ZULMÜN ADI DEVLETİN SIRRI OLDU?!!
Eklenme: 1/4/2010 12:00:00 AM

Evet, sevgili dostlar.

Türkiyede son zamanlarda görünen tüm karanlık oluşumlar milli birlik ve beraberliğimizi, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü zedeleyen gizli senaryolar ve kirli odaklar maalesef devletin önemli kurumu olan TSKnın bünyesinde yeşermiş görünmektedir. Yıllardan beri oluşagelen faili meçhul cinayetler, soykırımlar, terörle mücadele adı altında yanlış hareketler, gizli damgalı yazışmalar hemen hemen tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmıştır. Hedefi belli, ideolojisi belli, uydurulan kılıflar belli birer tarihi gerçeklerdir. Anlaşılan odur ki bu kurumun bünyesinde olup bitenlerin tümüne kamuoyundan saklamak için gizli şal çekilmek isteniyor. TSKnın bünyesinde oluşan bu tür olumsuzlukları Genelkurmay ne kadar inkâr etmeye çalışıyor ise de bir türlü bir kılıf uyduramıyor, inandırıcı olamıyor, kamuoyunu teşkil eden medyadan gizleyemiyor. Artık bilinmeyen bir meçhul değildir, su yüzüne çıkmış, açık seçik olarak görünen tehlikedir. Hiç kimse bunu inkâr edemez. Genelkurmay Başkanı bu tür senaryolara medyanın huzurunda kılıf uydurmaya çalışıyor ise de ne çare ki bir türlü inandırıcı olamıyor. Gerek Türkiyenin ve gerek dünya kamuoyunun TSKnın bünyesinde oluşa gelen darbecilerin, cuntanın zorbalığını baskıcı dayatmalarını anlamıştır. Türkiye kamuoyunun beklentisi tarih boyu TSKnın varlığını hep kahraman Mehmetçiğin varlığı bir peygamber ocağı olarak bilinmekte ise de ne yazık ki aynı kurum tarafından bu inanca gölge düşürülüyor ve zedeleniyor. Ama heyhat ne yazık ki, bu güzelim iffetli, şerefli ve şahsiyetli kurum 'mecrasından' çıkarılmakta. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi bu cevherin üzerine kirlenme şalı çekilmek isteniyor. Kendilerini bir türlü şaibelerden kurtaramayan Cuntacı Generaller, yüksek rütbeli Subaylar, millete verebileceği inandırıcı bir cevapları ne hazindir ki yok. Onun için, "Görünen köy kılavuz istemez" misali her şey artık dört yönüyle kendini gösteriyor. Millet artık bunlara inanmıyor, inanmak istese dahi oluşan olumsuzluklar yüzünden temkinli davranıyor. * * * Bakınız sevgili okurlar! Günlük yazılı medyamızın birinci sayfalarına bakıldığında insanı hayrete düşüren ifadeler yer almaktadır. Büyük harflerle atılan puntolar gerçekten vahim durumda.. Bu haberlerin % 90ı da bugüne kadar tekzip edilmemiştir. Hani hukukta bir kaide var, "sükût ikrardandır" misali Genelkurmayın bu suskunluğu veyahut "her şey yasal ve hukuk içerisinde yürütülüyor" gibi ifadeler deniliyor ise de fakat olayın arka planına bakıldığında sözde cevap olarak yanlış yamalak ifadelerle olaylar örtbas edilmeye çalışılıyor. Ergenekon ve JİTEM olayları hep böyle devam edegelmiştir. Yargı ne kadar olayların üzerine gidiyor ise de engellenmek isteniyor. Ergenekon savcıları tehdit altında. Özel Kuvvetlerde arama yapan Hakim Kayan tehdit altında, Savcı Bilgili de aynı şekilde tehdit altında, İstanbuldaki Ergenekon savcılarına hep tehdit mektupları gidiyor. Devletin zirvesi tehdit altında. Peki, bu hukuk devleti(!) olarak bilinen bu devlet nereye gidiyor? İktidar ve iktidarın başında olan Başbakan, ne yapıyor? İşte kamuoyu bunu gerçekten merak ediyor. Dünkü Star gazetesinin birinci sayfasında sol köşede yazılan başlıklara göz atalım. "HAKİME DE KURYELİ TEHDİT" Özel Kuvvetlerde arama yapan Hâkim Kayana da kurye ile tehdit mektubu ve ölüm haberleri gönderildi. Haber ara başlık olarak şöyle devam ediyor; "ERGENEKONLA BAĞLANTILI ÇIKTI" "Hakim Kayana gelen zarftan son uyarı başlıklı mektupla gazete ve dergilerden kesilmiş ölüm haberleri çıktı. Dosyayı gönderen M.