TEVHİDİN YEMİN VE SÖZLEŞMESİ (II)
Eklenme: 4/20/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman olduğu gibi, bugünkü sohbetimizin ana teması ve gerçek stratejisi toplumumuzun Tevhid inancına dayalı vahdetin yani birlikteliğin korunmasına, muhafaza edilmesine yöneliktir.

Bu birlikteliğin adı "İttihadı İslam’dır" ve İttihadı Muhammed-i (a.s )dir.

Bu inanç paralelinden yola çıkarsak bir fiil olarak tüm dünya Müslümanlarını kapsıyor.

Bu ittihad, bu birliktelik, sadece Türkiye’ye mahsus değildir.

Zira bu cemaat yeryüzünü kapsayan 1 milyar 700 bin gibi büyük bir nüfus potansiyelini bünyesine taşıyan "İttihadı Muhammedi’dir" (S.A.V).

Ümmetin birlikteliğidir.

Bunun içinde Türkü de var, Arap’ı da var, Kürdü de var, Çerkez’i de var, Abhaza’sı da var, Amerikalısı da var?

Kısacası; batılısıyla-doğulusuyla herkes var.

Var da var.

Bu İttihad herhangi bir yıkılmaya ya da yıpranmaya veya çökmeye müsait olmayan Çin Seddi’nden daha güçlü bir seddir.

Bu seddin, yani bu yüksek duvarın temel taşı Kuran’dır ve Hz. Muhammed’dir.(S.A.V)

Elbette ki, bu birlikteliğin ve vahdetin dayanak noktası İslam’dır.

Bu İslam’ın yeryüzünde yayılmasına en çok hizmet veren ise Devr-i Saadetten sonra, Emevilerden ve Abbasilerden sonra, Selçuklularından tutun da, Osmanlılara kadar ve günümüze kadar uzanmış durumdadır.

Her ne kadar, zaman zaman, bu birlikteliğe fetret dönemi girmişse de fakat inanan nice kahraman ecdat ve devlet büyüklerinin sayesinde bunlar atlatılmıştır.

Selahhadini Eyyubi’den tutun da, Alpaslanlara kadar.

Gazi Osmanlardan tutun da, Fatih’lere kadar, Yavuz’lara kadar ve günümüze kadar..

Böylece, tarih boyu oluşan ümmetin bu intisabı küfrün, inançsızlığın, sosyalizmin, komünizmin, siyonizm’in veya herhangi bir küfür emperyalizminin, kirli mezalimi ve kötü niyeti etki edemez.

Geçici olarak, her ne kadar zaman zaman son yüzyıllık bir fetret gibi, yakın tarihimizde bir kesinti söz konusu olmuşsa da yine Türkiye’de şahlanan, parlayan bir ümmetin sesi vardır..

Bugün yeniden yükseliyor.

İnşallah bu yükselen sesin koruyucusu ve baş temsilcileri de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sarsılmaz iman gücüdür…

Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun iman ve izan çabasıdır.

Bu nedenle diyoruz ki;

ÜMİT VAR OLUNUZ.

Başta PKK terör örgütü olmak üzere, yıllardan beri, gizliden gizliye devletin bünyesine yerleşmiş küfür ve hıyanet şebekeleri inşallah kırılmak üzeredir ve kırılacaktır.

Risale-i Nur küfrün belini kırmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri zaman zaman bu ifadeyi kullanmıştır…

‘’Bu hakikatin, yani bu tevhide dayalı bu ittihadı Muhammed’in (a.s) esas temeli, şarktan garbe kadar, yani doğudan batıya kadar, genup’ten şimale kadar yani güneyden kuzeye uzanan bir temeldir.’’

Merkezi Mekke’de bulunan Mescid-i haramdır.

Medine’de bulunan Mescid-i Nebevidir.

Bu oluşan, gelişen ve tarih boyu uzana gelen gerçeğin, birlikteliğin dayanak noktası ilahi tevhittir.

Yani Allahın tevhid inancıdır..

Buna da Tevhid-i ilahi denir.

Bunun sözleşmesi iman gerçeğinden gelmektir.

Buna da Peyman ve iman denir.

Bunu güzelleştiren, pekiştiren, güçlendiren, yeryüzündeki en önemli düzen ve nizamnamesi de Hazreti Muhammed’in (S.A.V Sünnet-i Seniyesi’dir.

Bundan meydana gelen kanunnamesi ve anayasası, Kuran’da geçen emri, maruftur.

Yani güzel işleri yapmaktır…

Nehy-i münker’dir..

Yani kötülükleri de toplumun arasından sıyırıp atmaktır.

Bunların toplama merkez gücü; medreselerdir, camilerdir, cemaatlerdir ve bunların uzantısı ilelebet, ebediyete kadar bütün İslam fikirlerini yayacak Allaha dayanan ana güçlerdir.

Bu itibarla; üzerinde durmamız gereken gerçek, başta Türkiye olmak üzere toplumun arasında dışardan ithal edilmiş, batı dünyasının kirli, yıpratıcı birer fitne unsuru durumunda olan yanlış ideolojilerdir.

Türkiye için ve İslam dünyası için Laikçilerin varlığıdır

Ve bu paralelde devleti yıllardan beri kirli ideolojilere saplatan Kemalizm anlayışıdır.

Cami ve medreselerimizi bize kapattıran bu şeytani üçgen içerisinde kendini gösteren Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı okudur ve geçmişe yönelik şeflik ve dipçik dönemlerinin mezalimidir.

Ve bunlara alkış tutan göz kırpan da haçlı emperyalizmdir ve Siyonizm’dir…

Yine bu paralelde yaşayan başta Turancılık ve Jön Türklerin oluşması ile yeni yeni, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Kürt kardeşlerimizin midelerini bulandıran inanç ve İslam’a dayanmayan mutlak bir Sosyalizmden ibaret olan Kürtçülük taassubudur.

