THE NEW YORK TIMES GAZETESİ VE SAİD-İ NURSÎ!
Eklenme: 12/26/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımda çağdaş medeniyet unvanını kimseye bırakmayan sözde medeni dünya, insanların oluk gibi akan kanlarına karşı süt dökmüş kedi gibi pis pis arkasından bakmaktadır demiştik.

Bu söz gerçekten yerinde bir söz ve muasır medeniyet seviyesine sözde tırmanmak isteyen ABD, BM ve NATO dhil Suriyede oluk oluk akan masum insanların kanına seyirci kalmaktadırlar.

20 aydan beri katledilen masum insanlar, evlerini ocaklarını terk eden aileler, harap olan yıkılan köyler, kasabalar had safhada olmakla beraber Ha yaptım, ha yapıyorum derken bir oyalama taktiğiyle zalim Esed işini götürüyor ve kan dökmeye devam ediyor.

Ve her nedense insanlık susmayı tercih ediyor.

Benim şahsen dikkatimi çeken, Rus ayısı denilen bir kızıl politika yaklaşık 15-20 sene önce Müslüman çeçenistan halkını tank paletleriyle ezip geçmişti.

Koskocaman kahraman bir halk Rus müstemlekesi altında yok olup gitti.

O zaman Rus devlet başkanı yanlış değilsem yine Putindi.

Bugün ise Rusyanın güdümünde olan Beşar Esed böyle acımasızca, manyakça, şuursuzca insanlık dışı kendi halkını katledip, durmaktadır.

Bu demek, Rusyanın kahraman çeçenistan halkına yapmış olduğu soykırımın bir nevi uzantısıdır.

Bu nedenledir ki, arkasında Rusya bulunuyor..

Evet, Rusya ve çinin bu destekleri devam ettikçe üçüncü bir cihan harbi söz konusu endişesiyle BMde bir türlü karar alamıyor.

* * *

Bugünkü sohbetimiz, dünkü sohbetimizin bir devamı olmak üzere biraz daha detayına inerek tarihi, bilimsel çok önemli bazı gerçekleri sizinle paylaşmak istiyorum.

Bakınız, dünkü yazımla hemen hemen paralellik arz eden Üstat Bediüzzaman Said-i Nurs Hazretlerinin Sünuhat isimli eserinde şöyle bir tespiti vardır.

Cemaat itibariyle görüyoruz ki, bir şahıs muhteris intikamıyla veya müntakim bir muhalefetle (intikam alıcı bir muhalefetle) arzuyu tazammun eden bir fikir ile demiş ki; İslam parçalanacak veyahut Hilafet mahvolacak (!)

Sırf o meşum (uğursuz) sözünü doğru göstermek gururunu, enaniyetini tatmin etmek için İslamın perişaniyetini el-iyazu billah maazallah, uhuvveti İslamiyenin boğulmasını arzu eder, demektir.

Hasmın (düşmanın) zulmü kafiranesini (kafir zulmünü) hayale gelmez celbezeli tevillerle adalet suretinde göstermek ister

Demek aynı minval taşıyan bugünkü sözde medeni dünya İslamiyeti dünyanın en ücra köşesinde bile olsa güçsüz bırakmak için kamuoyu nezdinde perişan, tutarsızlık ve birbirini desteklemeyen, birbirine sahip çıkmayan bir İslam leminin varlığını söz konusu olarak göstermeleri, maksatlı bir garazkrlığın dik alasıdır.

***

Bakınız, Üstat Hazretleri şöyle devam ediyor;

Medeniyet-i Hazire (Hazır çağdaş medeniyet) itibariyle görüyoruz ki, şu Medeniyet-i Meşume (uğursuz bir medeniyet) ile gaddar bir zulüm ilkesi beşerin eline vermiş ki, bütün medeniyetin güzelliklerini sıfıra indirip, melaikelerin Allaha karşı endişeli sorularını haklı çıkarıyorlar

Şöyle ki; yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Bakara Suresinin 30. ayetinde ruhlar leminde Allah ile melaikeler arasında geçen sorulu cevaplı konuşma şekli, yani melaikelerinin endişeli cevabını onaylarcasına bugün yeryüzünde kan dökülüyor.

***

Ayetin başlangıç şekli mealen şöyledir;

Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz demişler. Allah da, Ben sizin bilmediğinizi bilirim demişti

Bu paralelde Üstat Hazretleri şöyle devam ediyor;

Medeniyet-i Hazire (Hazır çağdaş medeniyet) itibariyle görüyoruz ki, şu Medeniyet-i Meşume (uğursuz ve acımasız bir medeniyet) ile gaddar bir zulüm ilkesiyle beşerin eline vermiş ki, bütün medeniyetin güzelliklerini sıfıra indirip, melaike-i kiramın Yeryüzünün hkimiyeti bozgunculuk çıkaran, kan dökenlerin eline mi veriyorsun ya Rabbi? endişeli cevaplarını bugün yeryüzünde göstermektedir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Üstat Hazretleri şöyle diyor;

İşte bir köyde bir hain bulunsa o köyü masumeleriyle (suçsuz kadınlarıyla) imha etmek veya bir cemaatte bir asi (isyankr) bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla yok etmek veya Ayasofya Camii gibi milyarlara değer mukaddes bir binaya (kutsal bir yapıya) zulüm kanunlarına serfulu etmeyen birisinin tahassun etmesi (oraya sığınmasıyla) onu yakalamak için kocaman o binayı yıkmak gibi en dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetva veriyor

Acaba bir adam, kardeşinin günahıyla hak nazarında müstevli olmadığı halde (istilacı olmadığı halde) nasıl oluyor ki bir köyün veya bir cemaatin binlerle masumları bir hiç uğruna kısa bir süreç içerisinde kötü huylu ihtilalciden hali kalmayan bir ülkede veya bir mahallede bulanan bir serkeş, başıboş adamın isyankrlığıyla hiç münasebet olmadığı halde o masum insanları mesul tutmak ve suçlu gösterip, o hain zalimlerin eliyle yok etmek

Ne kadar tehlikeliyse bugünkü Suriyedeki ve diğer İslam ülkelerindeki yapılan kanlı mezalim, yıkıcı, fesat unsurlar, aynen bu hadiselerde aktarıldığı gibi, meydana gelmektedir.

