TÜRKİYE’DE OLUMSUZLUKLAR ÇALKANTISI OLDUKÇA KABARIK? (II)
Eklenme: 3/31/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızda belirtmek istediğimiz konular, dün olduğu gibi günümüzde ve görünen o ki yarında, bu milletin başına özellikle ülkemizin başına çökertilmek istenen küfür sistemlerinin kâbusları, ne yazık ki her gün biraz daha kabardıkça kabarıyor.

Bakınız, ürün veren tertemiz bir tarlaya atılan tohumun içine yabancı tohum veyahut zararlı otların galibiyeti söz konusu olursa, hiç kuşkusuz ki, o tarla, o sağlam ürünü istenilen miktarda veremez.

Çünkü "içinde yabancı ot ve tohum" barındırmaktadır…

O yabancı ot "sağlam" ürünü, çürütür..

Malunuz üzre, yabancı ot, asil otların, bitkilerin içinde ilaçlama mücadelesi almayınca, o üründen bir hayır gelmez ve hep yabancı, zararlı o bitkiler, asil olan bitkilere galebe çalar.

İnsanlık, günümüzdeki beşeriyetin, özellikle Türkiye’mizin ve tüm İslam dünyasının hali bugün bundan ibarettir.

***

“Siyaset eşittir necaset” adını taşıyan ve yüzyıldan beri, hatta yüz on yıldan beri sürdürüle gelen bir siyaset, ne yazık ki bir türlü millileştirilemiyor.

Milli irade paralelindeki şecaat manasını bırakmış, “siyaset eşittir necaset” denmesine müstahak hale gelmiştir..

Halbuki kural, kaide, usul budur ki;

“Siyaset eşittir cesaret, metanet, hatta daha doğrusu milli iradeye dayalı şeriattır”…

Bu hakikatler zincirine bağlanan bir siyaset, işte Erdoğan’ın siyasetidir.

O Erdoğan ki siyasetine çok güzel mana bulmuş, taşıyor.

Fakat ne yazık ki engel teşkil eden yabancı kavramlar, baskılar ve ideolojilerin hakimiyeti söz konusu olmaktadır...

Dün de yine bu sohbet köşemizde ifade etmeye çalıştığımız gibi…

16 Nisan'daki referandum şu gerçeği içermektedir…

“Bu olayı siyaset ve politik atmosferinden çıkarıp, imanla küfrün çarpışması atmosferine dönüştürmemiz gerekir...”

Yani Milli ruhla yıkanmış, seçilmiş bir şeriat ve milli irade manasını taşıyan bir siyaset mümkün edilmelidir…

Böyle olunca, başta vermiş olduğum gibi “Yerli tarla ve tohumda, yabancı otların” yeşerebileceği şansı olamaz.

Nitekim yıllardan beri Türkiye’mizi hatta Osmanlıyı ve hatta tüm İslam dünyasını kirli siyaset baskıları altına alarak, necaset ve habaset manasını toplumun arasına taşıyan bu batı topluma zarar veriyor.

Milli iradeyi engelliyor.

Devlet büyükleri ne kadar iyi niyet taşıyorsa taşısın…

Dıştan ithal edilen bir anlayış karşısında yenik düşmektedir…

Ve toplum, o kirli darbelerden ve vesayetten kendini kurtaramaz hale geliyor.

Nitekim hali âlem meydanda…

Ama Sayın Erdoğan’ın; ciddiyetle, hassasiyetle, üzerinde durarak seçtiği bir siyaset, gerçekten milli ruha uygun, tarihi değerlerimize layık bir siyasettir.

Bunun mihenk taşı da batı dünyasının, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasetine yaptıkları edepsizlikleridir.

Ki bundandır ki Sayın Erdoğan’ın attığı her adımda kesinlikle milli gücün arkasında yürüdüğünü görüyoruz.

Bu itibarla Türkiye’nin, özellikle Diyarbakır’ımızın, bölgemizin kara şansı mı diyelim, batı dünyasının hegemonyası gibi Erdoğan’ın politikasına engel olmak iseyenler var..

Ne yazık ki yerli münafıkların, ikiyüzlü iradesiz, rantiyecilerin de partisinin içine yıllardan beri sızmış olmaları, tıpkı o yabancı bitkiler gibi tarlanın asil bitkisinin büyümesini engel olmaktadırlar…

Bu da, gerçekten çok üzücüdür.

Bu halk, gözü kara, beyni açık bir halk olma hasebiyle, kimin ne yaptığını kesinlikle biliyor ve seziyor.

Bu nedenledir ki siyasetin yüksek mana değerini taşıyan milli irade-i şerriyye’nin meşruiyeti bu tür olumsuzluklar karşısında uygulanıyor, toplum da o hükümet de bir şey yapmak isterken, yönleri değiştiriliyor ve yanlış yönlere saptırılıyorlar.

Diyarbakır’ımızın yıllardan beri kirli siyaset necasetiyle, yani ruhi derinliklerine yerleşen kişisel rant için siyasete girmek isteyen kimseler, hangi partiden olursa olsun…

Özellikle iktidar partisinin tanınmış o şahsiyetleri, yıllardan beri AK Parti bünyesinde siyaset yapıyor ise de, bölge siyasetinde bir arpa boyu kadar ilerleme kaydetmiş değillerdir…

Bilakis zararları olmuştur, halkın nefretine maruz kalmaktan kendilerini kurtaramamışlardır.

Palazlandıkça palazlanmışlardır.

Devlet büyüklerini aşırı derecede yanıltmaya çalıştıkları aşikardır.

Sayın Erdoğan’ın bu kutsal davasını bu halk, bugün yüzde 60, yüzde 70 bandında bağrına basıp savunması gerekirken, ne yazık ki bu bölgede parti bünyesindeki bazı yanlış insanların ve "eski bir bakanın" ve o bakanın arkasında "eski bir kurt müteahhit siyasetçinin" olması nedeniyle fersat fersat uzaklaşmaktadır…

Halkın karşısına ikide bir çıkmaları ve ön planda yer almaları ve sanki bölgede partinin tüm siyasetinin onlardan soruluyor olarak görülmesi; "ciddi" bir handikap yaratmaktadır…

Ne yazık ki “Evet” oylarının varlığı bunların yüzünden tehlikeye düşmektedir…

Bize göre gerek partinin yüksek zirvedeki kadrosu olsun, gerek cumhurbaşkanı olsun "bu gerçekleri" görmelidir..

Ve böylesi "itici" şahsiyetleri, artık bu partinin bünyesinde barındırmaması gerektiği gibi; "temsiliyet" hakkı da tanınmamalıdır.

Zira halk bunları sevmediği gibi gözlerine görünmelerini istemediği gibi; nefretle karşılıyor.

Çünkü rant var, çıkar var, para var, pul var, hırsızlık var, yanlışlık var.

“Siyaset eşittir necaset” manasını taşımaktan da kendilerini arındıramıyorlar…

Bu nedenle kamuoyu adına diyoruz ki;

Ülkemize yazıktır, insanlarımıza yazıktır, milli gelirlerimize yazıktır.

Milli iradeye dayalı bir siyaset, böylesine insanları bünyesinde barındırmamalıdır.

* * *

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi; yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan’ın “Mümtehine” suresinin 1 ve 2. Ayetinin kapsamlı mealini buraya alamayız ama “kıssadan hisse” diyerek, işari yollarla da olsa bazı şeyleri burada söylemek zorundayız…

Halka gerçekleri götürmek durumundayız ve halkı bilinçlendirmek zorundayız.

“Sure-i celile bu hoş ve etkili çağrı ile başlıyor.

"Ey iman edenler!" Kendisine iman ettikleri Rabblerinden gelen bir çağrıdır bu.

Kendilerini O'na bağlayan iman adıyla onlara seslenmektedir.

Konularının gerçeklerini kendilerine göstermek, düşmanlarının ağlarından, tuzaklarından sakındırmak ve omuzlarına yüklenen görevi hatırlatmak için onlara çağrıda bulunuyor.”

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…