TERÖR REZERVİ EMPERYAL DEVLETLERİN DERİNİNDEDİR!?
Eklenme: 6/13/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi bugün yeryüzü özellikle Türkiye’miz, özellikle de Ortadoğu ülkeleri, ne yazık ki yıllardan beri terör belasından bir türlü kendilerini kurtaramıyor.

Terör odaklarının kaynakları bir türlü keşfedilemiyor.

Herkes rastgele terör deyip duruyor.

Terörün çeşitlendirmesi var, renklendirmesi var, biçimlendirmesi ve makyajlaması var.

Bu durum paralelinde terör saldırılarıyla karşı karşıya kalan bizler, yani Türkiye olarak terörle mücadele etmekten tabiri caizse başımızı kaşıyamıyor haldeyken, elbette ki kaynak arama ve teşhis koymada biraz geç kalınıyor.

Son günlerde PKK terör örgütünün teröristleri iş başında…

Aktif bir şekilde yol kesiyor, jandarma ve emniyet karakollarına saldırı düzenliyor, araçları patlatıyor vs.

Ama mutat olarak bizim de hükümetin yanındaki medya grupları olarak hep aynı teraneyi kullanıyoruz, aynı ifadeler…

20 sene evvel ne gibi sloganlar kullanılmışsa, bugün yeniden aynen o sloganlar kullanılagelmektedir.

“Vay şu kadar terörist ele geçirildi, vay şu kadar terörist etkisiz hale getirildi, vay şu kadar cephanelik bombardıman edildi, yıkıldı, yakıldı”

Ama tüm bunlara rağmen, zerre kadar bir eksiltme yok.

Her gün yeni yeni şehitlerin ana baba ocaklarına kor ateşi düşüyor…

Gencecik bayanlar dul kalıyor, nice bebeler yetim kalıyor.

Tabi elbette ki hükümetten bu mücadelede zerre kadar bir eksikliğinin varlığını söylemiyoruz.

Söyleyemeyizde…

Çünkü mücadele görüntüsü ortadadır.

Ancak bir türlü sonuç alamamanın endişesindeyiz.

Bize göre hastalık var, ama teşhis konulamıyor.

Teşhisi olmayan bir hastalığın tedavisi pek mümkün olmaz…

Dünya keferetül fecerelerinin, yani emperyal güçlerin varlığı ve kendilerine hayatiyet kazandırmaları, bugün değil yüz elli seneden beridir Osmanlının başına ördükleri çoraplar, kesinlikle bugün aynı o güçler, içteki piyonların işbirliğiyle saldırmaktadırlar.

HELE HELE ERDOĞAN GİBİ BİR DEVLET BÜYÜĞÜ KARŞILARINDA VAR İKEN…

Tabiatıyla içlerine sindiremiyorlar...

Ha bire kumpaslar kuruyorlar…

Türkiye'nin ve Ortadoğu İslam ülkelerinin başına "çorap" örüyorlar.

Hem de bukalemun gibi renk değiştirerek…

***

Bakınız.. Yusuf el Karadavi…

Diyor ki;

“Zorba ceberuti güçler, geleceğimizi karartıyor.

Hem de çok tehlikeli emtialarla.

Yani para ve diğer güçleri harcamasının yanı sıra bir de askeri güçlerini oldukça İslam ülkelerine karşı kullanıyorlar…

İslam’a karşı yapmış oldukları düşmanlık ve o düşmanlığın hem de hain güçlerin ittifak içerisinde birleşerek İslam’a karşı besledikleri kin ve nefret tek bir yönden gelmiyor…

Bir çök yönden geliyor…

Değişik renklerle, değişik pozisyonlarla, değişik versiyonlarla yola çıkarak, tahribatta bulunuyorlar…

Demek anlaşılan budur ki petrol rezervi nasıl Arabistan çöllerinin derinliğinde aranıyor ve bulunuyorsa, kesinlikle terör rezervi de ABD’nin ve diğer haçlı ülkelerin derininden aranmalı ve çıkarılmalıdır…

Yüz sene evvel Britanya’nın hileli oyunları, yani İngiltere’nin hileli mekir ve oyunları, Osmanlıyı nasıl içten vurduysa; bugün aynı hile ve mekir oyunları sahnelenmektedir…

O dönemde, Osmanlıya az mı tuzak kuruldu.

O zaman terörün adı yoktu, ama versiyon değişikti…

O günkü versiyon, pozisyon farklı idi..

Renk değiştirilerek başka pozisyonlarla yola çıkarak, ortalığı karıştırıyorlardı..

Ülkeleri ve milletleri "birbirine" kırdırıyorlardı…

***

Cumhurbaşkanının dediği gibi;

“Yeter artık, bıktık.

Suudi Arabistan gibi bir Hadim-ül Harameyn-i Şerifeyn ismine layık olan bir devlet olması hasebiyle, gönül arzu ediyordu ki kendilerini o isme layık görsünler ve mezhepçilik hastalığıyla yola çıkmasınlar.

Katar gibi mağdur ve masum Müslüman kardeşlerinin üzerine emperyalist haçlıların hakimiyetini uygulamasınlar.

Onların direktif ve talimatlarıyla hele hele bir ay önce Suudi Arabistan krallığını ziyaret eden Donald Trump'ın, Suudi Arabistan Kralı Selman ile Mısır’ın cani, katil, uşak, darbecisi hain Sisi ile beraber Kılıç dansı yapıyor olmasını unutmamak lazım.

Üçlü ittifak içerisinde dünya kamuoyuna poz veriyorlardı.

O fotoğraf Sisi ve Trump’a layık bir fotoğraf olabilir.

Çünkü onlar katil ve kan emicidir.

***

Fakat Suudi Arabistan kralı onlara mihmandarlık yaparken büyük bir aşkla fotoğraf çekmesi bize göre büyük bir yanlıştır ve telafisi olmayan bir tehlikedir.

Katar Müslümanları umre yapmak üzere Ramazan-ı Şerif’te Mekke-i Mükerreme’ye gelirken Suudi güçleri tarafından Mescid-ül Haram’a alınmaması ve geri çevrilmesi bize göre çağımızın en iğrenç bir ayıbıdır…

Zulümdür ve ihanettir…

İslam’a karşı, Harameyn’e Şerifeyn’e karşı saygısızlıktır…

En hafif bir deyimle söylersek; yapılanlar ihanettir.

Orası yalnız Suudi hükümetinin değil…

Tüm İslam dünyasının Mescid-ül Haram’ıdır…

O toprak, her ne kadar tapusu orayı gösteriyorsa da tüm İslam dünyasının bireyleri o mülkiyette hissedardır.

Hiçbir güç oradan kimseyi alıkoyamaz.

***

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, dünkü yapmış olduğu bir konuşmada tüm bunları dile getirdi…

Getirmeye de devam ediyor…

Ve diyor ki;

“Tüm gücümüzle Katar halkının yanındayız, onlar kardeşlerimizdir.”

Gerçekten oraya gıda yardımı yapmak, ambargo konulan malların girişine karşın Türkiye’den tırlarla mal gidip orada marketlere konuluyorsa, bu berekettir, Türkiye’nin şerefidir ve mücahedesidir.

En derin saygı ve sevgilerimle.