ÜLKELERİ BATIRAN BATIL REJİMLER!? (II)
Eklenme: 3/29/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün yine bu köşemizde çok önemli konuları ele alarak, ülkemizi, bölgemizi, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesini, coğrafyamızı ilgilendiren çarpıcı olayları dile getirerek, sizinle hasbi-hal etmiştik.

Yazımızın kalan bölümü için de, devamı yarın demiştik..

Dünkü yazımızın son bölümünde kaleme aldığımız önemli konulardan birisi, Türkiye'deki dolandırıcılık ve özellikle devletin en önemli kurumlarından birisi olan SGK Kurumu'nda yaşanan yolsuzluklar idi..

Yani Sosyal Güvenlik Kurumu'ndaki (SGK), dolandırıcılık!

Türkiye'de dört yılda 447 bin 656 dolandırıcılık vakası meydana geliyor.

SGK Kurumu'ndaki dolandırıcılık ve yolsuzluk, mevcut rakamın yüzde 8,5’ini oluşturuyor…

Korkunç bir rakam…

Ve vahim bir yolsuzluk, dolandırıcılık, rüşvet ve suiistimaller silsilesi.

Batık bir hal.

Ya toplumsal ahlaki çöküntü.

Canavarlaşan insanlık.

Dün de aktarmıştım, Gaziantep’teki Suriyeli Türkmen çocuğunun uyuşturucu müptelası olan Cengiz P tarafından, 50 lirasının gasp edilmesi ve ardından, "tavuk keser" gibi çocuğun başını gövdesinden ayırıyor. Kesik başı, götürüp mahallede bir kuyuya atıyor.

İşte böylesi bir Türkiye.

Ne yazık ki, Ak Parti’nin döneminde bunlar oluyor.

Dikkat edin, cani adam eski bir sabıkalı.

Uyuşturucu müptelası.

Hırsızlıktan, kabarık bir dosyası var.

Daha kısa bir süre önce de cezaevinden çıkmış.

Demek ki, hak ettiği ceza verilmemiş ve o ceza onu "ıslah" etmemiş…

Ki, cezaevinden çıktıktan sonra "suçun en ağırını" işler hale gelmiş.

Bir nevi yaptığı yanında kar kalmış.

Ve şimdi yeniden cezaevine, konuldu.

***

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olarak, işte böylesine adalet icra ediliyorsa ve buna da çoğulcu demokratik parlamenter sistem deniliyorsa.

Anayasa'da bu hükümler geçiyorsa (ki geçmektedir)…

O zaman, maşallah, evlere şenlik demekten başka bir diyeceğimiz yok.

İşte, sevgili okurlar.

Gelin hukukun Seyrangâhına.

Cumhuriyetin kuruluşundan şimdiye kadar geçen 95 yıl boyunca;

Ya Allah aşkına hiç insan düşünmez mi bu memleketin geleceği yalnız köylü Ahmet’in Mehmet’in, Ali’nin, Veli’nin değil tüm 78 milyon insanın bir gelecek beklentisi vardır.

Bu halk gerçekten hukuk istiyor, adalet istiyor, dürüstlük istiyor, istikamet istiyor, helal ve haramını birbirinden ayırt etmek istiyor.

Tüm bunlara rağmen geçmiş 95 yıllık bir süreç içerisinde sabırla bekleyen bu millet ne yazık ki umduğunu bulamamıştır ve bundan sonra bulacağı da pek gözükmüyor.

İki yakamızı bir araya getiremeyen bir ülke haline geldik.

Kan revan oldukça çoğalıyor.

Sanki Anadolu insanlarının, ana babaların, dul kalmış hanımefendilerin, yetim kalmış bebeklerin, şehit olan eşlerin, babalarının yani şehit düşen asker ve polislerinin kanı sistemin, rejimin ve rejimi koruyan anlayışların(!?) figüran malzemesiymiş gibi çok ucuz bir şekilde orta yerde…

Dün de değindiğimiz gibi devletin birçok kurum ve kuruluşlarında görünen anti demokratik uygulamalar çifte standartlar rüşvet adam kayırma dolandırıcılık diz boyu.

Bu nerden geliyor. Yemin ediyoruz ki köylü rençperin, tarlada çalışan tarım işçilerinin, dağda koyun otlatan çobanların yaptıkları değildir.

Bu dolandırıcılık, bu kirli iş bu masum insanların işi değil…

Tam manasıyla devletin üniformasını, diplomasını, ehliyetini, etkisini ve yetkisini kullanan insanlar tarafından "bu kirli işler" yapılıyor.

Peki, Bakanlar Kurulu nerededir?

Halkın teveccühüne layık olmadıkları halde utanma belası, iş olsun diye halk bu parlamenterlere oy veriyor ise de parlamentoya gittikten sonra kendilerini dev aynasından görerek başı göklere kadar yücelmiş gibi büyük bir taaccüp (kendini beğenme) ve hud gamlıkla gününü gün eden bazı vekil ve bakanlarımızın arkasına dönüp te ülkede resmi dairelerde neler oluyor diye umursamıyorlar.

Sevgili okurlar İnanın.

Bu bölgede yayın yaptığımızdan dolayı birçok olaylara vakıf oluyoruz…

Birçok yasadışı, hukuk dışı, olumsuzlukları görüyoruz, duyuyoruz ve içimize sindiremediğimiz gibi, üzerine gidiyoruz…

Kamuoyunu aydınlatmak adına, yazıyoruz, çiziyoruz ve sizlerle paylaşıyoruz.

Ama Hindistan’daki sağır sultan dahi bunları duyuyor da İlin Valisi duymuyor, İlçenin Kaymakamı duymuyor, Bakanı duymuyor, milletvekilisi ise hiç duymuyor.

