ZULÜM VE ADALETSİZLİK = REZİLLİK VE SKANDALLARIN TOPLAMI!
Eklenme: 4/28/2014 12:00:00 AM

Evet, sevgili dostlar.

Yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz.

Kamuoyunu yokluyoruz ve konuştuğumuz her şey hakikatleri simgeliyor.

Yani konuşan biz değiliz, konuşan hakikattır..

Kamuoyu da bunu onaylıyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 25 Nisan 2014 Cuma günü, Anayasa Mahkemesinin 52. Kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkanına, Başbakana ve devletin tüm erkanı karşısında kürsüye çıkıp, 30 sayfadan ibaret kendisince tarihi bir konuşma yaptı.

Tarihi konuşma diyoruz.

çünkü gün gittikçe Sayın Kılıçın o konuşma metinlerini tarih tescil ediyor ve gün gelir onu tüm incelikleriyle, detaylarıyla inceliyor ve sahibinden soruyor.

Gerçekten hukuka dayalı, adalete dayalı bir konuşmaysa tarih o şekilde tescil ediyor.

Eğer tezviratlarla dolu, cümlelerin biri diğerine uymayan, yapılan ideolojik ve çelişkili konuşmaysa da tarih tescil edecek inancındayım.

Hele hele özellikle Başbakanı ve AK Parti iktidarını hedef alan bir konuşma ise.

Türkiye Cumhuriyeti; hukukun, adaletin ve demokrasinin neresindedir? diye herkes kendine bu soruyu sormalıdır.

* * *

İnanın Sayın Başkanın omzundaki taşıdığı üniforma ve adalet cübbesi onu hükmen yalanlıyordu.

Onun o konuşmaları da giydiği o cübbe ve adalet simgesini yalanlıyordu.

Onun için tarih bunları kaydedecek ve günü geldiğinde sorulacaktır.

Zira tarihin tescil tutanakları deyim yerindeyse Melaikelerin levhul mahfuzdaki tescil tutanağı gibidir.

Hiç kaybolmaz, tahvile, tağyire tabi tutulmaz.

Bu Allahın değişmez bir kanunudur.

Ne yaparsan yap, O yaptığın, eninde sonunda bir gün karşına çıkacaktır.

Gerçekten adalet ve hukuk kavramı çok yüce bir kavramdır.

Adaletin hukuka dayalı uygulaması; toplumdaki tüm karanlık odakları dağıtır ve aydınlık getirir.

Ama adaletsizlik, hukuk dışılık ve keyfiliğe veyahut ideolojilere dayalı antidemokratik uygulamalar ise tam tersine toplumun bünyesini zedeler, aydınlık yerine karanlığı getirir.

Toplumu her alanda maceralara ve keyfiliğe sürükler.

Hele hele vesayetçi anayasanın birtakım emir ve direktifleri paralelinde uygulanan bir adalet, adalet değildir.

Olamaz da!

Nitekim yıllardan beri Türkiyemiz bu tür adaletsizlik ve birtakım ehliyetsiz anlayışların elinden çekmediği kalmadı?

O da çok üzücüdür ve Türkiyeyi barışa-huzura değil, tam tersine huzursuzluğa, kaosa sürüklemektedir.

Bundan değil midir ki uygulanmakta olan bir yargılama şekli ve usulü, her nedense aldıkları kararlar muvacehesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri, onları tamamıyla değilse de çoğunlukla yalanlamış durumda ve bu adaletsiz uygulamalardan dolayı devleti yüz milyarlarca ağır tazminatlara mahkm etmiştir.

* * *

Biz de burada diyoruz ki her söylediğimiz eleştiriye dayalıdır, biz kimseyi ne küçük düşürüyoruz ne de böyle bir niyetimiz var.

Bu bir gerçektir ki devletin üç temel ana sacayağından birisi, yargı erkidir, yani hukuktur ve uygulamasıdır.

Diğeri yasama erkidir, bir diğeri de yürütme erkidir.

Bu üç erkin hal-i vaziyetine insanın yazığı geliyor.

Ülkemizde hiç de insan temel hak ve özgürlüklerine dayalı gerçek hukuk uygulaması yoktur, olsa da azınlıkta kalır.

Verilen kararlar çelişkili olmakla beraber, önemli çapta keyfiliğe ve ideolojiye dayanması, bunun kanıtlayıcı delilidir.

Hangi parti veyahut hangi ideoloji Türkiyede hakimse, yargılamada genellikle olmasa bile zaman zaman o yönde kararlar veriliyor.

Zaten biz hep söylüyoruz, Türk Adalet camiasında çalışan çok değerli hkim ve savcılar vardır.

İnanın, elleri öpülecek, vicdanlarına dayandıkları için o kararlarıyla Allah nezdinde evliyalar pozisyonundadırlar.

Ama tam tersine zulüm içerikli adalet dağıtılıyor olunması, insanı bazı kötü düşüncelere sürüklemeye zorluyor.

Bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri sürgündeyken Barla hayatında şöyle diyor;

Nev-i insanın (insanoğlunun), en mühim mayası ve hayat zembereği mutabaka ile hakiki ve imanlı fazilettir.

Fazileti ortadan kaldırmak, mahiyet-i beşeriyetin tebdili ile aklın söndürülmesi ile kalbin öldürülmesi ile olabilir

Şu hürriyet perdesi altında (günümüzdeki deyimiyle demokrasi ve özgürlük adı altında), müthiş bir istibdadı taşıyan şu asrın gaddar yüzüne çarpılmağa layık iken ve hlbuki o tokada müstehak olmayan gayet mühim bir zatın yanlış olarak yüzüne savrulan kamiline şu söz şöyle diyor;

Ne mümkün zulüm ile bidat ile imha-yı hürriyet (hürriyeti yok etme), çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten (insanlıktan)

Bu büyük edebiyatçının sözü yerine Üstat şöyle diyor;

Bu asrın yüzüne çarpmak için ben de derim ki:

Ne mümkün zulüm ile bidat ile imha-yı hakikat (hakikati yok etme), çalış kalbi kaldır muktedirsen ademiyetten (insanlıktan)

Diğer bir deyimle Üstat şöyle diyor;

Ne mümkün zulüm ile bidat ile imha-yı fazilet (fazileti yok etme), çalış vicdanı kaldır muktedirsen insaniyetten

İmanlı adaletli ve hukuksal yargılama şekli medar-ı tahakküm olmadığı gibi sebebi istibdat da değildir.

* * *

Evet, yüce Rabbimiz bir Hadis-i Kutsi de şöyle buyuruyor;

Ey kullarım!

Ben zulmü, nefsime haram kıldım. (kimseye zulüm etmem)

Bu paralelde sizler arasında da haram kıldım.

Fe la tezale m (birbirinize zulüm etmeyin)

Yüce İslam Peygamberi (s.a.v), bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuş;

Allah Tel kıyamet gününde, gölgenin arandığı bir gölgesizlik zamanında 7 kişiyi kendi rahmet gölgesinde yaşatır, o 7 kişiden birisi de gerçek manada adaleti dağıtan, vicdanına dayanan adil hakimlerdir ve devlet yöneticileridir

Yine Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki;

Gerçek manada adalete dayalı karar veren hakimler, kıyamet gününde Allah Tel huzurunda nurdan yapılmış, yüksek minberler üzerinde yine hüküm dağıtırlar.

Sakın zinhar ola ki kendinizi zulümden uzak tutun, zulümle verilen anlayışlar ve hükümler, kıyamet gününde sahipleri üzerine zulümle karşı karşıya kalıyorlar

* * *

Sevgili okurlar.

Sizlerden bize gelen istek ve arzular paralelinde buradan devlet büyüklerine, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kuruluna seslenerek şöyle diyoruz;

Lütfen adaleti adaletle dağıtan hakim ve savcılara ihtiyaç vardır, fi tarihinde bazı siyasi ve ideolojik insanlar tarafından hasbel kader hukuktan diploma almış ama hiçbir şey bilmiyor veyahut biliyorsa da kişisel rant ve ideolojiye mesleğini kurban ederek, kötü karar veren hakimler vardır.

Yanlış ve dayanaksız iddianameleri hazırlayan savcılar vardır.

Bu millet bu hususta çok ızdıraplıdır.

Bir an evvel milletin bu tip ızdıraplarını gidermek için Türk yargısını ve yargılama usulünü lütfen ele alın ve yepyeni ter taze anayasal gerçeğe dayalı bir hukuk sistemini getirin ve gerçek manada adaleti uygulatın.

Yoksa ne memleket buna dayanır, ne de insanlarımız.

En derin saygı ve sevgilerimle.