Hem de çağdaş, medeni dünya(!) adını taşıyan bir dünyanın gözleri önünde.

Bu nedenle İslamın ana kaynağı olan yüce Kuran, Müslümanlara şöyle haykırmaktadır:

Allahın ipine topluca sımsıkı sarılın ve bölünmeyin, dağılmayın

Bu emri paralelinde hareket etmek gerekir.

Kendine çağdaş, medeni dünya adını veren BMe karşı İslam dünyası dik durmalı ve topluca dayandıkları ana kaynak olan Kuran-ı Kerimin ilkeli prensipleriyle hareket etmeli.

Yoksa aksi takdirde yine Üstat şöyle buyuruyor;

Ümmet-i İslamiyenin ahkm-ı diniyeye (dini hükümlere) karşı gösterdiği ihmal karşısında bugün başına gelenin kaçınılmaz takdiri ilahidir, demek.

Zira İslamın yüzde doksanından ibaret olan, olmazsa olmazı olan zaruri gerçeklerinden ibaret Kuran ve sünneti seniyyeden sırt çeviren bir İslam dünyası, nereden ve kimden medet bekleyebiliyor ki?

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

ABDde yayınlanan New York Times gazetesi, Bediüzzaman Said-i Nurs Hazretlerinin geçmişe yönelik hayatını analiz ederken şöyle bir haber yazmıştır;

ABDnin ciddi gazetelerinden New York Times gazetesinin Avrupa baskısında Susanne Gützen imzalı yorum haberlerde askeri bir cuntanın 12 Temmuz 1960 gecesi tanklarla Bediüzzamanın mezarını çevirdiğini, balyozla mermer mezarını parçalayarak kefenli vücudunu alıp, götürdüğü belirtildi

Uzmanların görüşlerine yer verilen haber şöyle devam ediyor;

Karizmatik İslam limi olan Said-i Nurs

Ceset bir ordu aracına taşındı

Urfa şehrinin dışında olan bir havaalanına çok sıkı korunan sokaklardan geçirilerek götürülen cenaze, daha sonra da hiç kimsenin görmediği bir askeri uçağa konuldu.

Naşının kaçırılması olayı 1960 darbesinden 6 hafta sonra oldu.

Ankarada askeri bir cunta iktidara el koymuştu, bu ülkenin geri kalan yüz yıldaki demokrasiyi rafa kaldıracak darbe serilerinin ilkiydi

Karizmatik İslam limi olan Said-i Nursnin cesedi o yılın Mart ayında binlerce talebeleri tarafından yas tutularak Urfada defnedilmişti

***

Haber şu başlıkla devam ediyor;

Nurcular Atatürk tarafından caydırılmak istendi

İslam alanında uzman ve Fatih Üniversitesi öğretim üyesi olan İhsan Yılmaz; geçen hafta verdiği röportajda Askeri yöneticiler, Said-i Nurs muhalefetin sembolü haline geleceğinden ve onun mezarının anti-Kemalizm türbesi olacağından endişe ediyordu dedi.

Yılmaz; Cesedi yok etme taktiği kısa vadede iş gördü dedi.

Bediüzzamana açıkça destek veren ve onun ilkelerini benimseyen takipçileri, dinin toplum üstündeki etkisini azaltmak için cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından caydırılmak istendi.

Fakat uzun vadede işe yaramadı. çünkü o Risale-i Nuru yani Nur Mektuplarını telif etti ve onun talebeleri tarafından gizlice çoğaltılarak dağıtıldı. Nursnin fikirleri Türkiyede hala yankılanmaya devam ediyor. Türkiyenin İslam kimliğine eşsiz bir şekilde ilham veriyor ve onun başlattığı hareket, toplumu ve siyaseti şekillendiren güçlü bir inançtır.

BEDİÜZZAMAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN EN ETKİLİ LİMİ

Bediüzzamanın Türkiye Cumhuriyetinin en etkili din limi olduğunu söylemenin abartı olmayacağını belirten gazeteci-yazar Mustafa Akyol da İstanbulda röportaj verdi.

Şimdi, ülkede ordunun gölgesi önemini yitirdi ve yargı dokunulmazlığı ise iki sene önce yapılan bir referandumla kalktı

DEVLET SAİD-İ NURSYE ÖZÜR BORçLUDUR

Devlet Said-i Nursye özür borçludur diyen iktidar partisi komisyon üyesi Selçuk Özdağ, Cesedin bulunması devlet ve halk arasında hayati önem arz etmektedir dedi.

Bu amaçla, 1960 cuntasının hayatta kalan üyelerini sorguladı, Said-i Nursnin son dinlenme yeri hakkında bilgi edinmek için devlet arşivleri incelendi, fakat cuntanın 38 üyesinden ve bugün yaşları 85 ve 83 olan Ahmet Er ve Numan Esin konu ile alakalı bilgilerinin olmadığını komisyona söylediler

Devamı yarın.

En derin saygılarımla.