TÜRKİYE’DE FİTNE UNSURLARININ VARLIĞI!
Eklenme: 4/5/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi dün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Zonguldak ilimizdeydi…

Buradaki toplu açılış törenine katıldı ve halka hitap etti…

Yapmış olduğu konuşma, gerçekten dikkat çekiciydi ve çok önemliydi.

Hem de cümlesi cümlesine.

Pankartları taşıyıp Miting meydanına gelen bazı kötü niyetli insanların attığı sloganlara dikkat çekerek şöyle seslendi…

"Sloganik şeylerle bizim konuşmalarımızı kesmeyin.

Bak ben buraya geldiğimden bu yana 3 bin - 3 bin 500 kişi aldım.

Dürüst olun.

Ve eleman almakla üretim artmıyor.

Biz her şeyi düşünürken ülkenin menfaatini de düşüneceğiz.

Olayı bazı fitne unsurlarının girmesiyle slogana dönüştürmeyeceğiz.

Çünkü bu ülke hepimizin."

***

Evet, sevgili okurlar.

Bakınız.

Devletin zirvesinde bulunan Erdoğan, gerçekten makamına, mevkiine layık bir insandır.

Her yerde, her anda halkın, toplumun nabzını tutan gerçek bir devlet adamıdır.

Hakikaten milletin dertleriyle dertlenen bir devlet büyüğü, ancak böyle olur….

Halkın derdini anlıyor ve sorunları birlikte paylaşıyor.

Tüm bunlara rağmen mevcut sistemin gereği olarak da hemen hemen her platformda dile getiriyor; "ülke kendini bir türlü fitne unsurlarından arındıramıyor" diye.

Bu fitne unsurlarının başını çeken ve başucunda duran da kesinlikle ana muhalefet partisidir ve onun ideolojya örgüsüdür.

Ve zaman zaman politik sloganlarla, insanları miting meydanlarına gelmemesi için kışkırtıyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, her yerde attığı sloganlar tamamıyla dayanaksızdır, mesnetsizdir, nifak ve şikak tohumunu bünyesinde yeşertiyor.

O nifak ve şikak tohumlarının kökten kazınabilmesi için, "milli birlik, beraberlik, ruhi bütünlüğe" işaret eden Erdoğan gerekenleri yapıyor ve kötü niyetli insanlara cevabını verebiliyor.

Bize göre CHP, ahir-i zaman fitnelerinin mevcudiyetinin başucundadır.

Devletin kurum ve kuruluşlarının bünyesine yerleştirdikleri antidemokratik yasaların başını çeken “SGK”daki çarpıklıklardır.

Şablonlaştırılmış işçi kanunlarıdır.

SGK’nın zalimce halktan tahsil ettiği sigorta primleridir.

Nerdeyse işveren çevreleri, işçi çevresine adeta eğitilmiş itaatkâr köleler haline getirilmiştir.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun attığı her slogan, ne yazık ki tahrip kalıbı gibi ülkeyi sarsıyor, sarstığı gibi de karıştırıyor.

Her kesimde, özellikle yüce İslam dininin gelişimine karşı çok kirli senaryolar düzenliyor.

Ülke; 90 yıldan beri bu kirli sloganların ve arkasında duran anlayışın tuzağından bir türlü kendini kurtaramıyor.

Tuzak üstüne tuzak kuran içi boşaltılmış bir rejim ve o rejimi yöneten bir sistem ve bu sistemde atılan sloganlar, ne yazık ki külliyen tefessüh etmiş ve bozulmuştur…

Halkın artık ona itibar vermeyeceğine kesin gözle bakılmaktadır.

Bu sistem her şeyden evvel, oluşmuşluğundan günümüze dek halka liderlerini ustaca kaybettirmiş, halkı başsız bırakmıştır…

Birer tane lider durumunda olanlar bugün yok ortada…

Bir Erdoğan var…

Birlik ve beraberliği şuan koruyan tek lider Erdoğan'dır…

Bize göre çare, 16 Nisan Referandumundan sonra Erdoğan’a düşen yegâne görev; halktan almış olduğu teveccühten dolayı çıkıp bir balkon konuşması yaparak, artık CHP’yi sorgulaması gerekir.

90 yıldan beri rejim olarak yutturulan bu sistemi de artık sorgulanması lazım.

Ki halka ve dünyaya verilmiş olan söz böylece tutulmuş olsun..

Aksi takdirde halk ne yaparsa yapsın, bu sistemin varlığı idame ettiği müddetçe, bu ülke her alanda kendini fitneden kurtaramaz…

Zaten halk bundan ızdıraplıdır…

AK Parti’nin halka verdiği sözler, her ne pahasına mal olursa olsun, 17 Nisan’da değişime yönelik hareket olması gerekir.

Ve böylece ülkenin her alanda, ama her alanda CHP’nin batık anlayışından kurtarılması lazım…

***

Evet, Erdoğan’ın halkın dikkatine sunduğu en önemli olay; Türkiye’de fitne unsurlarının varlığıdır.

Bu fitne unsurlarının kökeni CHP’dir ve CHP’nin dayandığı nokta ve kaynak İttihat ve Terakki’dir.

İttihatçılar, kesinlikle bilaperva ve bilaşüphe diyebiliyoruz ki;

Gizliden gizliye İngilizlerle anlaşabilmişler ve İngilizler, ellerini kollarını sallayarak tek bir kurşun sıkmadan İstanbul’a girebilmişler ve İstanbul’u işgal etmişlerdir.

Bu itibarla geçmişe yönelik İttihatçıların kullandığı üç slogan var; bu üç slogan hiçbir zaman hayra alamet değildir.

Zira bunlar, sadece lafız itibariyle parlatılmış olup içi tamamıyla boştur.

Mesela şöyle diyorlar;

“Silah, Bayrak, Kur’an-ı mukaddes”

Bu sloganlar çok kutsal sloganlar olma hasebiyle, kendilerini suret-i haktan göstererek bunların koruma altına alınması gerekiyor diyen İttihatçılar ölür, İttihatçılık ölmez diyorlar.

Şimdi burada ise CHP ve anlayışı ölür, CHP’cilik ölmez gibi düşünceleri vardır.

“Eski bir ittihatçının gizli defterinin kod adı Amil’dir.”

Yani ajan.

Ama kime ajan?

Elbette ki İngilizlere, Rusyalılara, Yunanlılara…

Ajanlığın manası demek, gizliden gizliye onlarla anlaşarak, onların adına devletin içinden bilgi aktarmaktır.

Bundan daha tehlikeli ajanlık söz konusu değil.

Ne yazık ki Osmanlının son dönemine kadar bünyesine yerleşmiş ise de cumhuriyetin kuruluş tarihine de sirayet etmiştir, sızmıştır ve aynı kavram, aynı bazı üyeler içerisinde kullanıla gelmiştir.

Zira ayet ve hadisle sabittir ki bu memlekette kimin ne şekilde hizmet ettiği ve ne gibi sloganlarla kendini suret-i haktan göstererek hıyanetler yaptığı açıktır, ayan beyan orta yerdedir.

Keza aynı o güruh, çetevari çalışmış ve devleti nerdeyse dış mihraklara satmış durumda görünüyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.