YA SİZ NE YAPIYORSUNUZ!!?
Eklenme: 2/21/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün akşam sivil toplum kuruluşlarıyla ve aynı zamanda muhafazakr, dindar, özellikle bölgenin tanınmış din adamları kimliğine sahip kişilerle görüşmek üzere saat 20.30 sularında Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay Barış süreci ile ilgili toplumun nabzını almak üzere Diyarbakıra geldi..

Uçaktan indiği gibi direk The Green Park Hoteline geldiler.

Valilikçe hazırlanan yemek sofrası gerçekten zengin ve güzel bir sofraydı.

Gerek Sayın Valimizin ve Gerek Sayın Başbakan Yardımcımızın bu tür misafirperverlik ve ilimizin ileri gelen din ulemalarını bu şekilde ağırlaması gerçekten sevindirici bir tablo.

Yemek yenildikten sonra konuşma salonuna geçildi, tabii basına kapalı olarak oturum başladı.

Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay hocamız, ilk sohbetine başlarken herkesi selamladı ve besmeleyle açılış konuşmasına başladı.

***

İlk olarak Şeyh Edip Aliden çarpıcı bir örnek verdi.

İnsanları yaşat ki devlet yaşasın vecizesini dile getirdi.

Daha sonra şöyle konuyu açtı;

Elhamdülillah iktidarımız sayesinde tümüyle tarihimizle tanıştık, dinimizle tanıştık, devlet bu süreç boyunca vatandaşlarına hep zulüm etmişti.

Devlet artık tarihiyle tanışıyor, diniyle, milletiyle, edebiyatıyla, kültürüyle tanışıyor.

Yıllar yılı bu millete yapılan zulümlerin artık sonu gelmiştir.

Yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir millet ve devlet işbirliği yapılıyor.

Terörün artık bu ülkede yaşanmaması gerekir, bu hepimize düşen bir görevdir ve bunu kullanalım, fırsatı kaçırmayalım diye tavsiyelerde bulundu..

Sonra, sözü Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Ekere verdi.

Sayın Eker de tavsiye babında bir şeyler söyledi..

Tabi elbette ki tabloyu yeşil, pembe olarak gösterdi.

Ne yazık ki halk apayrı bir dereden geçerken Sayın Bakan Eker, ayrı bir tablo çiziyordu.

***

Fikrini söyleyen Sayın Atalay;

Süreç de müsaittir, bize yol açıyor.

Yargı paketi getiriyoruz, herkes rahatlar.

Bölge halkının birilerinden korkmaması gerekir.

Kötü niyetli insanları bünyesinde barındırmaması gerekir.

Terör ve terör odaklarına kucak açmaması gerekir dedi.

***

Böyle güzel konuşmalar yapıldıktan sonra davetlilerden bir din adamı söz aldı.

Molla Sadullah Ergün isimli muhterem bir hoca efendi güzel bir konuşma yaptı.

Sürecin güzel olduğunu, Türkiyenin geçmişlere yönelik yanlış yönetildiğini ve bugünkü Türkiyenin bu hale getirilmesinin temel nedenleri geçmişe yönelik hükümetlerin yanlış uygulamaları, milletin üzerine demoklesin kılıcı gibi yanlış uygulamalar nedeniyle ülkenin bu hale geldiğini

Hatta bölgeye gönderilen görevli bürokratların halka yanaşıp, mütevazı bir şekilde davranmaları gerektiği hususunu anlattı.

* * *

1915li yıllarda Beytüşşebaptaki aşiretler arasında çıkan bir çatışmayı önlemek için Bediüzzaman Hazretleri oraya gidip halkla yaptığı konuşmada, halkı sükunete, barışa davet ederken Beytüşşebap insanlarından şöyle bir ifadeyi dinliyor, halk diyor ki;

Kavgamızın temel sebebi, bizden değil, rakı içen, namaz kılmayan kaymakamımızdan kaynaklanıyor.

