YÜZ SENE ÖNCEKİ İHANET BUGÜN BİZE OLDU HIYANET (IV)
Eklenme: 12/30/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere yıllardan beri bu köşede yazdığımız yazıların ana hedefleri ve stratejik gerçekleri bize gösterdi ki Türkiye’nin bugünkü bu hale düşmüş olmasının temel nedenlerinden birisi ve başucu, hatta ana unsuru; yüz yıllık yanlış bir rejimin varlığı ve uygulanmasıdır.

Bu rejimin adı her ne kadar cumhuriyet olarak anılmış, anayasal bir rejim olarak tanımlanmış ve böylece uygulamaya konulmuş ise de yapılan araştırma ve tespitlerimiz neticesinde anlaşılan budur ki;

Türkiye’deki mevcut olan terör odakları ve karşılıksız dökülen kan, yani “kimin ne yaptığının yanında kar kalmış” olması, tümüyle yüz yıllık cumhursuz bir cumhuriyet rejiminin faturasıdır.

Bu rejimin, bu sistemin, bu düzenin ana stratejisi ve temel dayanak noktası Kemalizm’dir…

Dinden uzaklaştırma dayatmasıdır, halkla devleti birbirinden ayırıp, bölüp parçalama hegemonyasıdır.

1923’lerden bugüne dek yapılan tüm uygulamaların gerçek yüzü; bu hakikatı ortaya koymaktadır.

Dinsizlik, imansızlık, Allahsızlık dersleriyle donatılmış bir milli eğitim sisteminden çıkan gençlik, bugün artık bu milletin gençliği değil.

Dolandırıcılık, rüşvet, adam kayırma ahlaksızlığı ve bugünkü bu gençliğin varlığı, vahşetin, dağ ve ormanların gençliği durumuna düşürülmüştür ve bunca çalışıp da hak ettiği dersi alamayınca bu kez şehirlere dökülmüş, masum, günahsız polis ve asker onlara hedef olmuştur.

Ellerindeki Kanas silahlarının kurşunlarıyla polis ve askeri şehit düşürebiliyor olması, gerçekten buna verilebilecek bir cevabımız yoktur.

Keşke böyle olmasaydı.

Keşke bu milletin bin senelik tarihine, kültürüne, inancına, ecdatların kahramanlıklarına ve bu uğurda verilen yüz binlerce şehitlerin ve gazilerin ruhuna paralel olarak bir rejim uygulanmış olsaydı.

Kesinlikle, bugün karşımıza bu kirli tablo çıkmayacaktı?

Bu kanlı vahşet, bu milletin güpegündüz gözleri önünde cereyan etmezdi?

Ama ne yazık ki bugüne kadar istibdat ve zulme dayalı bir rejimin uygulamaları yüzünden hiçbir bilim adamı, ilim erbapları, düşünürler, gerçek fikir erbapları kendilerini özgürce ortaya koyamadılar.

Devlet büyüklerine ve anayasal kurumlarına hiç kimse bir şey anlatamadı.

Anlatan, hain ilan ediliyordu.

Tıpkı Bediüzzaman Said-i Nursi’ler gibi…

Doğu ve Güneydoğu’da Şeyh Sait gibi…

Batı’da Mehmet Akif’ler...

Şeyhülislam Mustafa Efendi, Necip Fazıl Kısakürek’ler gibi, Tahir’ül Mevlevi ve İskilipli Atıf Hoca’lar gibi…

Daha nice yazarçizerler, nice aydınlar; bu rejimin, bu anayasanın, bu yasaların ve bu devletin yanlış uygulamalarının "ülkeyi" uçuruma götüreceğini ifade etti…

Bu millette ileride çok ağır fatura kestirileceğini…

Ağır bir maliyetle karşı karşıya kalınacağı düşücesini, söylemlerini her platformda dile getirdiler..

Bunları söyledikleri için niceleri adliye koridorlarında dolaşıp, savcılıklara ifade verdi..

Ya cezaevi, ya sürgün veya mimlenmeyle karşı karşıya bırakıldı…

Kimi de idam edildi..

Yani MİT’in ve diğer istihbaratın gözetiminde; "Hep suçlu muamelesi" gördüler…

* * *

O günkü devletin bünyesinde yüce İslam dinine karşı beslenen kin, nefret ve hıyanet gözüyle bakış anlayışının üstünlüğü, ne yazık ki bugün tüm gerçekleriyle ortaya çıkmış durumda.

O günkü ekilen o zehirli rüzgâr esintileri, bugün fırtına biçer noktadayız.

Bakınız, güdümlü bir siyasetle, vesayetli bir rejimin kurulmasıyla, İngiliz ve diğer batı itilaf devletlerinin ittifakıyla yıkılan bir Osmanlı İmparatorluğu kesin olarak bilmiş olalım ki aynı o devletin bünyesinde kendilerini kiralatmış, satılmış, yerli piyon ve ajanlar vasıtasıyla bu işler gerçekleştirilmiştir.

Hiç unutmayalım ki o yüz sene evvel ki hıyanet erbaplarının yapmış olduğu ahlaksızlıklar, bugün mevcut terör örgütü olan PKK, DHKP-C veya diğer örgüt çeşitleri ve onun savunucusu durumunda bir siyasi yapılanma ve o siyasi yapılanmanın sözde siyaset liderleri ve üyeleri, bakınız Diyarbakır’ı ve Güneydoğu Anadolu’yu ne hale soktular?

O günün hıyanet uzantıları Osmanlı Devletinin içine nasıl sızdırılmışsa ve ne gibi işlem yapmışlarsa, bugün de Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde uygulanmakta olan küfür ve dinsizlik uygulamaları, aynı o günkü uygulamaların bir parçasıdır.

Devlet, tüm kurum ve kuruluşlarıyla bununla mücadele veriyor ise de, ortada bir başarı yok…

Milletin bunca bütçesini harcıyorsa da nice ailelerin masum çocukları şehit düşürülüyorsa da tüm bu ağır faturaları ödeyen bir millet var iken,, ama ne yazık ki hala da bunlarla başa çıkılamıyor.

Bülbül gibi öten bu eş başkanlar..

Bbunların yanı sıra CHP’nin tarihi hegemonyası ve bugünkü lideri…

Hala utanmadan çıkıp hedef şaşırtarak, ağzından çıkanı kulağı duymuyor, aynı rezaletleri destekliyor.

* * *

Dünkü yazımın son bölümünde ifade etmeye çalıştığım çok önemli konuları ayet ve hadisten örnekler vererek, siz değerli okurlarıma sunmuştum.

Ve demiştim ki;

En’âm suresinin 65. ayetinin üç ana cümle ve kavramları, Allah tarafından milletler arasına gönderildiğinde demek ki o milletler hak etmişti.

Ki “Allah, dağı bulmuş karı yağdırmıştır” kabilinden bizim de birbirimize yaptığımız kötülüklerden dolayı Allahû Teâlâ başımıza taşları yağdırmıyorsa, yerin dibinden su fışkırtıp bizi Nuh tufanı gibi gark etmiyorsa da, ayetin üçüncü cümlesi olan, sizin aranıza bölme ve tefrika fitnesini sokup, sizi birbirinize düşürüp, biriniz diğerinize zarar ve ziyan verip, kardeş iken birer düşman haline getirip, büyük fitne unsurlarıyla karşı karşıya kalınacağı, ayetin mealinden anlaşılmış durumda.

Bunu teyit eden, güçlendiren, ayetin tefsiri durumunda olan Hadis-i Şerif’i ise dünkü yazının uzun olmaması için bugüne bırakmıştık.

Dünden bugüne bırakılan Hadis-i Şerif’in yüce meali şöyledir.

Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor;

“Ben Rabbimden dört şeyi temenni ettim.

Üç dileğimi kabul etti, birini kabul etmedi.

İşte Allah tarafından kabul edilmeyen en tehlikeli de budur.

Allah’tan dilediğim üç şey buydu;

Birincisi: ‘Benim ümmetim küfür, dalalet ve sapıklık üzerine ittifak etmesinler’

İkincisi: ‘Onları kökten yok edecek düşmanları da onlara musallat etme’

Allah bu her iki dileği kabul etti.

Üçüncü olarak Rabbim’den bunu diledim:

‘Ey Allah’ım! Ümmetimi soykırımlarla karşılaştırma. Nasıl ki eski milletlerin yapmış olduğu kötülükler yüzünden başlarına gelen soykırımlı afetler ve felaketleri benim ümmetimden uzak tut’

Rabbim bunu da kabul etti.

Dördüncü olarak ise şunu diledim;

‘Ya Rabbi! Benim ümmetime tefrika, bölücülük unsurları sokma, her kafadan değişik, kulaktan doğma cehaleti verme ve onları birbirine düşürüp, birbirine zarar verdirme’ diye yalvarırken, yüce Rabbim bunu kabul etmedi.

Ne yazık ki bu duam Allah nezdinde geçerli olmadı”

Evet.

Ve tarih boyunca bu ümmet, bu millet, dış düşman mihraklarından, hainler tarafından ithal edilmiş kötü ideolojiler, dinsizlik hegemonyası, batının birer küfür simgesinden ibaret olan yanlış kültür ve eğitim şekli ithal edilmiş durumda.

Atmosfer öylesine hal almış ki “at iziyle it izi birbirine karışmış” durumda.

Politikanın yalan dolan sahtekârlığıyla, zehirli lokmaları bu millete yutturmaya çalışan nice hain şebekelerinin varlığı söz konusu…

Ama ne yazık ki bu da devletin, anayasanın, yasaların himayesinde yapılmaktadır.

Hem de bu milletin parasıyla, alın teriyle kazanılan, helal malından ödediği vergilerle beslenen böylesine hıyanet erbaplarının varlığı insanı dehşete düşürüyor.

Bugün bölgemiz olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, Diyarbakır’ımızda, Şırnak’ımızda, Cizre’mizde vs. vs. yörelerimizde Ermeni, Süryani ve Yezidilerin nice devşirmeleriyle 1915’teki intikamı almak üzere harekete geçmiş durumda.

Ve ne yazık ki devletin istihbaratı, MİT’i, diğer istihbarat unsurları hala da bunları açığa vermiyor, sanki yangından mal kaçırırcasına böyle saklı tutuyor, gizli tutuyor, halkı haberdar etmiyor.

Bize göre bu da apayrı bir garabettir ve kirli tarafıdır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Söyleyip işaret ettiğimiz tehlikeli unsurlar ve dış mihraklara dayalı resmi ajanlar, yani devletin resmiyetinde ve devletin meşrulaştırdığı nice hıyanet erbapları, bu yörede, bu coğrafyada kol gezerken nerdeyse devlet varlığını ya göstermiyor, ya da gösterirken çok cılız görüntü veriyor.

Bu ise halkı, milleti fazlasıyla tedirgin ediyor, üzüyor ve ümitsizleştiriyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.