TÜRKİYE ve FAİZCİLİK SİSTEMİ?!! (II)
Eklenme: 2/10/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde ifade ettiğimiz gibi, bugün yine aynı konuyu, aynı tarzda, daha kapsamlı bir biçimde ele alarak, irdeleyeceğiz!

Gerçekten Türkiye’mizin işi zordur.

Cihanşümul Osmanlı Devletinin varisi durumunda olan Türkiye, yanlış politikalar ve cumhuriyetin yanlış ilkeleri yüzünden bir türlü her alanda ama her alanda kendine çekidüzen veremiyor.

Acınacak haldeyiz.

Tüm İslam dünyası bugün Türkiye’nin bir lider olma beklentisi içerisindeyken, devlet büyüklerimiz ne kadar iyi niyetli olursa olsunlar, fakat dün de ifade ettiğimiz gibi devlet aygıtı yanlış zeminde oturttulduğu için, hep yanlış kavram kargaşalarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Ekonomiksel olarak, ne yazık ki kendine bir türlü çekidüzen veremediğinden dolayı, üstün seviyeye tırmanamıyor.

İktisaden her gün biraz daha erimeye doğru gidiyor.

Ahlaki çöküntüler had safhada.

Uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, yolsuzluk madrabazlığı değişik versiyonlarla nerdeyse kendine meşruiyet kazandırmak üzeredir.

Devletin resmiyeti altında serbest piyasa durumuna girmiştir.

Başınızı fazla ağrıtmayalım.

Kazurat-ı beşeriye denilen beşeri sistemlerden oluşan kirlenmeler, başını almış gidiyor ve hiçbir iktidar bunu önleyemiyor.

***

Başbakan Sayın Davutoğlu diyor ki;

“Türkiye bir cihan devleti olmaya hazırlanıyor”

Gerçekten çok güzel, ümitvar oluruz.

Ama bu haliyle mi?

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 12 sene gibi bir süreç Başbakanlıkta geçirdi, çok çaba sarf etti, fakat ne yazık ki hala da faizcilik sistemiyle bir türlü başa çıkamamıştır.

Adeta devletin önemli kurum ve kuruluşları devlet otoritesine kafa tutuyor.

Ve buna da demokrasi deniliyor.

Demokrasi güzel bir şey!..

Ama velakin; demokrasi adı altında ülkenin başına gelen-getirilen, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Ekonomi sıkıntısından tut, ahlaki çöküntüsüne kadar.

Her şey var bir tek şey yok.

Gerçek manada Allah korkusu yok..

Peygamber Sevgisi, tarihi örf, adet ve gelenekler, bin yıllık kültüründen başka her şey var.

Sormazlar mı, beyler yetmez mi artık 90 seneden beri bu bayatlamış, köhnelemiş statükoculuğu terk edelim?

Kemalizm anlayışı, laisizm, sekülarizm gibi içi boşaltılmış boş kavramlarla zamanımızı boş yere harcıyoruz.

Bu sekülarist statükoculuğa artık son vermeliyiz.

Bilime, ahlaka, Allah’ın göstermiş olduğu Kur’an ve projelerine sarılalım.

Zarardayız, her an için zarardayız.

* * *

Bakınız.

Dün faizin ne kadar kirli bir unsur olduğunu, ne kadar acımasız bir uygulama içerdiğini size anlatmaya çalışmıştık.

Hem de yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Bakara” suresinin üç ayetinin hükümleri ışığında!

Bugün de bu kez “Rûm” suresinin 39. Ayetinin yüce mealini sizinle burada paylaşmak istiyorum.

“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır”

Bu yüce ayeti celilenin zirvede görünen mana değeri, toplumun şiddetle bu uygulamaya ihtiyacı vardır.

İnsanların kurtuluş çaresi, bu sahte makyajlı liberal politika değildir, artık vazgeçilmezi lazım.

Zira ayet bize böyle emir ediyor.

İnsanların malını artırmak üzere başkasını sömürerek para kazanmak, Allah katında o malda bereket ve artış olamaz, ama Allah için verdiğiniz zekat kat be kat artırılıyor, bereketleniyor, çoğalıyor.

Sevgili okurlar.

İnanın, bu yüce ilahi mesajlar, günlük toplumsal hayat akışlarımızı öylesine güzel biçimlendirir ki, bir uygulayabilsek..

Çünkü, toplumun, ümmetin hatta tüm insanlığın daha güzel gelişip, yükseklere tırmanması için, bunlar Kur’anın birer yol gösterici mesajlarıdır.

* * *

Dün, Cumhurbaşkanı şöyle diyordu;

“Merkez Bankasının yaklaşımı iyi bir yaklaşım değildir”

Devamla ifadesi şuydu;

“Doların yükselişi benim sorunum değildir, Merkez Bankasının sorunudur”

Bu ifade, devletin en zirvesinde olan bir kişinin ifadesidir?

Faiz yüzünden ve yanlış bir anayasa ile yönetilen bir Türkiye’nin çaresizliğinin bir göstergesidir.

Ötesi yok.

Bize göre daha doğrusu; yanlış bir anayasanın mahiyetinde uygulanan faizcilik sistemiyle başa çıkılmamanın çaresizliğidir.

***

Öbür yandan, dünkü Yargıtay devir teslim töreninde konuşan Yargıtay Başkanı Sayın Ali Alkan'a kulak verelim..

Bakın ne diyor?

Diyor ki;

“Korktuğu ve beklentisi için doğru olduğunu bildiği kararı veremeyenler hemen cübbelerini çıkarıp görevlerini bırakmalıdır..”

Gerçekten bu da Türk hukukunun, Türk adaletinin nerelerden ve kimlerin elinde olduğunun bir nevi endişenin ifadesidir.

Tarihi bir itiraf niteliğindedir.

Eğer Yargıtay Başkanı, bir hukukçu olma sıfatıyla bu tespitlerini dile getiriyorsa, demek ki Yargıtay camiasında "çok olumsuzlukların varlığı" söz konusudur.

Yargıtay Başkanının bu sitem dolu ifadesi, hakikatten yargının nelerle karşı karşıya kaldığının bir tespit şeklidir.

Sayın Ali Alkan Beyi, bu sitemkarane tespitlerinden dolayı tebrik ediyoruz.

Söylemlerinin mefhumu muhalifi şudur ki “Korktuğu veyahut beklentisi için karar verenler” vardır ve bu gerçeğe de katılmamak söz konusu değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle.