TİLKİLER ASLANLARIN BENDİNİ AŞAMAZ!
Eklenme: 8/3/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

CUMHURİYET GAZETESİ VE EFSANEVİ YAZAR MÜSVEDDELERİ başlıklı üç günlük yazı serimiz anlam itibariyle yine devam edecek.

Ama bu kez başlık olarak TİLKİLER ASLANLARIN BENDİNİ AŞAMAZ ifadesini kullandık.

Bilindiği gibi geçen yüzyıllık yakın tarihimizdeki tüm olup bitenleri ve kapalı kapılar ardında saklanmış tarihi gerçekleri deşifre etmeyi, tilki ve çakalların, yazar-çizer müsveddeleri ve amigo müsveddelerinin ipliğini pazara çıkarmayı yıllardan beri kendimize şerefli bir görev olarak telakki etmişiz.

Yüce Allahtan başka hiçbir engel önümüzde göremiyoruz, tanıyamıyoruz.

Zira demokratik hukuk ilkeleri çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi paralelinde konuşuyoruz, yazıyoruz, anlatıyoruz.

Ama tüm bunlara rağmen, bizim bu gerçekleri içine sindiremeyen yarasalar da olacaktır.

Tabiatıyla yarasalar güneş ışığından rahatsız oluyorlar ve çıplak olduğu için de güneşin karşısına çıkamıyorlar.

Ancak gece karanlığından faydalanarak kendilerince bir şeyler yapmak istiyorlar.

Peki sormazlar mı, eğer yarasa güneş ışınlarına dayanmıyorsa güneşin suçu ne?

Kendisi çıplak, kendisi dayanıksız.

Bir de ayriyeten tilkiler ve çakallar, hiçbir zaman aslanların bendini, halkalarını kırıp geçemezler.

Bırakın bendini aşmalarını, aslanların bulunduğu semtlere bile cesaret edip yanaşamazlar.

Hani merhum Akifin dediği gibi;

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

* * *

Yakın tarihimizdeki geçmiş manzaralara baktığımız zaman, bugüne kadar hiçbir çılgın, çakal, tilki bizim bendimizi aşamamışlardır.

Bundan sonra da aşamayacaklarına inanıyoruz.

Dış mihrakların, yani haçlı emperyalizmi ile Siyonist emperyalist mason kafaların gölgesinde taşeronluk yapmalarına rağmen ve kendi özbeöz milletinin, vatanının, devletinin aleyhinde çalışmalarına rağmen, bugüne kadar onları besleyen mihraklar onlara bir yarar getirmemişler, getirmiyorlar.

Bundan sonra da getiremeyecekler.

Dünkü sohbetimizde de şu satırlara yer vermiştik;

Tarih boyunca kirlenmiş, satılmış ajan kalemler veya politika alanındaki piyon uşaklar, yazarçizer müsveddeler bu devirde ellerinden geleni ardına koymamışlardır.

Devlet yanlısı görünmüşler, devleti içten kemirebilmişler.

Devletin birçok önemli kurum ve kuruluşlarına sızabilmişler, devlet imknlarını kendi gazetelerine sağlayabilmişler.

Devletin resmi ilan pastasının çoğu kendilerine aktarılmış ve bunlar palazlandıkça palazlanmış, ama bununla da yetinmemiş.

Dünkü bu ilginç ve tarihi tespitlerimize ilaveten diyoruz ki bu ülkede özellikle bu Güneydoğu Anadolu coğrafyamızda Diyarbakır ve diğer çevre illerinde ne idüğü belirsiz insanlar şerefli, izzetli Kürt halkının kutsal değer ve isimlerini kullanarak ABD, İsrail ve haçlıların nam-ı hesabına yola çıkmış PKK sloganıyla halkımızın karşısına çıkmış, kurtarıcılık adına kirlilik yapmışlardır.

Masum kürt halkının kanını dökmüşler.

İzzet, şeref ve iffetiyle oynamışlar.

Hala da oynamaya devam etmek istiyorlar.

Ama bu halk artık onlara zerre kadar itibar etmez.

Eskiden de etmemiş, ama geçmişteki yalaka hükümetlerin ve bölgenin ikiyüzlü bazı siyasilerin pısırıklığı, korkaklığı, ruh kirliliği yüzünden palazlandıkça palazlanmış, halkımıza zarar vermiş.

İnsanlarımızın ekonomisine zarar verdikleri gibi ahlakına da saldırmışlar, gençlerimizi uyuşturucuya, kumara, fuhuşa sürüklemişler ve acımasız kan dökülmesine neden olmuşlardır.

Bunların bariz görüntüsü 6-7-8 Ekimdeki halkı sokağa dökme, cinayet işleme davetiyesi gibi daha nice olaylar vardır.

Hepsini buraya sığdıramıyoruz.

Ancak karşılarında AKPli PKK ruhlu müsveddeler değil, gerçek Recep Tayyip Erdoğanın AK Partisini görünce, hele hele eski İçişleri Bakanı Beşir Atalayı ve Canda olmasın da camda olsun diyen Efkan Alaları değil, Süleyman Soyluyu karşılarında görünce adeta sindiler.

Nerdeyse kabuklarına çekildikleri halde yine de bazı dağdan gelen PKKlı terör militanları adına kılık kıyafet değiştirerek sözde kendini Amedsporun amigosu olarak gösteren bir militan, tıpkı eskiye dayalı Cumhuriyet Gazetesinin yazar müsveddeleri gibi bu amigo müsveddesi de çıkmış, bizim tüm yayın kuruluşlarımızı, bazı aile bireylerimizi hedef alarak oldukça zırvalamış.

Ama biz yine yerimizdeyiz.

Dünkü sohbetimizde de belirttiğimiz gibi Şair şöyle demişti;

Her ürüyen ite karşı yere eğilip taş atarsam, yer küresinde taş kalmaz

Bizi, Gazetemizi ve Televizyon kanalımızı hedef göstererek, hakaret dolu, tehdit dolu sözleri sosyal medyadan yağdırmıştır.

Bizi rencide etmeye çalışan salyalı ağızlar, bugün değil otuz yıldan beri böyle zaman zaman çıkıp salyalarını akıtıyorlar.

Ama buna rağmen bize hiçbir şey yapamıyorlar.

Aynı o kışkırtıcı patronları gibi bir gün gelecek elbette ki kanunların pençesinden kendilerini kurtaramayacaklar.

Ve aynı zamanda Türk adaleti önünde hesap verecekler, hem de en ağır biçimde.

Onlara şimdiden sesleniyor ve diyorum ki;

Korkun, titreyin, kurtuluş çareniz yok.

Ama her şeye rağmen, sizinle ve arkanızdakilerle yapmış olduğumuz ve yapacağımız mücadele tamamıyla meşru zeminde yasalar çerçevesinde olacaktır.

Demokratik hak arama paralelinde yakanızı elimizden kurtaramayacaksınız.

Tıpkı Cumhuriyetin Hikmet çetinkaya, Halil Nebileri ve Can Dündarı gibi, Hürriyetin Enis Berberoğluları gibi siz de kuşkusuz, kesinlikle haber veriyorum o mecradan yürüyeceksiniz bir gün.

Ama bu söylediklerimiz kesinlikle bir tehdit değil, tümüyle demokratik hak arama şeklidir, bu da meşru zeminde yapılacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.