YALAN, KÜFRÜN VE İNKARIN ARKADAŞIDIR!!!
Eklenme: 8/16/2011 12:00:00 AM

Evet sevgili can dostlar! Bugünkü köşe yazımıza başlarken, öncelikle ve özellikle büyük pirimiz Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bazı vecizelerinden örnekler getirerek önemli konuları sizinle paylaşmak istiyorum. Siz değerli okurlar için daha kolay anlaşılır biçimde bazı konuların detayına inmeden, ana başlıklar halinde birkaç ifadeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Ondan sonra günümüzün olup bitenlerini konuşacağız. Özellikle coğrafyamızda, özellikle siyaset alanına el atan çıkar ve kişisel ranta dayalı bazı siyasi konulara değineceğiz. Keza kulağımızın dibinde ve dün Osmanlının bir eyaleti sayılan Suriyenin sahte kahramanı olan Beşar Esadın mezalimiyle alakalı, olup-bitenleri irdeleyeceğiz. Aslında günümüzde olup bitenler gün gibi aşikar. Her alanda gizli saklı kalan bir şey yok. Toplumun her kesimi olup bitenlerden haberdardır. Olayların yabancısı değil, deyim yerindeyse leb denildiği zaman herkes leblebi olduğunu anlıyor. ***

Bakınız üstad Bediüzzaman hazretleri, günümüzün gerçeklerini dile getirirken, öncelikle yüce Kuranımızdaki bir iki ayeti kerimenin mealine değiniyor. Biz de bunların ışığında yola çıkarak olayları ve olup bitenleri daha berraklaştırarak anlatmaya çalışıyoruz. Kuran, Firavun ve ordularının mezalimini anlatırken, olayın önemine binaen bu ayet-i kerimeyi Kuranın birkaç surelerinde tekraren vurgulayarak insanlığa hitap ediyor. İnsanlığın cibilliyetinde ve karakterinde yatan gerçek ölüm korkusudur. Ölüm korkusu ise, kesinlikle ölümü getirir. Hayat, yaşam hırsı ise zilleti, alçalışı ve çöküşün gelmesine neden olur. Örneğin Kuranda geçen "Yuzebbihune ebbna ehum" yüce ayet-i kerimenin meali şöyle; "Beni İsrailoğulları, Firavunoğullarına karşı ölüm korkusuyla mağlup düşerken, Firavunun orduları onların erkek çocuklarını esir alıp öldürüyorlardı. Kadın ve kızlarını da yaşatıyorlardı." Bu ayet-i kerimenin meali bize şunu hatırlatıyor: İsrailoğullarının kaderini bir nevi "Kader kalemiyle" çizip anlatıyor. Alınlarına yazılmış hayatlarının müthiş ilkeleri daima bir musibetle karşılaşmakta olan İsrailoğulları, bir türlü kendi kanlarının dökülmesini ve tarih boyunca katil ve kavgadan kendini kurtaramamış bir millet olduğunu kader çizgisi onlar hakkında bunu açıklamıştır. Pek çok katliamlara duçar kalmışlardır. Kızları ve kadınlarıyla hayatta sefahat aleminde büyük rol oynanmışlardır. İşte bu Kelami Kibriya Kuran bize bunu hatırlatıyor ve diyor ki: Geçmiş asırlarda olup biten hadiseler hep Yahudi kavminin başından ayrılmamıştır. Bu ayet bize bunu anlatmaktadır. Mesela aynı ayetten sonra gelen diğer ayette, "Yahudi milletinin yaptıklarından dolayı daima tarih boyu onları zillet, çöküş, meskenet ve alçalış vurmuştur" denilmekte. Neden mi? Korkaklıklarından dolayı

 

***

Üstad diyor ki; Ölümden korkmak, ölüme sebep vermektedir. Hayat ve yaşam hırsı, zillet ve meskenetin illetidir. Tarih boyu kendini bu anlattıklarımızdan kurtaramayan Yahudiler ve eski çağlara dayalı diğer toplumların bünyesinde inat, hırsı hayat, yalan ve korku onlardan ayrılmayan bir parça olmuştur. Bu yalan, korku ve kişisel menfaat onları yeryüzündeki fesat ve bozguncular yapmıştır. Yeryüzünü kan gölü haline getirmeye neden olmuştlardır ve bunu Yüce Kitabımız bize bildirmektedir. Evet! Tıpkı bugünkü başımızda yaşanmakta olan hal gibi Hal-i Alem meydandadır. Deniliyor ya, olayları ters yüz ederek, yalanlarını makyajlayan milletlerin siyaseti, özellikle Türkiyede ve komşularımız olan Irak ve Suriyede Baas zihniyetine bağlı Marksist iktidarlar gibi.. Ve yaklaşık elli yıldan beri, hatta seksen yıldan beri Türkiyemiz de aynı potada tutulmuştur. Zulmün başına adalet külahı giydirilmiş, makyajlandırılmış, hainlik adına kurtarıcılık ve hamiyet elbisesini giydirmiş, saldırganlık ve masum insanların kanlarını dökme şekline cihat adını takmış, kendi toplumunu esarete ve yok etme planlarını yaratan kuşatmalara da hürriyet adını vermişlerdir. Böylece bu karanlık tablolar, bu Ortadoğu insanlarını, milletlerini yalancı, küfür ve Bolşevizm adına inim inim inletmiş ve inletmeye devam etmişlerdir.

 

***

Evet, gerçekle gerçek olmayan, yalancılığı karşılaştırırken, üstad Bediüzzaman hazretleri şöyle diyor: "Evet! Resulullah (S.A.V.) Efendimizin etrafında bulunan sahabelerin varlığı ve genel olarak yaşadıkları tavır ve halleri hakka ve hakkaniyete aşık olup, dürüstlüğe müştak, adalete bağlılıklarını göstermişlerdir. Zira, o büyük insanların içine hiçbir zaman yalan, dolan, yamukluk girmemiştir. Hep dürüstlük ve hakkaniyetle yola çıkmışlar ve başarmışlardır. Çünkü yalanın ve kizbin çirkinliği, tüm çirkinliğiyle dürüstlük ve doğruluğun güzelliği bütün güzellikleriyle yaşarken, o asra Asr-ı Saadet denilmiştir. Öyle bir tarzda gösterilmiş ki, bunlarla karşıtları olan küfür sistemleri arasındaki mesafe, arş-ı aladan ta yerin dibine kadar uzun mesafenin varlığı söz konusu olmuştur. Yerin en alçak derecesine inen, yalancılığın ve zulmün baş temsilciliğini üstlenen o günün müseylemetün kezzatların, Ebu Cehillerin ve Ebu Leheblerin derecelerine inmiştir. Zira bunlar bütün pisliklerin temsilcileri olmuştur. Gerçeğin, adaletin ve hukukun üstünlüğünü bünyesinde yaşatan o günün sahabileri Hz. Peygamber (S.A.V.)in ruhuna ve cismine arkadaş olmuşlardır ve yüceliklere tırmanmışlardır, dünyaya meydan okuyabilmişlerdir. Böylece toplumsal karanlıklarla aydınlıkların, doğruluklarla yamukluğun arasına hep bu kırmızı çizgi çizilmiş ve mesafe fersah fersah birbirinden uzaklaştırılmıştır. O günden bugüne dek pisliklerin, hilebazlıkların, zulmün, kan emiciliğin, soykırımların,  fitne ve fesadın çukurunda bulunanların baş mümessili sahte peygamber olan Müseylemetül Kezzap olmuştur. Ve bu vasıfları ile esfedi safirin olan en alçak derekelere yuvarlanıp gitmiştir. Ve dünya küfrünün sembolü olmuştur. Adaleti, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve insan sevgisini ruhi derinliklerinde besleyen yegane kurtarıcı Hz. Muhammed (S.A.V.) ve etrafında bulunan sahabeler ordusu olmuştur. Bunlar da insanlığa yakışır, insanlığın en yüce mertebelerine tırmanmış, başları dik, alınları ak olmuştur ve doğruluğun, sadakatin baş temsilcileri olmuştur. Bu durumda hep söylüyoruz, Görünen köy kılavuz istemez misali, kulağımızın dibinde olan Suriyenin Marksist, Lenininst bir piyon köle olan Beşar Esadın ordusu, dün yine hudutlarımıza yakın önemli kentlerini bombardımana tabi tutmuştur. Kendi halkını babası gibi hep savaş gemileriyle bombalamıştır. Kentlerin içerisine tankları yürütmüştür. Cami ve ezanların yükselmemesi için minarelerini yerle bir etmiştir. Önceki gün Hama şehrinden çekildiğini dünyaya duyuran Esad rejimi, bu sefer liman kenti Lazkiyede halka saldırmaya devam ediyor. Şehri önceki gün tanklarla vuran Şam yönetimi Marksist, piyon anlayış, dün de donanmasına saldırı emri vererek ikinci savaş gemisinin bomba yağdırdığı hududumuza çok yakın Lazkiyeye hücum etmiş, en az 20 30 kişinin ölümüne neden olmuştur.

***

İşte hep mücadelemiz bugüne dek kamuoyunu aydınlatmak üzere, yıllardan beri bu köşede, bu tür çirkin olayların önüne geçmek için, Allah korusun memleketimizin bu halleri yaşamaması için toplumumuzu uyarmaya çalışmışız ve çalışmaya devam ediyoruz. Gelen giden hükümetleri uyarmışız. Dostça geniş çaplı istihbari bilgileri bu köşeden, Diyarbakır Söz manşetten vermiş ve vuku bulması muhtemel olan bir çok olayların zamanında önüne geçilmiş ve önlenmiştir. Zira Suriyeden, Kuzey Iraktan, Afganistandan, Pakistandan ve Libyadan daha önemli konumda olan Türkiye, bugün artık boy hedefi durumundadır. Dünya emperyalizmine köle durumuna girmiş, haçlıların ve Siyonistlerin birer piyon uşakları yaklaşık üç çeyrek asır boyunca bu memleketimizle, özellikle coğrafyamızla oynamışlardır. Kimin adına Halk adına mı? Hayır.. Useylemetül Kezzap olan sahte kurtarıcılar, makyajlı sözleriyle yola çıkmış olan bazı terör odakları ve onların yandaşları bu memleketin başına tıpkı Baas Partisinin mezalimini getirmek istiyorlar ve ülkeyi ele geçirmek istiyorlar. Ne hazindir ki, kendini kurtarıcı olarak gösteren TSKnın bünyesinde Ergenekon generallerin gizli himayesi altında terörün bir çok değişik yüzleri ortaya çıkmıştır. Ama bu millet her zaman uyanıktır ve daha da uyanmaya yönelik önemli mesafeleri almıştır. Yoluna devam edecek, ancak bu yolunu kesen bize göre, eğer bu uyanışın yolunu kesebilen bir ihtimal varsa, korkarım ki terör örgütlerinden daha fazla kendi kişisel çıkar ve rant peşinde olan parlamenterlik vasfına haiz olan nice nice siyasiler olmuştur ve bu siyasilerin yamuk politikaları yüzünden bu ülke bir türlü terörün önünü kesememiştir. Hemen hemen bila istisna, gelen giden tüm partilerin ve iktidarların bünyesinde mevcutturlar. Bu gerçeğe parmak basarak ispat edebiliyoruz. Bunların yüzünden, bu yörede kamuya ait birçok kurum ve kuruluşların bünyesinde öylesine hırsız, rantiyeci, keyfiyetçi, rüşvetçi ve dürüst olmayan insanların varlığı söz konusu olmuştur ki, bini pir para.. Biz bunları hep yazmış ve çizmişizdir. Zaman gelmiş bu ilimizden uzaklaştırılan birçok şaibeli görevliler ne çare ki son zamanlarda aldığımız duyumlara göre AK Partinin son meclise giden bazı parlamenterleri, burda şimdi isimlerini söylemek henüz erken, girişimleriyle aynı o hırsız ekip geri getirilmeye niyetlenilmiştir. Biz bunu duyuyoruz ve görüyoruz. Halkımızın da dikkatine sunuyoruz. Herkes ayağını denk alsın, buradan tüm kamuoyuna ilan ederek diyorum ki; hayatları boyunca kendilerini çirkin ve şaibeli yolsuzluklardan kurtaramayan insanları tekrar aracı olup milletin başına bela etmeyin. Yoksa elimiz iki yakanızda olacaktır. Biz bunun peşini bırakmayız. Halkımızla lüzum gördüğümüz anda bu olayları paylaşıp deşifre ederiz. En derin saygı ve sevgilerimle