TÜRKİYE KÜRESEL İĞRENÇ BİR OPERASYONLA KARŞI KARŞIYA!? (II)
Eklenme: 5/26/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki günkü yazımıza atfen aynı başlığı bugünde kullanıyoruz...

Nitekim önceki sohbetimizde, Türkiyenin ve hatta tüm İslam dünyasının dün olduğu gibi bugün de, küresel operasyonlarla karşı karşıya bulunduğunu ve derin bir şekilde de başının dertte olduğunu, dile getirmiştik...

Tabi Küresel operasyonların bir de, içerdeki piyonları var..

İşte bu piyonlar, dün gizliden gizliye faaliyet gösteriyorlardı..

Özellikle, Osmanlı döneminden daha bir kaç yıl öncesine kadar; renk vermemeye çalışırlardı...

Maskeli yüzler...

Şeytani libaslar...

Bukalemun karakterlerle, kendilerini kamufle ediyorlardı...

Her ne kadar, hedeflerine ulaşabiliyorlardıysa da!...

Ancak bugün bakıyoruz ki, artık kendilerini gizlemiyorlar...

Bilakis, fütursuzca açık, aleni bir şekilde biz buradayız diyorlar...

Ki gizlenmeye de ihtiyaçları yok...

Her şey açık ve nettir.

Nitekim, kimin eli, kimin cebinde belli değil, sözü atık mazide kaldı...

çünkü, kim kiminle iş tutuyor, hangi cepte kimin eli var, belli??..

Tespiti kolay...

Evet, batı dünyası Türkiyeyi hedef olarak seçmiştir...

ABD, Joe Biden, CIA, Mossad

Daha doğrusu tüm dünya keferetül fecerelerinin stratejik hedefi Türkiyeyi istikrarsız kılmak...

Ve tabi ki, iktidarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan alaşağı etmek...

Bu arada, Avrupa Birliğinin de dili kilitlenmiyor.

Hep saldırıyor ...

Diyor ki; Türkiyede İslamofobi var..

İslamın o ruhunu söndürmek için, sindirmek için, susturmak için İslamofobi kavramı üzerinden, saldırıyorlar...

Ellerinden gelen tüm sinsilikleri icra ediyorlar..

Hedef gerçekten İslamın varlığı ise de ki öyledir.

Ama gerçek stratejik çalışma stilleri, İslam dünyasının zengin yer altı kaynaklarıdır.

Küresel bir İslam dünyasının varlığına dair kin beslemektir ve yok etme halidir.

Bu bir gerçektir.

Bu çalışma, bu hareketlilik bugün değil.

Bu iki yüzyıl önceden beri sürdürüle gelmiştir.

Ki bununla koskocaman bir cihan devleti olan Osmanlıyı yıktılar..

Bu stratejiyle Hilafet-i İslamiyeyi dağıttılar...

Ve her şeyin altı üstüne getirdiler...

Nitekim Fransız haçolar ile İngiliz haçolarının ilk hamlesi, Osmanlıyı ele geçirebilmek için; Mısıra odaklandılar...

Mısırı ele geçirdiler...

Sonrasında da Osmanlıyı ele geçirdiler...

Sözün kısası, o günden bugüne geldiler...

Onun içindir ki, rahatlıkla seslerini çıkartabiliyorlar.

Bugünkü endişelerinin nedeni de bellidir...

TÜRKİYE KENDİNİ İSLAM ÜLKELERİNİN LİDERİ OLARAK GÖRÜYOR VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN DA BUNUN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR...

Endişeleri bu yöndedir...

Ki, endişelenmekte de haklıdırlar.

Gerçekten de Türkiye bu yöndedir.

Zira Müslümandır.

Müttehittir.

Zira ehl-i tevhittir.

Tüm bu doğal gerçeklere rağmen bize göre Avrupanın taşıdığı korku ve endişe de boşunadır.

Zaten Türkiye ve İslam dünyası, oldukça İslam gömleğini atmıştır.

AK Partinin iktidara geldiği gün kullandıkları ifade şuydu;

Milli görüş gömleğini attık, din partisi değiliz demeleri gibi haller, söz ve davranışlar bir türlü batı dünyasını, Avrupayı ikna etmemişlerdir.

Ve hala da Türkiyenin ne kadar batılılaşmış olduğuna güvenmiyorlar.

Oysaki kesinlikle batı dünyasının korktuğu İslam düşüncesi ne Türkiyede ne de diğer İslam ülkelerinde vardır.

Özellikle siyaset dünyasında, özellikle iktidarda eylemle söylem birbirini kanıtlamıyor.

Birbirini aynı teraziye koyamıyor.

Gelen giden iktidarlar her ne kadar muhafazakrlık, dindarlık, dine sahip çıkma gibi pozisyonlarla ortaya çıkmışlarsa da sonuç itibariyle her şey ke en lem yekn olmuştur.

Ve zaman gösteriyor ki hiç olmamış gibi o liderler, o muhafazakr partiler, o demokratlar, o ANAPlılar, o Doğru Yolcular, o Refahçılar nerede?

Hepsi ama hepsi tümüyle İslama gerçek manada sadakat göstermedikleri için, İslamın ruhunu yaşayamadıkları için sadece basmakalıp göstermelikle kendine İslam görüntüsü verdirmişler ise de hiç de bu topraklara dikilen İslamın fidelerini bir türlü tutturamamışlardır.

Bugün, 20 yıldan beri iktidarda bulunan AK Parti ve AK Partinin başında, hatta devletin başında da lider olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın varlığına rağmen halk beklentilerini yakalayabilmiş değildir..

Her gün biraz daha hayal kırıklığına uğruyor.

Deveye demişler ya;

Boynun neden eğridir?

Demiş;

Benim nerem doğru ki?

Mevcut sistemin varlığı ve uygulaması, her şeyi zaten ele veriyor.

Söylem ayrı, eylem ayrı, özlem ayrı

Her şey tam tersine.

Aslında kamu vicdanını ıstıraba sokan, hatta titreten odur ki;

CHP, batıl, inançsız, yüce İslama inanmayan ve halkın tevhit inancına da hiç yaklaşmayan, yüz yıldan beri hep seküler ve Kemalizm anlayışına sahip olup, fersah fersah İslamdan uzak kaldığı halde insanları da oldukça İslamdan uzaklaştırma hareketi içerisinde olmuştur?..

Bunun içindir ki bu millet gayretli millet olma hasebiyle o darbeyi unutmamıştır ve CHPyi iktidara getirmemiştir.

Ama buna rağmen CHP tüm aktifliğiyle varlığını gösteriyor, söylediklerini yaptırıyor, inandıklarını yaşıyor.

Laikçilik o biçim.

Seküler Kemalist anlayış apayrı bir meydanda cirit atıyor.

Ama mecliste de sesi çok yüksek çıkıyor.

Hem de Kemal Kılıçdaroğlunun.

Hem de Cumhurbaşkanının ona defalarca açtığı tazminat davalarına rağmen ayaktadır, halkın içindedir.

İktidarda olan AK Partinin yanlış tavır ve davranışları da ne yazık ki önümüzdeki seçimlerde CHPyi iktidara getirmek için ha bire değirmenine su taşıyor.

AK Parti 20 yıldan beri iktidarda olduğu halde ne yazık ki milli ruhu güçlendiren, milli iradeyi sadeleştiren tek bir yasa çıkartmamıştır..

Ancak CHPnin antidemokratik yasalarını uygulamama çabasını göstermişlerdir.

Bu itibarla kamu vicdanı, AK Partinin bölgedeki bazı Belediye Başkanvekili durumunda olan kayyımların uygulamalarına baktığında, sızlamaktadır

Yıllardan beri kayyımlarla yönetilen birçok önemli belediyeler, özellikle Büyükşehir Belediyeleri, özellikle bazı önemli bakanlıkların bünyesindeki kamu kurum ve kuruluşları, açık ve net olarak gözü dönmüş bir şekilde çıkar peşinde, rant peşinde koşmaktadır...

Gizliden gizliye rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük o biçim işlemektedir.

Hele hele bölgedeki mevcut olan yargı ve yargının bir bölümünü oluşturan İş Mahkemelerinin basitleştirilmiş bir yargılama şekliyle kendini idame etmesi, ayrı bir muamma!...

Zalimi mazlum gösteriyor, mazlumu da zalim gösteriyor.

Tam manasıyla açıkça yargının karakterine uygun olması gereken tarafsızlık tamamıyla yitirilmiş...

Ne yazık ki, taraflı, yanlı hkimler vardır.

Karşı tarafın, yani sözde işçilerin, avukatların söylediklerini birebir tatbik ediyor, şablonlaştırıyor.

Ama iş çevreleri hırsız olarak gösteriliyor ve mağdur ediliyor.

Şu Büyükşehir belediyelerine vekaleten bakan bazı kayyımların vurdumduymazlığı ve kendilerini dev aynalarında görmeleri, şovmence halka karşı serbestçe kötü niyet beslemeleri ve aynı o kötü niyeti uygulamaya sokmaları apayrı bir garabettir ve düşündürücüdür.

Bakanlıkların belediyelere vermiş olduğu geniş salahiyetler, nerdeyse demir perde arkasındaki sosyalist devletlerin yapmadıklarını AK Parti döneminde yapmaktadırlar...

Vatandaşın gayrimenkullerine el konuluyor, bölüştürülüyor.

İmar planlarını yapıyor.

Arazinin yüzde 48ine kadar hiç sebep göstermeden vatandaşın elinden alıyor.

Hele hele son çıkan bir yasanın uygulaması o biçim; söğüşlüyor?.

Katlama katlama vergi adı altında arsalara fiyat biçiliyor...

Yüzde 48lere kadar gaspen aldığı arsalarla yetinmiyor, bir de fiyat artışlarındaki vergilendirme zorbalığını da uyguluyor.

Bunu dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz.

Yıllardan beri halkın gözünden düşürülmek üzere kötü olarak gösterilen ne CHP, ne HDP, ne şu, ne bu partilerin hiçbirisi bugüne kadar böyle yanlışlara tevessül etmemişlerdir.

AK Partinin kendi varlığının idamesinden artık ümidi kesip CHPye veyahut millet ittifakının değirmenine su taşımaktan başka işi kalmamıştır.

Bize göre öyle...

İnanıyoruz ki kamuoyu da böyle düşünüyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.