TOPLUMSAL BİR SÜKUT-U HAYAL Mİ YAŞANIYOR?! (III)
Eklenme: 8/4/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre hukukun üstünlüğünü benimseyen devletlerde hiçbir zaman insanlar arasında imtiyaz yapılamaz.

Ne feodalite anlayışına dayalı elit tabakaya imtiyaz tanınır, ne de ekonomik güce sahip olana...

Ve ne de; devletin kilit noktalarında görev yapan kişiye bir ayrıcalık tanınmaz...

Suç işleyen insanlara sen burada iş yapmışsın, filan yere kadar gelmişsin, seni alt tabakayla aynı kefeye koyamayız, senin yerin apayrıdır gibisinden, imtiyaz geçilemez!...

Suç suçtur, fail her kim olursa olsun, suçludur!..

İster vasıflı olsun, ister vasıfsız olsun, ister okumuş, ister eğitimsiz olsun; eşit bir hukuk ilkesiyle, Adaletin önüne çıkar..

Aksi bir tavır ve imtiyaz, hukukun üstünlüğüne halel getireceği gibi, böylesi bir durumun hukuk literatüründe yeri yoktur.

çünkü en sıradan işlem dahi antidemokratik bir işlem olur...

Ülke bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğine tabiri caizse; suikast teşkil eder, halel getirir, ilkelerini çiğner, hukukun üstünlüğünü zafiyetlere, boğdurur...

***

Bakınız, 27 Mayısta yapılan hain darbe neticesinde, büyük bir devlet adamı olan Başbakan Menderes ile iki tane Bakan, Yassıadada bir sene boyunca işkenceli bir şekilde yargılandılar...

Nihayetinde, idam edildiler.

Ayrıcalık tanındı mı hayır...

İmtiyaz geçildi mi hayır..

Ki Menderes yargılama esnasında biz bu suçları işlemedik, biz masumuz, bize yapılan iftira neticesinde buraya gönderildik hakikatini haykırmasına rağmen...

Mahkeme Başkanı Salim Başoğluya düzmece iddianameyi hazırlayan Savcı Ömer Egeselin o gün tarihe geçen ifadeleri aynen şöyleydi.

Beyler sizi buraya gönderen irade bunu istiyor...

Sonuç itibariyle, idam edildiler.

28 Şubatta Refah Yol Hükümetine karşı yapılan tezgh ve hükümeti alaşağı edip Başbakan merhum Erbakanı evine göndererek büyük bir muhtıra hazırlayan postmodern darbesini gerçekleştirenlere hukuk nasıl işliyor...

İşledikleri suç sabit...

Ve yargılandılar...

Peki, hukukun son aşamasında verilen cezalara rağmen ne oluyor da, bunlar hala elini kolunu sallayarak, gezebiliyorlar...

Devlete ve kanunlara, yasalara meydan okurcasına hala da herhangi bir gözaltı veyahut cezaevine gönderme gibi bir işleme tabi tutulmuyorlar?

Neden?

Sormak gerekmez mi, burada hukukun çifte standartlığı neye dayanarak yapılıyor?

Bir hukuk devletinde böyle şeyler olmamakla beraber, ancak terör örgütü olan İsrailde bu imtiyazlar seçkin insanlara (!) yapılıyor.

Ama burası Türkiye...

Büyük bir devlet olmasına rağmen ne yazık ki böylesine yanlı, böylesine bağımlı bir hukukun işleyiş biçimi, devlete hakarettir..

Ve açıkça, devleti küçük düşürmektir.

Milleti tanımamaktır..

Milli iradeyi göz ardı etmektir...

Suçlu olanları da şımartmaktan başka bir şey değildir; hal-i hazırdaki işleyiş!.

Dünkü bazı yazılı medyanın sürmanşetine bakıldığında her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır...

Bu imtiyaz kime yapılmış?

çevik Bire.

çetin Doğana.

İdras Koralp ile Erol Özkasnakın da aralarında bulunduğu müebbetlik darbecilerin 25 gündür aramızda hala dolaşması, hukuk darbecilere farklı mı işliyor? sorusuna yol açtı.

Gerçekten 28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştirenlerin yaptığı bu kirli girişim, vatanın bölünmez bütünlüğünü koruma altına almak için mi yapılmıştır?

Öyleyse vatanı bölenler kimlerdir?

Meşru bir hükümet iş başındaydı. Sanane? sorusuna kimse cevap veremez.

Buna rağmen hala da bu insanlara imtiyaz tanınmaktadır.

Hem de bir hukuk devletinin kanunlarıyla

Buna ağlanır mı gülünür mü acaba?

* * *

Bakınız, Yeni Akit Gazetesinin dünkü sürmanşetinde şöyle bir haber vardı.

DARBECİLERE HUKUK İŞLEMİYOR MU?

