TÜRKİYE’DE KOALİSYONLARIN AKIBETİ!?
Eklenme: 8/18/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi yıllardan beri Türkiye’deki siyasi partiler arasındaki yapıla gelen tartışmalar, mücadeleler ve kavgalar ayyuka çıkmıştır.

Yakın tarihimize göz atıldığında, 28 Şubat sürecindeki üç partiden oluşan koalisyon oluşumu, yani DSP, ANAP ve MHP…

İşte bu üç partiden ikisi silinip gitti.

Hem de liderleriyle beraber.

Artık insanlık tarihi, onların esamilerini bile okumuyor.

Kalan bir MHP oldu.

O da düşe kalka hala kendini ayakta tutuyorsa da Devlet Bahçeli’nin devletin bazı derin odaklarına mensup bir insan olması hasebiyle, derin odaklar ona şans verdi ve parti liderliğinde tuttu.

Bu tür kirli, nefretli, yüzü gülmeyen bir hal içerisinde yaşamakta olan bu zat-ı na muhterem bir türlü yola gelmiyor.

İllaki inatla Türk siyasetinin önünü tıkıyor, hedefi Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Onu yıpratmak için, onu halka karşı küçük düşürmek için elinden geleni ardına koymuyor.

Ama farkında değildir ki onun bu siyaseti, ırkçılık siyasetine dayalı kaygan zemin üzerindedir.

Öyle inanıyoruz ki önümüzdeki günlerde, aylarda yeniden yapılabilecek bir seçimde, seçmenler onun da defterini dürecektir.

Hangi ideolojiye hizmet ettiği belirsizlikler içerisinde olan bu insan, A’dan Z’ye kadar çelişkilerle siyaset yapıyor.

Bir ay önce diyordu ki “AK Parti gelsin koalisyon kuralım, yalnız Kur’ana el bassınlar ki yolsuzluk yapmayacaklar”

Peki, sormazlar mı?

Sayın Bahçeli!

Mademki Kur’anla yemin edilmesine inanıyorsun, o zaman neden TBMM’deki seçilen parlamenterler “Kur’an üzerine yemin etsin” diye teklif etmiyorsun.

Anayasanın 81. maddesi üzerine bir yemin ediliyor, sen de o kervanın içinden geçiyorsun.

Bile bile uyduruk bir yemin olduğunu her inanan Müslüman biliyor ki o yemin sayılmaz.

Ama tüm bunlara rağmen, sesini çıkarmıyorsun.

İlla fitne çıkarmak için “Gelsinler Kur’ana el bassınlar” diyorsun.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

İnsana gülerler Sayın Bahçeli Bey.

* * *

Gerçekten, sevgili okurlar.

Türkiye belirsizlikler içerisinde batıl ve yanlış bir kervanla yürümektedir.

Ne yazık ki siyaset zemini de kaygandır, yanlıştır ve batıldır.

Verilen mücadele her ne kadar hak olarak lanse ediliyor ise de o mücadele de hak değildir, batıldır.

Batıl ile batılın çarpışmasıdır.

Hak ile batılın olmuş olsaydı, kesinlikle hak galip gelecekti.

Zira yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan bize öyle buyuruyor;

“Hak geldi, batıl zail oldu.

Batıl zaten zevale mahkumdur” diye ferman-ı ilahi bunu bize hüküm olarak buyuruyor.

Devlet büyüklerimiz zaman zaman “bu hak ile batılın mücadelesidir” diyorlar ise de kamuoyu buna inanmıyor.

Eğer hak ile batıl olmuş olsaydı, kesinlikle İslam tarihi, Osmanlı tarihi, Selçuklu tarihi şahittir, daha doğrusu sahabelerin vermiş olduğu mücadele şahittir…

İslamiyet; hakkaniyete dayalı bir din olduğu için mağlubiyeti kabul etmemiştir, edemez de.

İşte Selahattin-i Eyyubi’nin Kuts-i Şerif’i kurtarma zaferi ve başarılı bir İslam komutanı olması.

