ZULME DAYALI SİSTEMLERİN SONU HÜSRANDIR!
Eklenme: 3/13/2015 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar.

Bilindiği gibi dünkü sohbetimizde de ifade etmek istediğim konu; yazımızın son bölümünde yer alan Nur Suresinin 55. Ayetinin yüce mealinin değerlendirilmesiyle ilgiliydi.

Bu ayeti celile yeryüzünün hâkimiyeti eskiden olduğu gibi günümüzde de ve yarın da "inanan kimselerin" eline geçecektir.

Ama inananlar diyoruz...

Gerçek manada inanıp da inancına, imanına sahip çıkarak, onunla yaşayıp hayatını idame edenlere mahsustur bu üstünlük.

Yani İslam’la, imanla yaşam tarzı devamlıdır, süreklidir ve gerçektir.

Tıpkı eski kavimlerdeki olup bitenler gibi.

Mesela burada bu ayet-i kerimenin yüce mana değerini ele aldığımızda cümlelerin tümü; kelimesi kelimesine eskiden olduğu gibi yeryüzünün "hâkimiyeti ve temekkünü" (yerleştirilmesi) ve söz sahibi olması, insanlığın üzerindeki yönetim ve irade şeklinin ele geçirilmesi, tek kelimeyle yeryüzünün hâkimiyeti, inanan kesimlerin olacağına dair bir müjdedir.

***

Ayetin sonuna doğru Allahû Teâlâ şöyle buyuruyor;

“İnanıp da imanına dayanan, bana karşı küfür ve şirk koşmayan toplumlara özel olarak bu şans verilir.

Ama buna rağmen, bana inanmayıp da yolunu şaşıran, kirli ideolojilere sapan veya saptıran kavimler ancak fasık ve yoldan çıkmış insanlardır”

Onlar elbette ki yeryüzünün hâkimiyeti değil, rezaleti, sefaleti, alçalışıyla karşı karşıya kalırlar.

Tıpkı günümüzdeki zulmünü gizleyen, makyajlayan sistemler gibi.

Küfür ve batıla dayalı rejimlerin varlığı gibi.

Sonuç itibariyle toplum arasına bölünme nifakı sokarlar, küfre dayalı inançsızlık inancını yeşertirler, ancak sonunda bu yaptıkları başlarına bela olacak ve başlarını yiyecek..

Yani onların oluşturdukları sistemler onların başını yiyecek.

Tıpkı bugünkü terör odaklarının varlığı gibi!

Kendi rejimlerini ve onların temsilcilerini kasıp kavuruyorlar.

Uzağa gitmeye gerek yok.

İşte Suriye.

İşte Ortadoğu.

İşte Irak, Afganistan vs.

Velhasıl, Memalik-i İslamiye denilen İslam coğrafyasını kasıp kavuran batıla dayalı bu sistemler, nerede ise artık sonlarına doğru gelinmiş, insan kanıyla boğuşup durmaktadırlar.

Yüzyıldan beri Türkiye’mizi de aynı hale sokmak istediler ve hala isteyenler var.

Mevcut CHP ve diğer muhalefet partilerin gerçek manada herhangi bir plan ve projeleri olmadığından, rasgele, ezbere konuşup ortalığı fesat ve bozgunculuğa sokmaları, sonuç itibariyle sonları olacak ve hüsrana uğrayacaklardır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu ayet-i kerime, beni neredeyse dört bin sene evvelki Mısır’da yaşanan Firavunların rejimleri ve o Firavunların rejimleri Hz. Yusuf’un hapisten çıkıp, devlet başına yönetici olarak getirilmesine götürdü.

Yani Hz. Yusuf'un yaşadıkları.

Özetle, masum bir genç iken, mevcut rejimin zulme dayalı büyük iftiraları neticesinde zindana atıldı..

Ve 7 sene hapiste kaldı.

Amma velâkin sonuç itibariyle batıl ve küfür sisteminin içinden çıkamayan o dönemin Firavuniyet kralı, Hz. Yusuf’a ihtiyaç olduğunu hissedip, zindandan çıkarıyor, özür diliyor ve devlet tacını ona giydiriyor.

Ve çok ilginçtir ki hem de Ekonominin başına getiriyor.

Yani Maliye bakanlığının sorumluluğunu ona veriyor.

Ahlaka dayalı yönetimi teslim ediyor.

Nihayetinde Mısır Kralının yerine oturuyor ve bir Peygamber olarak o batıl rejimi devletin içinden söküp atıyor.

İnanca dayalı bir rejimi hayata geçiriyor.

İşte bakınız, sevgili okurlar.

Hz. Yusuf’un tarihi vakası bugün Türkiye’mizde de mevcut gibi görünüyor.

Zira bugün devletin başında olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Hz. Yusuf’un karşılaştığı mezalime benzerlik arz eden; "mezalimlerle" karşı karşıya kaldı.

Kendisi de bundan 12 sene evvel, büyük bir iftira ve zulme uğradı, cezaevine girdi.

Cezaevinden çıktıktan sonra devletin siyasetine el attı..

Nihayetinde de iş başına geldi.

Tıpkı Hz. Yusuf gibi…

O da hapisten çıktı, Tayyip Erdoğan da hapisten çıktı ve devletin yönetimini eline aldı.

İşte bu ayetin yüce meali bu hususta bize göre çok büyük bir işaret içermektedir ve benzerlik arz ediyor.

***

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Recep Tayyip Erdoğan gibi, Abdullah Gül gibi, Turgut Özal gibi kaç devlet başkanı namaz kılabildi?

Ya; kaç alnı secdeye değmeyen, abdestsiz, benamaz insanlar devletin başında bulundu.

Bunlar ne yapıyordu.

Batıla, zulme, küfre dayalı bir sistemle siyaset yapıyorlardı.

Halk inim inim inliyordu.

İnancını yaşayamıyordu.

Diline ve dinine pranga vurulmuştu.

Türkçülük, Kürtçülük, Arapçılık adı altında bölücülüğe dayalı nifak tohumu ekmişlerdi/ ekiyorlardı.

Ama bakın bugün tabiri caizse beni mazur görün tıpkı Hz. Yusuf gibi mağdur ve mazlum olan bir insan Recep Tayyip Erdoğan cezaevinden çıkıyor ve devletin başına geçiyor.

Gerek Başbakanlığı dönemi olsun, gerek Cumhurbaşkanlığı dönemi olsun.

Yaklaşık iki yıldan beri bırakın Türk-Kürt bölücülüğünün yaratılmasını, bilakis yeni bir kardeşlik, yeni bir insanlık, yeni bir barış sistemi ortaya koymuştur ve inşallah bu engel de Türkiye’nin önünden kalkacaktır.

Bu itibarla Nur Suresinin 55. Ayetinde geçen tüm cümleler, kelimesi kelimesine gerek açık olsun, gerek işari yollarla olsun…

Tıpkı eskilere dayalı zafer ve kurtuluş daima inanan kesimlerin elinde olduğu gibi günümüz Türkiye coğrafyasında da inşallah böyle barış ve kardeşlik simgeleriyle bu millet tanışır ve artık kendine çekidüzen verir.

Kardeşçe yaşanacak duruma gelinir.

Çok eskilere dayalı Hz. Yusuf’un Mısır’daki hâkimiyeti, ama Allah inancına dayalı bir hâkimiyetiyle Mısır halkı o dönemde nasıl kurtulduysa..

Türkiye’de aynı benzerliği Recep Tayyip Erdoğan’la inşallah; bulur ve yaşar.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.