilmiş durumda.

Bakınız, mübarek Ramazan ayındayız..

Ki tüm İslam dünyasının kalbi derinliklerine yerleşmiş, kutsal olan bir ibadet ayı…

İnsanları Rabbine yaklaştıran bir zaman süreci iken…

Esefle belirtelim ki İstanbul’un cihangir semtinde iki gün önce caminin karşısında alkol alıp nara atan, kendini bilmez, ne idüğü belirsiz bir gruh, yolda geçenlerin yolunu tıkayarak, provokatör bir harekette bulunmaları, kabul edilemez..

Elbetteki oradaki sakinler, camiye gidenler, yoldan geçen vatandaşlar olup bitine karşı rahatsız olmaları, kaçınılmazdır.

Provokatif bir hareketle, bağrışlarla kirli niyetlerini ortaya koyan provokatör hıyanet erbapları oradaki insanları tahrik etmeye çalıştılar.

Elbette ki Müslüman’ın inandığı yüce dinin gereğini yerine getirmek için, der demez bazı infiallerde bulunmamak elde değil..

Bunu dahi fırsat bularak, kendi küfür ve zulmüne malzeme yapan bu kesim, "irticacılar mahalleyi bastı" gibi suçlamalar getirdiler.

Ve buna da, “Türkiye’de demokrasi yok” ve “yaşam ve düşünce özgürlüğüne ipotek konuldu” denildi.

Ne yazık ki bazı resmi ağızlar dahi huzursuz olan mahalle sakinlerine eleştiri getirdiler, hatta kınamaya kadar gittiler..

Demek anlaşılan budur ki;

Hala da “Yeni Türkiye” dediğimiz bir Türkiye’de yine çifte standart oyunlar oynanıyor.

Demokrasiyi dahi nalenci keseri gibi tek taraftan yontuluyor olması, doğrusu bu halkı oldukça ümitsizleştiriyor.

Devletin adalet ve hukuk çerçevesinde, adaletten, hukuktan, geçmişimize yönelik örf, adet, gelenek ve göreneklerden dem vurulurken…

Malaessef hala da medeni dediğimiz “Yeni Türkiye”mize meşale yakan iktidar partisi ne yazık ki halkın ne söylediğini ya anlayamıyor veya da halkın istek ve arzularını doğru dürüst okuyamıyor.

Sokak çapulcusunun rahatsız ettiği halka “Demokrasi yok” ama ona “Demokrasi ve yaşam özgürlüğü var” diyor.

Halkın demokrasinin nimetlerinden faydalanma hakkı yok.

Ama sarhoşa demokrasi hakkı veriliyor.

İnanın, sevgili okurlar.

Korkunun ecele faydası olmadığı bir gerçektir.

Kültürümüze eskiden beri mal olmuş bir hakikattir ki hiçbir zaman korkunun ecele fayda veremeyeceği açık ve nettir.

Cumhurbaşkanımız da zaten açıkca söylüyor…

İki gün evvel ki Cemal Reşit Rey Konser salonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a “Sayın Başkan cesur olmak gerekir” diyerek cesareti tavsiye ederken, bu tür olayları da kapsamına alması gerekir.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Bir ülke içinde inananlar var olduğu müddetçe, o ülke, ülke olabilir.

Huzur getirilebilir.

Bereket ve uğur kazandırılabilir.

Eğer inananların inancına saldırı yapılırsa, saldırgan zalimlerin yanına demokrasi adı altında devlet, hükümet ve iktidar himayesi görünüyorsa, vay bu memleketin haline!

Öbür yandan, bir akademisyen din adamı İlahiyatçı bir hoca TRT 1’de bir sohbet esnasında sorulan bir soruya karşılık “Namaz kılmayan hayvandır” demesi ne yazık ki “Yeni Türkiye”de tarihiyle yeni tanışan bir ülkede horlanıyor.

Hem de resmi dillerden hakarete uğruyor ve tüm ilmi kariyerler elinden alınıyor.

Adeta kamuoyu nezdinde nerdeyse hain ilan ediliyor.

Oysaki o hoca bilimsel konuşmuştur.

Kur’an ayetlerinin mealinden iktibas edilmiş bir konuşma.

Kur’an demiyor mu;

“İnnehum kel en’ami”

“Onlar, hayvanlar gibidir”

“Belhum adallu”

“Belki hayvandan daha aşağıdırlar” diyen Kur’anımızdır.

O akademisyen hoca da Kur’andan iktibas ettiğini söylemiştir.

Niye birilerinin zoruna gidiyor ki?

Bu memlekette darvinizm düşüncesi, ideolojisi söz konusuysa ve okullarda okutuluyorsa, niye “Namaz kılmayan hayvandır” diyen adam suçlanıyor.

Darvinizm demek maymundan türeme, üreme demektir.

Maymun eğer hayvan ise bu mezhebe inananların da hayvan olmaktan huylanmaması demektir.

Bu akademisyen hocaya “Boş konuşuyor, zırvalıyor” ifadelerini kullanan Başbakan bize göre haksız yere konuşmuştur.

En derin saygı ve sevgilerimle.