YA BİR DE TEHLİKE İÇERİDEN GELİYOR İSE, KURT GÖVDENİN İÇİNE GİRDİ İSE?
Eklenme: 11/23/2009 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar!

Yaklaşık üç günden beri Ak Parti Kızılcahamamda yaptığı istişare toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan çok net mesajlar verdi. Cesurane bir tutum sergiledi, daha doğrusu halkın nabzına göre şerbet verdi ve yürekleri serinletti. Ama velakin konuşmalarının arasında geçen cümleler bize göre biraz endişe vermiyor değildi? Şöyle ki; Başbakan bazı sezintileri hissetmiş olacak ki, konuşmasında "7 yıldır korkmadan dimdik yürüdük, korkmuyoruz ve korku üzerine Demokrasi inşa edilemez, korku aklın katilidir" diyordu.. Başbakan devamla şöyle diyordu: "7 yıldır korkmadık, üretilen korkulara boyun eğmedik, bundan sonra da korkmadan yolumuza devam edeceğiz." Sayın Başbakan konuşmaları içerisinde sık sık korkudan ve korkmazlıktan bahsederken insanın aklına şöyle hatırlatmalar gelmiyor değil? Demek ki Türkiyede korku yaratan, içten kemiren tehlikeli bazı unsurlar var ki başbakan böyle diyor. Bildiğiniz gibi mikrop, gizliden gizliye gövdenin içine girer ve çürütür, cansız bırakır. Farkına varıncaya kadar iş işten geçmiş olur. Başbakanın bu tür olumsuzluklara karşı duyarlı olması boşuna değildir. Sayın Başbakan, geniş açıdan olaylara baktığında demek ki mutlaka bir şeyleri görüyor. O da geleceğin başarısına ümit vericidir. Yıllar yılı Türkiyeyi içten kemiren hıyanet ve ihanet çetelerinin karanlık kurulları gerçekten birer tehlikeli unsur durumundadır. Eğer dirayetli, fetanetli, cesur ve yürekli bir otorite olmasa bu karanlık tablolara karşı her zaman korkulacak, endişeler kaçınılmazdır. Onun için bu dönemlerde devletin ve milli iradenin elini sağlıklı bir şekilde tutan ve ülkeyi yöneten iktidarlar samimiyetle ve ihlâsla yürümeleri lazım. Halktan almış olduğu emaneti altında büyük yüreklilikle sağa sola çarpmadan, dümdüz yoluna devam etmesi lazım. Aksi takdirde bir yere varılamaz. Sayın Başbakanın bu tür anlamlı ifadeleri her gün biraz daha halka bir ümit kaynağı olur. Halk da bu durum karşısında kendi Başbakanına sahip çıkmak zorunda. Bu tutum karşısında görünen odur ki; bu toplum, bu millet her halükarda Başbakanını yalnız bırakmaz ve arkasında dev adımlarla yürümektedir. Korur, kollar bütün ciddiyetiyle muhafaza altına alır. Zira yıllardan beri ülkeyi sahipsiz gören, korkak Başbakanların ve iktidarların tutumlarıyla daha fazla palazlanan iç tehlike unsurlarının varlıkları hep bundan kaynaklanmıştır. Bu iç tehlike unsurları da devletin kilit noktalarında yer almışlardır. Bunlarla mücadele etmede, milletin ruhi direnişleriyle ve inancın sarsılmaz dirilişini birbiriyle pekiştirip, güçlendirip vuku bulan olumsuzluklara karşı sağlayamayan iktidarlar sonuç itibariyle yok olup gitmişlerdir. Fazla, içten içe gövdenin içine giren bozguncu kurtları görmek olmalıdır. Aksi takdirde kurt gövdenin içine girer. Ve yavaş yavaş çürütür. Kurumuş bir kabuk haline getirir. O zaman da yapılacak bir şey kalmaz. Nitekim çağımızın en büyük allamelerinden İslam düşünürü Beddi-ü Zaman hazretleri şöyle diyor. "Bana ızdırap veren yalnız İslamın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı, yani tehlikelere karşı direniş kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor, kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki toplumun bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez, can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder, Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi olan Türkiye tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbali selamette olsa." Evet, sevgili okurlar! Üstadın bu ifadesinin paralelinde ve birebir örtüşen bir gerçek de Ortadoğunun sayılı alimlerinden Abdurahman Hasan Habenneket-ül Meydani isimli bir Suudi Arabistanlı alimden geldi. O da şöyle diyor. "Allametnil Haşere" başlıklı yazısında; "Bana bir haşere bu gerçeği öğretti. Haşerenin gizliden meyvenin içine dalarken, bana İslam ülkelerinin içine gizliden giren İslam düşmanlarının oyunlarını hatırlattı. Yani yetişen, artık yeme durumuna gelen pırıl pırıl güzel bir meyve dalında dururken ağacın kurdu gizliden gizliye bahçıvanın gözü önünde görmeden, o meyvenin içine giren bozguncu kurt misali. Bir bozguncu kurt, yavaşça, gizlice ufaktan ufağa meyve ağacının içine girer, ağacın taze damarlarını çürütür. Aynı kurt üreme yaparak bu kez o meyvenin içine girer ve içten kemirerek içini çürütünceye kadar orada gizlenir ve bahçıvan da görmeyince o ağaç, kurdun yüzünden yıkılır gider." Tıpkı İslam düşmanlarının gizliden gizliye bu tür çalışmaları içten ağacı kemiren meyvesini çürüten kurtlar gibidir. Hain ve sinsi planların içerisine giren bu sinsi haşereler, nasıl ki ürün veren ağaçları yok eder, aynı paralelde o haşereler durumunda olan ve her halükarda tohumlarında nifak kokan ve çıkarları ön planda tutan siyaset dünyasının gizli bezirgânları, hep aynı minvalde faaliyet göstermişlerdir. Onun için Başbakan partisinin 14. istişare toplantısında konuşurken net mesajlar verdi ve dedi ki; "Açılım sürecine ilişkin kararlıyız, kararlılığımızı sürdürüyoruz ve hiç kimseden korkmuyoruz ve korkma endişesini de taşımıyoruz." Bu da demek ki Başbakanımız ağacı içten kemiren o sinsi haşere durumunda olan siyaset haşerelerinden korkmadığını göstermekte. Ve onların yuvalarını tespit etmiştir ki net ve berrak şekilde mesaj gönderiyor. Zaten halkın da isteği o. İşte bakın sevgili okurlar! Yazılı basının dünkü birinci sayfalarından verilen önemli bazı haberlerden kıssadan hisse diyerek sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin, dünkü Vakit Gazetesi, büyük puntolarla şöyle bir manşet atmıştır. "İntihardaki sır derinleşiyor" Ve yanında Vatan Gazetesinin orta sayfasındaki bir kupürü vardır. Kupürün başında yazılan yazı şöyledir. "Erdil paşayı araştırırken, Çakıcı beni tehdit etti." diyen emekli Albay Ali Belgütay Varımlının sözüdür. Haber şöyle devam ediyor;  Bundan dört yıl öncesinde verdiği röportajda şok açıklamalarda bulunmuş Erdil davasında tanıklık eden ve verdiği ifadelerle, Erdilin rütbelerini söktüren, Varımlı röportajda susması için kendisine 1 milyon dolar ve amirallik teklif edildiğini, ayrıca tehdit edildiğini söylemiş."  Demek ki Türkiyede gizliden gizliye yaşanmakta olan toplumu ahlaken ve iktisaden çürüten nice gizli haşereler varmış. Olayın peşini bırakmayan hıyanet planları ile süreci fırsat bilerek günü gelince de elinden geleni ardına koymazlar. Nitekim emekli Albay Ali Belgütay Varımlının bir hafta önce evinin önünde intihar süsü verilmiş ve adamı dürüstlüğünden dolayı ortadan kaldırabilmişlerdir. Şafak Gazetesi manşetinde şöyle diyor, "Cep Köstebeği işbaşında" Ergenekonun derin kulağı, Jandarma İstihbarat Başkanı, Emekli Tuğgeneral Levent Ersözün bir marifeti daha ortaya çıktı. Ersöz, GSM şirketine koyduğu köstebek sayesinde istediği herkesin telefonunu dinlemiş. Hapiste bile dinlemeye devam ediyor, evinde iki bin beş yüz kişinin ses kaydı çıkan Ergenekon tutuklusu Tuğgeneral Ersözün emekliliğe ayrıldıktan sonra da dinlemelere devam ettiği belirlendi. Cep telefonu şirketine soktuğu istihbaratçı Albay H.Aya özel görev veren Ersöz, ticari rakiplerini de rahatlıkla dinletti. Bu haberden sonra daha çarpıcı bir haberde, Emekli Yarbay Tevfik Diker de şöyle yazıyor. "Sır intiharda Ergenekon kokusu var" Eski silah arkadaşı Tevfik Diker diyor ki, "Varımlının ölümüne Zekeriya Öz el atsın. Evinin balkonundan atlayarak canına kıyan emekli Albay Ali Belgütay Varımlının ölümünde şok iddia. Eski DYPli Diker, olayın normal ölüm olmadığını öne sürdü. Varımlı, Ergenekon yapılanmasını rahatsız etti. İntihara Ergenekon Savcısı baksın dedi."  Evet değerli dostlar!.. Bilindiği üzere günlük medya araştırmacıların temel ilham kaynağı durumundadır. Biz de ondan faydalanarak yola çıkıyoruz. Zaman Gazetesi şöyle diyor manşetinde. "Cuntanın nihai hedefi Siyaseti ele geçirmekti" Kafes Operasyonu Eylem Planında AK Partinin 2011 seçimlerinde iktidardan sürdürülmesinin de hedeflendiği ortaya çıktı. Düşman unsuru tasfiyesi başlığını taşıyan çalışmaya göre, AK Partinin yıpratılması ve Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin engellenmesi planlanıyor. Evet, sevgili okurlar! Türkiyenin bu kritik, karanlık ve korkutucu tablosu yalnız bugüne münhasır değildir. 1990lı yıllardan beri devam ede gelen, özellikle bu bölgede Olağanüstü hal bölge valiliği sürecinden bugüne dek, toplumun her kesimine bu korkutucu endişeyi yaşatmışlardır. Bu dejenerasyon elbette kendiliğinden olmamıştır. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, gelip giden birçok iktidarların başındaki Başbakanlar buna neden olmuşlardır. Korkmuşlar, günü gelmiş büyük fedakârlıklarla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde barındırdığı darbeci cuntacılara büyük prim sağlamışlardır. Gittikçe bu menfi ve korkutucu unsurlar, devletin temelinde yeşermişler, büyümüşler, palazlanmışlar ve devleti içten kemirmişlerdir. Adeta dıştan değil, içten oluşan sinsi kemirgen haşereler gibi. Evlere şenlik, nazar değmesin. Artık dıştan gelen tehlike kalmamış, içten sinsice devleti çürümüş bir meyve ağacının kabuğu durumuna getiren bu hıyanet, delalet ve ihanet unsurlarına karşı korka gelen devlet ve devlet adamları, buna neden olmuşlardır. Onun içindir ki Başbakan bas bas bağırıyor ve uyarıyor diyor ki, "Hayır milletin aklına bir şey gelmesin. Biz ötekiler gibi korkmadık ve korkmuyoruz, yolumuza devam ediyoruz ve mücadelemizi sürdürüyoruz." Gerçekten Başbakan bu tespitinde haklıdır ve başarılıdır. Tebrik ediyoruz ve başarılar diliyoruz. Ama kendisi buna da dikkat etmelidir ki, partisinin içinden dahi değişik olumsuzluklara neden verebilen, bazı kemirgen unsurlar da olabilir. Farkına varmadan partinin bu yüzden bazı olumsuzluklarla karşı karşıya kalabileceği endişesini de unutmamalıdır. Bu da ona dostane tavsiyemizdir. En derin saygılarımla.