Hayrola neler oluyor diye sormazlar mı?

Oysaki Vali ve Kaymakamlar siyasetin valileri yâda kaymakamları değil, devletin valileri ve kaymakamları olmak zorunda.

Dünkü Söz Gazetesinde yer alan ‘’Kalemin Dili’’ köşesindeki ÖMER BÜYÜKTİMUR’un kaleme aldığı ‘’ERGANİ AHALİSİ SORGULUYOR’’ başlıklı yazısı, aslında olup-bitenler için, anlayana her şeyi anlatıyor.

Tabi, anlayana…

Hani demişler ya anlayana "sivrisinek saz" anlamayana "davul, zurna" bile az.

Bölgedeki yapılan siyasetle ilgili her şeyi bünyesine taşıyan bir yazı.

***

Yıllardan beri iktidar partisi olan Ak Parti’nin başlıca destekleyicilerinden olduk.

Destekleyici olmamızın temel nedenlerinden birisi de 13 yıl Başbakanlık yapan ve son iki yıldır Cumhurbaşkanı olarak devletin başında bulunan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yürekliliğinin, inancının, gerçek manada inanmış bir devlet adamlılığı yüzü suyu hürmetine bu partiyi destekledik.

Bugünkü Başbakan Sayın Davutoğlu’nun da mükemmel bir inanca ve milli kültüre, milletin örf ve adetlerine bağlı olan bir insan olma hasebiyle destekledik.

Ve gerekirse desteklemeye de devam edeceğiz.

Ama bir şartla.

Lütfen partiyi menfaatçi, çıkarcı, ihale lobilerinin, ihale komisyonlarıyla uğraşan ne idüğü belirsiz bay yüzde 10'cuların özellikle bölgemizi ilgilendirenleri partinin kilit noktalarından uzaklaştırsınlar.

Diyarbakır Devlet Su İşleri 10. Bölge müdürlüğünün 5 sene önce ihaleye çıkarmış olduğu Silvan Barajı yılan hikâyesine dönmüş durumda.

120 milyon lira sadece bir tünel için harcanmış olduğu halde ve o tünelde içinde "gaz tehlikesi var, her an için patlamaya hazırdır" bahanesiyle iptal edilmiş yeniden başka yöntemler kullanılarak daha fazla müteahhide para kazandırmak için yeni bir detay projesine yönelik çalışmalar söz konusudur.

Hani bir atasözü var "şüyu u vukuundan" beterdir.

Örneğiyle yola çıkarsak kamuoyuna mal olmuş iddiadan ibaret değildir.

İddia ise de ama kamuoyunun nezdinde Devlet Su İşleri 10. Bölge müdürlüğünde yıllardan beri sulama birliği ihalelerinden tutun da daha nicelerine kadar??

Bu kurum kendini kirli şaibeden bir türlü kurtaramamıştır.

Keza Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü de öyle.

Aynı bildik senaryolarla ihaleler birilerine peşkeş ediliyor veya göze çarpmasın diye doğrudan satış adıyla bölüm bölüm yol asfaltlamaları yapılıyor…

Ne var ki, 6 ay sonra o asfaltlar çatlıyor dökülüyor “keen nem yekün” heba olup gidiyor.

Hele hele bir de şu Yenişehir ilçesine bağlı Sarıyatak mahalle muhtarının skandal muhtar olarak basına yansıtılmış bir uygulama ucubesi.

Eski bakan Mehdi Eker’in meşhur arazi toplulaştırma rezaleti.

Adam kayırma, rüşvet ve rüşvet şaibeleri ve skandal üstüne skandallar…

Hepsini burada aktaramayız ama ileride Allah nasip ederse satırı satırına, cümlesi cümlesine hepsini dayanaklı belgeleriyle kamuoyuna afişe etmeye çalışacağız.

Ki biz bunu kendimize bir borç olarak görüyoruz ve söz veriyoruz.

Birde dün de değindiğimiz gibi 4 yıl içerisinde 447 bin 656 dolandırıcılık vakalarından birisi de ne yazık ki Diyarbakır SGK bölge müdürlüğü bünyesinde bundan iki ay önce yaşandı.

Ki kurum suçüstü yakalandı.

Yani basın olarak biz yakaladık.

Bakınız sevgili okurlar hadise şöyle;

Bir sigortalının 12 yıllık primi ödenmediği için bir firmaya faiziyle beraber 12 yıllık bir borç çıkaran bu kurum resmi yazıyla birinci yazışmasında, "borcunuz 336 bin lira" diye bildiriyor.

Aradan 2 gün geçmeden; "Pardon!" diyor…

Yanlış olmuş borcunuz "336 bin lira" değil "398 bin lira" borcunuz var deniliyor.

Mükellef firmanın sigortacıları tarafından bu yanlışı, suçüstü tespit ederek kanun ve yasalara göre böyle bir borç olmaması gerekir diye ispatlı belgeleriyle bu yazılarına cevap veriyor.

Yazışma neticesinde yani 15 gün içerisinde firmaya yeniden bir cevap veriliyor.

Bu kez, "pardon yanlış" oldu.

Size çıkarılan borç tutarı 398 bin lira değil, borcunuz anapara olarak 45 bin liraymış. Bu faiziyle beraber 90 bin liraya çıkmış.

Kurum bu skandal tutarsızlığı karşısında mahkemelik oldu, dava açıldı.

Bildiğimiz kadarıyla bu kurum, sadece bu davadan dolayı davalı durumuna düşmemiş.

Canı yanan nice vatandaşlar bu kurumu dava etmiş.

Evet, bugünlük hasbi-halimiz bu kadar diyoruz.

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimizle.