TÜRKİYE VE CAHİLİYE DEVRİ!
Eklenme: 10/3/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Kültürümüze mal olmuş gerçek bir söz var;

Görünen köy kılavuz istemez!

Doğrusu;

Bu ifade bir çok olaya ders-i ibret içerdiği için her daim kullanılabiliniyor.

Mesleğimizde, sıkça kullanılır.

Dün yazılı medyanın önemli başlıklarından birisinde şu ifade vardı.

480 BİN ÖĞRENCİ KURAN DERSİNİ SEçTİ!

Haberin mahiyeti, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin basına verdiği beyanat.

Yeni Akitin haberine göre;

Bu yıl uygulamaya konulan seçmeli derslere talepleri değerlendiren Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Matematik dersinin 593 bin, Yabancı Dilin 595 bin, Kuran-ı Kerim dersinin 480 bin, Peygamber Efendimizin Hayatını konu alan Siyer dersinin ise 305 bin öğrenci tarafından tercih edildiğini açıkladı

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız, Türkiye nereden nereye geldi?

Gerçekten yüz yıldan beri tarihinden, kültüründen, inancından kasıtlı olarak çeşitli bahanelerle uzaklaştırılmak istenen bu toplum artık yavaş yavaş özüne dönmektedir.

Asaletine rücu ediyor!

Gençliğin ne kadar boşlukta olduğunu anlamış ve hangi gizli hain eller tarafından gençliği, ahlaken yok olma uçurumunun kenarına getirmiş olduğunun farkına varmıştır.

Tüm imknları zorlayarak, dört ay önce Milli Eğitim Bakanlığının ders müfredatı içerisinde Kuran öğrenimi ve Siyer-i Nebinin okullarda seçmeli ders olarak konulması için çıkarılan yasa sayesinde ilk hamlede 480 bin öğrencinin Kuran dersini tercihen seçmesi 305 bin öğrencinin de Siyeri tercih etmeleri büyük bir hamledir, büyük bir ilerlemedir, gelecek için büyük bir ümittir.

***

Yıllardan beri cumhuriyetçilik, laikçilik, Atatürkçülük gibi içi boş sloganları darbecilerin uyduruk bir anayasaya koymasıyla milletin geçmişini karartmış olduğu gibi geleceğini yok etme planının da açık bir versiyonudur.

TSKnın iç hizmet kanununun 35. maddesinde geçen Cumhuriyeti kollama ve koruma görevi ifadesinin ne kadar yanlış bir ifade olduğunu ne kadar muamma ve kapalı bir slogan olduğu gün gittikçe kendini ele vermektedir.

Dünkü Sabah Gazetesinin büyük puntolarla manşetten yazdığı haberi sizinle paylaşalım.

SIRA O ÜNLÜ 35E GELDİ

Haber aynen şöyle devam ediyor;

Balyoz davasında darbecilere verilen cezanın ardından şimdi sıra olası darbelerin yasal dayanağının ortadan kaldırılmasında.

Başbakan Erdoğanın AK Parti büyük kongresinde açıkladığı manifesto niteliğindeki 63 hedef arasında Darbelerin dayanağı olan mevzuatın ayıklanması ile ilgili çalışmaya hız verildi

O hız verilen 63 hedeften bize göre en önemlisi de Kollama ve Koruma sloganıdır.

Bu kapsamda TSK iç hizmet kanununun darbelere yasal zemin olan 35. madde değiştirilecek, maddedeki Cumhuriyeti kollama ve koruma görevi ifadesi çıkarılacak, TSKnın görevi yeniden tanımlanacak.

Bu demokrasinin gerçek yüzüdür.

Aynı yasanın 2. ve 37. maddeleri de düzenlenecek.

Böylece anayasa değişikliği üçüncü yargı paketi ve balyoz davasının ardından demokrasiyi sağlamlaştırmaya yönelik bir adım daha atılmış olacaktır.

Buradan tüm dünya kamuoyu önünde itiraf etmeliyim ki;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çağımızın siyasi liderleri arasında seçkin bir simgedir, nurlu bir kahramandır, imanlı bir kurtarıcıdır.

Onu tebrik ediyorum ve onun için Allahtan uzun ömür diliyorum.

Kim ne derse desin.

İdeal bir lider, ferasetli bir devlet büyüğüdür.

* * *

Türkiyeyi yıllardan beri mezalim karanlığına sokan darbeci ne idügü belirsiz bir anlayış; kocaman 75 milyon bir milleti nasıl arkadan vurmuş, nasıl tüm günlük hayat akışlarını karartmış, pusulasını şaşırtmış

Küfrün, inançsızlığın, komünizmin, uçurumun kenarına kadar getirmiş ve bir milleti nasıl kültürel, tarihsel, inanç değerlerinden uzaklaştırma tuzağına düşürmek istemiş ve buna da Cumhuriyeti kollama ve koruma adını takmıştır.

Hatta daha ileriye giderek karanlık mahfelerde İslamiyeti irtica olarak tanımlamış.

Bundan daha kötü, bundan daha ihanetlik ne olabilir ki?

Bunun için siyaseten AK Parti lideri durumunda olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her ne kadar siyasi bir partinin lideri ise bize göre İslam dünyası lideri pozisyonundadır.

İster çatlasınlar, ister patlasınlar.

* * *

Pazar günkü kongrede yaptığı konuşmanın mühtevasıyla Türkiyeyi yeniden ümitlendirmiştir.

Türküyle, Kürtüyle, Arapıyla, Acemiyle, tefrikaya değil birlikteliğe, kardeşliğe, beraberliğe herkesi davet etmiştir.

Kongredeki konuşmasıyla, Doğu ve Güneydoğu yöresinde herkesin yüreğine serin su serpmiştir.

Eski Osmanlı tabiriyle tüm Kürdistan coğrafyasında ümitler yeşertmiştir.

Herkesin istek ve beklentisi de zaten buydu.

Bu itibarla görünen odur ki;

Gerçekten Türkiye artık özüne dönüyor, özüne dönerken sözüne sahip çıkıyor ve benliğini korumaya başlıyor.

çünkü Milli Eğitimin ilk raundunda 480 bin öğrenci Kuran okuma dersini tercih ediyorsa ve iktidar da bu imknı tanıyorsa, artık bu iş bitmiştir, her şey tamamdır diyeceğiz.

Zira milletlerin gelişmesi, büyümesi eğitimle olur ve iyi niyetli, dürüst yönetimlerle olur.

Aksi takdirde toplumlar, pusulasını şaşırarak geleceklerini kestiremezler.

İnsanlığın hayat problemleriyle az çok ilgilenen herkes bilmelidir ki asıl mesele, gerçek sorun, beşeri düzenlerin iyiye veya kötüye gitmesi buna bağlıdır.

* * *

Beşeri düzenin yani insanların getirmiş olduğu çarpık düzenler, bu düzene fiilen el koymuş yöneticilerin eseridir.

Tren vagonlarının, makinistlerinin verdiği istikametten başka yöne hareket edemediği, yolcuların da ister istemez aynı istikamette yol aldıkları bilinmektedir.

Bunun gibi insanlığın medeniyet katarı yani vagonu da, medeniyete fiilen el koymuş idarecilerin verdiği yönlendirmeden ibarettir.

Başka yöne hareket edemez.

İdareciler bir yön tensip etti mi, bütünüyle insanlığın her halükarda aksi istikametten başka yöne hareket edemediği, yolcuların da ister istemez o prensip içerisinde; ister kötü olsun, ister iyi olsun idarecilerin elinden kendilerini kurtaramazlar.

İllaki büyük bir uyanış, büyük bir ruhi diriliş ve bu paralelde direniş gerçeğiyle bu düzenleri yıkabilir.

O nedenle yönetimlerde mutlak iktidar sahipleri millettir, millet olmalıdır.

Eğer milletini kandırarak başka mihraklara dayalı ithal edilen antidemokratik ideolojiler varsa; o halkın meşru zeminde derhal uyanışa geçmesi lazım, hkimiyeti eline alması lazım.

Toplumları yöneten yönetici ve liderler, Allaha inanmış onun rızasını uman kişiler olursa, hayat nizamı elbette hakkaniyet istikametine girer, hayırlı ve uğurlu yollarda seyreder.

İnsanoğlunun kumandası ve dünya nizamının organizesi sapık, inkrcı, ahlaksız yöneticilerin elinde bulunduğu müddetçe, bu ulvi ve üstün gayelerin gerçekleşmesi mümkün değildir.

Gerçek dinin sahipleri ve yardımcıları bunların emrine amade olmaktan, kudretlerine boyun eğmekten başka çare bulamazlar.

Yüce Allah, ancak kendi iradesini gerçekleştirmekle o sapık ideolojilerin elinden kurtarabilir.

Allah milletimizin encamını hayreylesin.

En derin saygılarımla.