Haber aynen şöyle devam ediyor;

28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştiren ve ömür boyu müebbet hapis cezasına çarptırılan 14 cuntacının hala tutuklanmayıp, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşması, adalet bekleyen binlerce darbe mağdurunu derinden yaralıyor.

Bu cuntacı hıyanet şebekelerinin infazının 25 gün gerçekleşmemesine tepki gösteren Dünya Düşünce Derneği Genel Sekreteri Av. Mehmet Şamil Şenalp, Binlerce 28 Şubat mağduru, darbecilerin cezalarını çekmelerini dünya gözüyle görmeyi bekliyor. Sürecin uzaması, yargıya güveni azaltıyor. Ayrıca acaba infaz hususunda farklı uygulamalar olabilir mi düşüncesini doğruluyor. Cuntacılar eski imtiyazlarının bittiğini artık görmeli dedi.

çevik Bir ile çetin Doğanın, dünyaya şan ve şeref veren Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üniformalarını omuzlarına alıp devletin en kutsal kurumunu istismarla kendi şehvani arzularını veyahut geleceklerini veyahut devleti ele geçirme hesabıyla yola çıkmaları, böylesine hıyanet şebekelerinin varlığı ne yazık ki aradan bir hayli zaman geçmesine rağmen, devletin adalet mekanizması bunlara bir türlü nedense hukuku uygulayamıyor.

Adil mahkemelerde verilen cezalara rağmen her nedense birileri tarafından acaba korunmalarına, kurtarılmalarına yönelik düşünceler mi var?

Selanik dönmelerinin, Moiz Kohenlerin, Emanuel Karasuların, daha bazı jön Türk adını kullanan Turancılık yaftalarıyla bir devletin son padişahı olan Ulu Hakan Abdülhamidi tahttan indirip macera peşine düşen nice darbeciler oldu...

İttihat ve terakki partisinin nihayet üç paşası 1918de İstanbulu müstevli İngilizlere bırakıp kaçtı.

İngilizler amaçlarına ulaşmak üzere bunu yaptılar.

Ondan sonra kurulan CHPnin programları paralelinde devleti ele geçiren anlayışlar ne yazık ki hep ülkeyi darbeler silsilesinin batağında tuttular!...

10 yılda bir ihtilal, beş yılda bir muhtıra!?..

Ta 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimine kadar.

Kamuoyu bunlardan rahatsız oluyor.

Kamu vicdanı bunları kurcalıyor, aralıyor, araştırıyor, irdeliyor.

Fakat ortaya çıkan sonuca; bir türlü bir mana verilemiyor.

Bu tür girişimler, yıllardan beri Ortadoğudaki küçük devletçiklerin başına geçen Esedler gibi, Sisiler gibi, Saddamlar gibi, kukla yönetimleri başa getirmişlerdir?

Piyon olarak müstevli işgalci devletler tarafından, bunlar o devletçiklerin başına getirilerek verdikleri projeleri uygulamaya koymuşlar.

Hem de kölelik anlayışıyla uygulamışlardır.

Bu itibarla Türkiyemizi de bu hale sokmak istediler.

Ama milletimiz, diğer Arap milletleri gibi değil

Türkiye insanı, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle uyanıktır.

Alnı açık, başı diktir.

Kanlarına, canlarına mal olsa dahi bu kirlenmenin külahını tekrar tekrar milletin başına geçirmemek için; can vermeye dün olduğu gibi bugün de hazırdır..

Ki 15 Temmuz 2016 gecesinde 251 tane şehit verdi bu millet.

Ve o alçakları püskürttüler.

FETÖsünden tut bilmem KETÖsüne kadar

Bu itibarla diyoruz ki;

Bu memleketin taşı, toprağı mübarektir.

Memleket sathında her alanda göklere yükselmiş minareler var, camiler var, cemaatler var.

Allah Ekber nidaları vardır.

Bu doğrultuda hiç kimseye eyvallah demiyor bu millet.

Ama milletin parasıyla milleti kirli yöntemlere sürükleyerek dış mihrakların adına yola çıkan bu tür darbecilerin kanı kesinlikle diyebiliriz ki temiz kan değildir.

Türk kanını taşımıyorlar diye düşünmemek elde değil.

Böylesine kirli anlayışların oyunları çok tehlikelidir.

Nitekim yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin İbrahim suresinin 46. Ayeti bize mealen şöyle buyuruyor.

Gerçekten onlar (İslama karşı) tuzaklar kurdular. Oysa onların tuzakları dağları yerlerinden oynatacak nitelikte de olsa, Allahın denetimi altındadır (Onun iznine tabidir).

Bu ayetin yüce izzetine ve yüceliğine güvenerek bu inançla yaşıyoruz.

Bu tuzakçıların, devletin kutsal üniformaları altında kirli işleri yapanların, eninde sonunda bozgunculukları ortaya çıkmıştır ve daha da çıkacaktır diye inanıyoruz...

En derin saygı ve sevgilerimle.