Bu nedenle;

Gerek Cumhurbaşkanı olsun, gerek Başbakan olsun, dünkü değişik platformlardaki konuşmaları bizim söylediklerimizi bir bir kanıtlamaktadır ve aynı görüşlerimizi onaylıyorlar ve hükmen parmak basıyorlar.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, 24. Muhtarlar Buluşmasında konuştu.

Yabancı basının, Türkiye ve şahsı hakkında yaptığı dezenformasyonlara, terörle mücadele konusunda AP’nin, Türkiye raporuna ve Fetö’ye dair değerlendirmelerde bulundu.

ABD’de kendisini protesto etmeye Fetö elemanları ile PKK’lılarla ve Ermeni lobisiyle birlikte gelen HDP’lilere tepki gösteren Erdoğan şöyle dedi;

‘’ Onları karşımda görünce içim acıdı. Eyvah dedim.

Çünkü bu vatanın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, tek kişinin bile böyle ihanet içinde olacağını düşünememiştim’’

Dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili olarak ta Erdoğan şöyle dedi;

‘’Sabretme dönemi bitti. Şimdi harekete geçme zamanı.’’

Özetle konuşmasına şöyle devam etti.. Satır başları şöyle...

‘’İslam İşbirliği Teşkilatı, İstanbul Zirvesinde biz, iyilikten, adaletten ve barıştan yana tavrımızı gösterdik. Zulüm etrafında birleşenler sadece zalimlerdir. İnsanlık, tarihi boyunca adaleti ve barışı aramıştır.’’

‘’Dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman var. Bunların ümmet bilinci ile birleşmesi lazım.’’

‘’İslam dünyasının içinde bulunduğu en önemli üç fitne var. Bunlardan biri terördür.’’

‘’Terörle mücadeleyi başaramasak bize yazıklar olsun.’’

‘’Önce demokratik açılım dedik olmadı, milli birlik ve kardeşlik dedik olmadı, en sonunda çözüm süreci dedik yine istismar edildi yine olmadı.’’

‘’Artık, bunların hepsi bir kenara.

Çözüm sürecine de ne dedik? Buzdolabına koyduk. Şimdi operasyonlar dönemi. ‘’

‘’Ne olacak bu operasyonlar döneminde?’’

‘’Bu iş bitecek.’’

‘’Biz, batı dünyasının ne kadar el altında terörle iş birliği yaptığının bilincindeyiz. ‘’

‘’Biz, bunları çok iyi biliyoruz. Bunlar cibilliyetinin gereğini yapıyorlar.’’

***

Evet, sevgili okurlar.

Başbakan Davutoğlu da Strasbourg’da dün şöyle konuştu;

‘’Bugün dünya satında bir insanlık sınavı yapılsa, bu sınavı onurla geçecek olan yegâne ülke Türkiye olacak."

Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi genel kurulunda Türkçe olarak hitabının ardından soruları yanıtladı.

Soru şöyle;

‘’Hükümetiniz demokrasiden uzaklaşan, büyük adımlar atıyor. Sosyal medyayı, medyayı kontrol ediyor. Gazetecileri kovuşturuyor. Hapse atıyor. Kürt azınlığa karşı muamelede zulümle dolu ve baskıcı tavrınız var. Avrupa Birliğinin parlamentosunun bir üyesi olmak istiyorsanız, bu çabaları nasıl görüyorsunuz?

AB müzakere sürecini ülkenizdeki demokratik tutumla ve doğrulukla nasıl bağdaştırıyorsunuz? ‘’

Bu soruların sorulması üzerine Davutoğlu, son iki yılda Türkiye’nin demokrasisini eleştirmek isteyen herkese bir cevap mahiyetinde 4 seçim gerçekleştirildiğini hatırlattı.

Davutoğlu;

‘’Türkiye’de son 4 seçimin Avrupa standartlarında eleştiri hakkının muhafaza edildiği, herkesin istediği dilde, istediği propagandayı, istediği ortamda gerçekleştirildiğine dikkati çekti. ‘’

Uzun uzadıya Avrupa Konseyi Parlamentosu meclisinde yaptığı konuşmanın hepsini buraya alma imkânımız yok.

Köşemiz de buna müsait değil.

Ama özetle şunu ifade etmek istiyoruz;

Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olsun, gerek Başbakan Sayın Davutoğlu olsun, Cumhuriyet döneminin gelen giden devlet adamları arasında; gerçekten birer seçkin insan olarak artık bilinmelidirler, tanınmalıdırlar.

Devletimizin başında bulunan bu zevatlar her şeyden önce, batı dünyasının samimiyetsizliğini, ciddiyetsizliğini bildikleri ve çok yakından takip altına aldıkları yaptıkları konuşmalardan cümlesi cümlesine anlaşılmaktadır.

Toplumun nabzını tutan böylesine devlet adamlarına bu ülkenin şiddetle ihtiyacı var.

Her zaman bu köşede aifade etmeye çalıştığımız gibi Allah’a sonsuz şükürler olsun ki; Bugün devletimizin başında yüzleri kıbleye dönen iki devlet adamımız var..

Gerçekten bu büyük potansiyelin önderliğini büyük bir başarıyla sürdüren Sayın Cumhurbaşkanıdır.

Bütün dünya liderleri ister isteyerek, ister istemeyerek onu parmakla gösteriyorlar ve istemeye istemeye de takdir ediyorlar

Bu da bizim için, yani ülkemiz için büyük bir gelişmedir ve de bir şanstır.

En derin saygı ve sevgilerimizle…