Her ne kadar biz namaz kılmıyorsak da bizi yönetenin mutlaka ehli takva olması gerekir.

Bizim kaymakamımız rakı içiyor ve namaz kılmıyor diye özetleyerek örnek gösteren Sadullah Ergün fazla uzatmadan nihayet kendini beğenmiş bir iki hocamız, mikrofonu aldı kimseye de vermediler.

* * *

İsmi bende saklı bir hoca efendi mikrofonu aldı, uzattıkça uzattı, kırık dökük ifadelerle, kendisinin de ne söylediğini anlamayan bir tip olarak rasgele uzattıkça uzattı, herkes manen onu dinlemekten yorgunluk hissetti.

Ve usandı.

Daha sonra başka birileri mikrofonu aldı.

Yani tek kelimeyle mikrofonu alan, sanki edebiyat dökercesine orada bir meramını ifade etme yerine, adeta minber veya vaaz kürsüsündeymiş gibi uzun uzadıya konuşmalar yapıldı.

Ama gerçekten Sayın Başbakan Yardımcımız da, Bakan da, diğer konuklarda usandılar.

Bu nedenle ben de yazı yazıp da gazeteyi matbaaya yetiştirme cihetinden bekleyemedim, ondan sonra ne olduğunu bilemiyorum.

***

Yalnız İmam Hatip Mezunları Dernek Başkanı Mehmet Siraç Öztoprakın çok uzun ve karma bir konuşma yaptığı için Başbakan Yardımcısının dikkatini çekti.

Herhalde kendisinin de ne söylediğinin farkında olmadığı için, Sayın Atalay dedi ki Güzel de siz o kadar uzun uzadıya tavsiyelerde bulunuyorsunuz, ama ya siz, siz ne yapıyorsunuz?

Size de görev düşmüyor mu?

Siz görevinizi neden yerine getirmiyorsunuz? diye etkili bir eleştiri yaptı.

Gerçekten yerden göğe kadar da haklıdır.

Hükümet böyle yapsın, Başbakan böyle yapsın

Kültürümüze mal olmuş bir misal var, deniliyor ki Akıl veren çok, ekmek veren hiç yok kabilinden.

***

Deyim yerindeyse, hocalarımız kusura bakmasınlar, yani gerçekten disiplinize edilmemiş bir tahsille her ne kadar oraya çıkmışlarsa da, bir türlü hepsi olmasa bile çoğunlukta olan kendileri de ne söylediklerinin farkında değiller.

Bu nedenle gecikmeyeyim diye, yazımı gazeteye yetiştireyim diye, hemen izin istemeden yerimden kalktım ve toplantıyı terk ettim.

Sayın Başbakan Yardımcımızdan ve Sayın Valimizden özrümün kabulünü cihetine istirhamda bulunuyorum.

* * *

İkinci bir ifade, yıllar yılı Türkiyeye yağdırılan mezalim, genel bir mezalimdi.

Hem tarihimize, hem dinimize, hem örf adetlerimize karşı yapılan manevi bir taarruzla karşılaşan Türkiye, bugün artık oradan sıyrılmış durumdadır.

Zira o ekip, CHPnin dini bilmez, Allahı tanımaz dönemlerine rastlamıştı.

Fazla sözü uzatmadan kısa kesmek suretiyle edindiğim intiba, toplantıdan aldığım sonuç;

Hükümet çok iyi bir şekilde çalışıyor.

Sayın Başbakan, çok önemli bir faktör olduğunun üzerinde çok duruyor.

Bizim de halk olarak, millet olarak buna katılmamız gerekir, yardımcı olmamız gerekir.

Ancak şu vardır;

Bu işin içinde çok kötü niyetli provokatör aktörlerin de varlığını unutmamalıyız.

Hükümet buna dikkat etmelidir.

Eğer bir ateş söndürülmek isteniliyorsa; ikinci bir Zerdüşi ateş yanmasın!

Yoksa fırsat kaçırılırsa bir daha bu fırsat ve bu şans yakalanmaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.