Çnin Ergenekondan tutuklanan iki isimle bağlantısı belirlendi." İkinci ara başlık "SAVCI BİLGİLİ DE TEHDİT EDİLMİŞTİ" "Soruşturma savcısı Mustafa Bilgilinin cep telefonuna da 1978de kontrgerillayı soruştururken öldürülen savcı Doğan Öz hatırlatılarak "Bu işin peşini bırak sonun onun gibi olur" mesajları gelmişti." Hakim Kadir Kayanın yemekleri dışarıdan geliyor. Özel Kuvvetlerde arama yapan Kayanın yemeğini evinden getirdiği öğrenildi. Ecevit Kılıçın yazdığı başka bir haber de "GİZLİ ORDUNUN SIRLARI" Özel Harp Dairesi hakkında yazan Ecevit Kılıç diyor ki; "Özel Harpın kapıları 32 yıl önce açılmalıydı". Kontrgerilla ile ilgili araştırma yaparken 1978de öldürülen Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Özün eşi Sezen Öz: "Doğan öldürülmeseydi, bu karanlık yapının kapıları 32 yıl önce açılmış olacaktı. Onca insan da öldürülmeyecekti." dedi.   Bakınız sevgili okurlar! Tüm bunlar ülkemizin birer olumsuz ve tehlike saçan tümörleridir. Bize göre hiç zaman kaybetmeden artık Özel Harp Dairesinin kapılarının açılması gerekir. Bu dairenin bünyesinde "Devlet sırrıdır" adı altında nice nice faili meçhul cinayetler, Cunta ve darbecilere yönelik rantlar ve nice söndürülen ocakların gizli failleri burada diye düşünülüyor. Türkiye kamuoyu bundan çok etkilenmiş, tedirgindir. Bunun yüzünden TSK gibi çok önem taşıyan ve devletin can damarı durumunda olan mümtaz ve tüzel kişiliğine gölge düşürmektir ve herkesin şaibeyle bu kurumun şahsiyeti maneviyesine yanlış yapmaya neden olmaktadır. Bakınız Ergün Babahanın dünkü köşe yazısının önemli paragraflarına. Sayın Babahan, deneyimli bir kalem sahibidir, yazdıklarının % 90ına güvenilir bir yazar, dünkü köşesine şöyle bir başlık atmış. "PARANOYA VE ASKER LÜTFEN TEDAVİ OLUN." Genelkurmay Başkanlığı, Ankarada kozmik oda soruşturmasını yürüten yargıcın takip edilmesiyle ilgili bir açıklama yaptı. Genelkurmay: "Konu ile ilgili olarak olayın bir şüphe üzerine yapılan ihbar ve bu ihbara yönelik olarak icra edilen bir uygulama olduğu anlaşılmış ise de son günlerde yaşananların kişileri ve toplumu ne hale getirdiğini göstermesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir." değerlendirilmesi yapıldı. Kimi yazarlar bunu paranoya olarak manşete taşıdı. Tıp siteleri paranoyayı şöyle tanımlıyor; "Paranoya karmaşık bir ruhsal hastalıktır, en çarpıcı belirtileri hezeyanlardır. Paranoyak kişi başkalarının kendisine haksızlık yaptığına, eziyet ettiğine inanır, bu kötü niyetli başkaları Merihlilerden casuslara ve televizyon spikerlerine kadar uzanan çok çeşitli kişiler olabilir." "Demek ki, askerin gerek kurumsal gerek kişisel bazdan hukuk dışı eylemlere giriştiğini düşünenler, gerçek dışı bir değerlendirme içindedirler. O silahlar aslında yeraltında gömülü değil, bizler hezeyan görüyoruz, sosyeteyi fişleyen Genelkurmay, AK Partiyi bitirme ve kafes planlarını hazırlamadı. Biz askeri kötü niyetli gördüğümüz için böyle düşünüyoruz. Bu ülkede asker siyasete karışmaz, darbe planlamaz. Biz hayal görüyoruz. JİTEM aslında paranoyakların uydurduğu bir terim, Merihliler olmadığı gibi JİTEM de yoktur. Asker sadece kendi işiyle meşguldür. Mesela dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu o zamanki Sabahın sahibi DİNÇ BİLGİNi makamına davet edip ÇETİN ALTAN, AHMET ALTAN VE MEHMET ALTANın işten atılmasını da talep etmemiştir, ettiyse bile bunu Sabah ve Yeni Yüz Yıl okuru sıfatıyla yapmıştır. Çünkü böyle bir şey hukuka aykırıdır. Genelkurmay ise, İlker Başbuğun sık sık altını çizdiği üzere hukuka saygılıdır, gibi daha neler neler."

