TERÖRİZM’İN KRALI KİM? (II)
Eklenme: 6/8/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemize başlık olarak kullandığımız “TERÖRİZM’İN KRALI KİM?” yazımızın ikincisine bugün de devam ediyoruz.

Bu terör meçhulunun muammasını az da olsa deşifre etmeye çalışırken, bugün de bizi kanıtlayan körfez olaylarının başında gelen Suudi Arabistan ve Katar olaylarına yeni bir ekleme olarak İran Meclisine DEAŞ teröristleri tarafından yapılan saldırı…

Tabi ki, yine İran'da merhum Ayetullah İmam Humeyni’nin kabrine yapılan saldırıları…

Yani bir günde iç içe yapılan iki saldırı...

12 ölü..

Onlarca da yaralı var..

Saldırıları, üstlenen DEAŞ örgütü…

Görünen o ki; DAEŞ üzerinden, Ortadoğu’ya oynanan oyunların dik alası "icra" edilmek isteniliyor.

Bu da, zirveye tırmandıkça tırmanan köklü bir terör varlığının gerçeğidir.

Amerika Başkanı W. Bush’un zamanında Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan proje, her ne kadar Amerika Başkanları değişiyorsa da, devlet politikası olarak sürekli devam ediyor.

Yani Amerika’da herhangi değişik bir ideoloji yoktur.

A partisi de olsa, B partisi de olsa, C partisi de olsa, ne olursa olsun, devlet sistematik olarak emperyalist anlayışın hakimiyetini sürdürmektedir…

Ki, Ortadoğu üzerinde hatta dünya üzerinde hâkimiyetini bu minvalde, sürdürmek istiyor…

Ve de; sömürüyor.

Kısacası, dünyanın üzerine emperyalizmin hegemonyasını kurmaya çalışmaktadırlar…

Ve de devam ettiriyor…

***

Evet, sevgili okurlar...

Bilindiği üzere yaklaşık bir ay önce Donald Trump Suudi Arabistan’a gitti…

40 İslam ülkesinin yetkililerini toplayarak adeta onlara başkanlık etti…

Direktifler verdi…

Emirler yağdırdı…

Daha sonra da Vatikan’a gidip Papa’nın huzurunda eğildi…

Papa’dan almış olduğu gizli talimatı, bu gezi sonrasında harfi harfine uygulamaya başladı.

Bakınız, bu uygulamaları hangi ülkeler vasıtasıyla yapıyor?…

Geçmişte olduğu gibi...

Yani bazı İslam ülkelerinin başındaki satılmış, piyon uşakları kullanarak bu işi gerçekleştiriyor.

Dün de aynı tarzda ifade etmeye çalıştığım olay, Katar’ın doğalgaz zenginliği söz konusudur, emperyalist ülkeler onu ele geçirmek istiyorlar.

Hem de başı çeken de ABD'dir.

Ve İsrail’in Dicle-Fırat arasındaki vaat edilen coğrafyayı ele geçirme projelerini ikmale getirilmesidir..

Yıllar yılıdır; "Büyük Ortadoğu" projesinden söz ediliyor…

Yani her gün biraz daha dev adımlar atarak “Ben geliyorum” deniliyor..

Ki buda açık ve nettir.

Hele hele İran’a DEAŞ terör örgütünün saldırması ve İranlı yetkililer tarafından bu saldırı Suudi Arabistan tarafından yapılmış denilmesi, gerçekten çok dikkat çekicidir, üzücüdür ve tehlikedir.

Amerika, her gün biraz daha "Büyük Ortadoğu" projesinin hedefine adım adım ulaşıyor.

Şia ve mezhepçilik kavgasını Amerika çok net okuyabiliyor.

Kendine ders olarak okuyup ezberlediği bu proje açık ve nettir…

Bu her iki İslam devleti arasında; mezhepçilik zehrini kusturuyor…

* * *

İnanın, sevgili dostlar.

Bunların ana hedefi, ne İran’dır, ne Katar’dır, ne şudur, ne budur?

Evet, o da var ama büyük hedef İsrail adına "Büyük Ortadoğu" projesinin uygulanmasıdır…

Türkiye, başta Erdoğan olmak üzere bu projenin hedefindedir.