İşte Fatih Sultan Mehmet, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan Konstantiniyye’yi (İstanbul) 1453 yılında fethederek Allahû Ekber nidalarıyla, İslam sancağını İstanbul’un surları üzerine dikmiştir.

Bu tarihi incelediğimizde, ciltlerle kitap yazsak bitiremeyiz.

Bugün Türkiye’deki siyasi partiler hiziplere bölünmüş ve şekli olarak TBMM’nde bir taraf hakkı savunup, bir taraf da batılı savunuyor gibi gözüküyor.

Ama “Haklıyım” pozisyonuna girerek, halkı kandırarak, Türkiye’yi oldukça gerilere götürüyorlar.

Rant, çıkar, menfaat sahnelerinde birer tane kahraman olarak kendilerini gösteriyorlar ise de ne yazık ki olan millete oluyor.

* * *

Güneydoğu Anadolu bugün ne yazık ki zulmün, batılın, küfrün, sosyalizmin, komünizmin, leninizmin ve ne idügü belirsiz olan bir örgütün hegemonyasında inim inim inlemekte olup, tıpkı bundan hiç ayırt edilemeyen devletin verdiği mücadeleyi de halk samimi görmüyor.

Eğer gerçek manada, millet adına samimi bir mücadele yapılmış olsaydı, bir partinin lideri açıkça “PKK sizi tükürüğüyle boğacaktır” diyemezdi ve buna muhafazakâr olarak geçinen iktidar da sus pus içerisinde tek bir kelime cevap veremiyor.

Keza devlet; bütün gücünü, imkânlarını silah ve mermilere veriyor, dağlara, taşlara, ormanlara yağdırıyor.

Ama ne yazık ki aynı minval üzerindeki kavga ettiği o örgütün diğer yasal kanadı da yasaların ve anayasanın himayesi içerisinde TBMM’nde yer alıyor.

Devlet bütçe veriyor, devlet imkân tanıyor.

O da diyor ki “Biz PKK’nın, şunun bunun arkasındayız”

Sormazlar mı bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Ey iktidar, ey muhalefet, ey parlamento!

Nedir bu yaman çelişki?

Mademki Cumhurbaşkanı tarafından iktidar partisi lideri olan Davutoğlu’na hükümeti kurma görevi veriliyor.

Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP lideri ile 35 gün gibi uzun bir süreç içerisinde düşe kalka bugüne kadar geliyor ve sonuçsuz kalıyor.

“Dostlar alışverişte görsün” diye MHP’ye teklif götürüyor, MHP de “Hayır ben ne seninle ne barışırım, ne de koalisyon kurarım” diyor.

Bir de HDP var.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş var.

Peki, Başbakan neden ona da teklif götürmüyor?

“Gel, koalisyon kuralım ve sana da birkaç bakanlık verelim”

Neden?

Çünkü “Görünen köy kılavuz istemez” misali diyorlar ki “Bu parti PKK’yı destekleyen bir partidir, biz hangi bakanlığı verirsek resmen PKK ile hükümet kurmuş oluruz” diyor.

Bir yandan PKK yanlısı olarak tanımlıyorlar, bir yandan da resmileştirip meclise sokuyorlar.

Anayasanın himayesi içerisinde halkın oylarıyla meclise gelen bir partinin ya önceden önünü kes, çelişkiye girme, açıkça söyle “Sen bir terör örgütünün yanlısısın seni meclise sokmamam lazım”

Mademki meclise sokmuşsun, hem de kanun ve yasaların himayesinde mecliste meşruiyet vermişsin ve halkın oyuyla gelmiş, hem de bütçe tahsis ediyorsun.

Demokrasiden dem vuruyorsan, koalisyon teklifini ona da götürmen lazım.

Şu halde nereden bakarsan bak, devlet bugün ne yaptığının farkında değil.

Çelişkiler içerisinde dipten delinmiş bir gemi gibi illaki su almaktan kendini kurtaramıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.