Babahanın yazısının paralelinde onu teyiden diyoruz ki Ergenekonun, JİTEMin, Özel Harp Dairesinin bünyesinde oluşagelen karanlık biçimlendirmeler, fişlemeler ve faili meçhul cinayetler yoktur. Herşey pırıl pırıl tertemiz. Yazılanlar, söylenenler polisiye raporlar, yargının tespitleri, Ergenekonun suçüstü yakalanmaları gibi hiçbir nesne yoktur. Yazılan çizilenler her şey iftiradan ibarettir, hâşâ TSKnın bünyesinde oluşagelen hiçbir kanserolojik tümör yoktur.(!) Genelkurmay Başkanı Başbuğun her şeye uydurduğu kılıflara da geçici de olsa uyalım. Peki, Genelkurmay 15 Mayıs ile 4 Haziran 1998 tarihinde Diyarbakırdaki JİTEMin faaliyetlerini sürdüren Başçavuş Ali Kayanın, JİTEM İstihbarat Başkanı Cemal Temizözün direktifi altında, PKKlı itirafçıların işbirliğiyle yaptıklarına ne diyor? Hakkımızda sözde Gizli damgalı PKK menşeyli bu sahte belgeyi kim yazdı? Bu sahte belgenin Diyarbakırdaki JİTEM ile 7. Kolordu Komutanlığı ve o günün DGM Başsavcısı olan zatın arasında oluşagelen bu kirli ittifakın sahte belgesini nereye gizleyecekler?. Yargının hukuksal kararları ile sahteciliği ortaya çıkan bu belgenin menşeyi Merihten mi geldi, ayıp değil mi kim bunu inkâr edebilir? Bunu inkâr eden ve bunun üzerine kirli şal çekmek isteyen her kim olursa olsun, kişiliğinden utanmalıdır? Bir de 4 Şubat 2000 tarihli olup yine kare içine koyulan Gizli damgalı 7. Kolordu Komutanlığına Diyarbakır başlıklı 4 Nolu DGM başkanı Hakim Ali Çağan hakkında iki sayfadan ibaret olan fişleme raporu olup Cemal Temizözün imzasını taşıyan iftira ve tezviratla dolu bu fişleme raporuna Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay ne diyor? Buyurun küpürü sizinle paylaşalım. Herhalde bu da bir paranoyadan ibarettir veyahut yazar Babahanın dediği gibi Merihliler mi bunu yazdı? Hayır, hayır kesinlikle öyle değil, ne merihten gelenler var ne de paranoyadan ibarettir. Tarihi bir gerçektir, bal gibi açık bir hıyanettir. Yalnız bana değil, devlete, TSKya ve ülkeye bir hıyanettir.   Haydi bakalım, bunu da inkâr edin Sayın Genelkurmay Başkanlığı.. Defalarca yazdık çizdik ve cevap bekledik, hep bu tarihi gerçeği sakladınız çünkü mertçe ortaya çıkamazsınız. Hukukun ve kamuoyunun nezdinde hükmen mahkûmsunuz. En derin sevgi ve saygılarımla.