Allah korusun demekten başka da bir şey diyemiyoruz.

Ama İslam dünyası ne yazık ki bugün sadece İslam’ın yüksek değer taşıyan yüce ismini kullanarak “Ben Müslüman’ım” derse de ama ne yazık ki hiç de öyle değil.

Eğer gerçek Müslüman olma şerefine nail olmak istiyorsak, İslam ittihadı etrafında birleşmemiz lazım.

İslam birlikteliği vazgeçilmez temel unsur olmalıdır…

ABD emperyalizmine kölelik kapısını kapatmalıyız.

Bunu yapmadığımız müddetçe, yalnız söylemlerle İslam kelimesini kullanmakla bir yere varılamaz.

Bilakis oldukça gerilemeye gideriz.

Zira İslam; Barış ve Kardeşlik dinidir.

İslam’ın en üstün zirvesinde yer alan cihat ruhudur, cihat da Müslümanlar arasında iç kavgaya, iç çatışmaya yönelik değildir, emperyalist küfür dünyasına yönelik olmalıdır...

Bugün İslam dünyasında cihat kavramı dahi nerdeyse yozlaşmış durumda.

Herkes cesaret edip telaffuz dahi edemiyor…

Bu nedenledir ki İslam dünyası her gün biraz daha küçüldükçe küçülüyor.

Zira İslam’ın ana ruhunu arka plana atmış, sadece maddeperestlik, doğalgaz ve petrolün satışıyla ayakta kendini görüyor…

Ne yazık ki, Allah’ın yüce gücünü ve kudretini unutuyor.

Onun için, emperyalist kefereler şımarak olarak üzerlerine gidiyorlar.

Birilerine talimat veriyorlar…

Bilenmiş bir ustura halinde saldırıyorlar..

Tüm bunlara rağmen, ümit var oluruz ki bize göre ve İslam büyüklerinin tespitlerine göre Ortadoğu ülkeleri üzerine oynanan oyunlar, hem de emperyalizmin kirli oyunları çok kısa bir süreçte geri tepecektir…

Uygulayanların başına çarpacak ve inşallah beyinlerini de dağıtacaktır.

Açtıkları kuyuya kendileri düşecektir…

Zira dün de Üstat Bediüzzaman Hazretlerinden örnek getirmiştik..

Ve demiştik ki;

“Yakinim var ki İstikbal semavatı ve zemin-i Asya behemahal olur teslim yed-e beydaye İslam’a.

İstikbal, İslam’ın parlayan nurlu eline teslim edilecektir.”

Tüm bu görüşleri takviye eden ana dayanak, temel nokta, yüce Kur’anımızdır.

Bakınız, yüce Kur’an-ı Kerim’in “Tevbe” suresinin 32 ve 33. Ayeti bize neleri bildiriyor?

32. ayetin meali;

“İnkârcı gruplar Allah’ın nurunu ağızlarıyla (boş ve mesnetsiz söylemleriyle) söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasa da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez ve tamamlayacaktır da.”

33. ayet ise mealen şöyle buyuruyor;

“Müşrikler istemese de o İslam dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. “

Müşrikler istemese de "Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez" ifadesi kafirlerin hoşuna gitmese de müşriklerin canını da sıksa Allah’ın nurunu mutlaka tamamlayacağı ve buna kimsenin engel olamayacağı müjdesini vermektedir.

Bu vaat sadece asrı saadette değil…

Günümüzde de her zaman müminlerin kalplerine güven ve huzur aşılamıştır.

Ve onların geçilmez gibi görünen engelleri aşarak yollarına devam etmelerini, inkârcıların bütün hile ve tuzaklarına rağmen, insani normları aşan gayretleriyle hedeflerine doğru ilerlemelerini sağlamıştır.

Çünkü Allah (C.C), inananların mutlaka galip geleceğini ve kendisinin her zaman onlara yardım edeceğini ve böylece nurunu tamamlayacağını müjdelemiştir.

Biz de bu minval üzere siz değerli okurlarımızla paylaşmak istediğimiz ana nokta bu; ümit var olunuz.

Terörün bu kavga, gürültü, kargaşa ve kan emiciliği, kaynağından onlara geri tepecektir ve başlarını yiyecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.